Biyografiler.com : Her yaşam bir iz bırakır. | Türkiye'nin en çok okunan biyografi sitesine hoş geldiniz.
Namık İsmail

Namık İsmail

Doğum Tarihi: ??.??.1890

Ölüm tarihi: 30.Ağustos.1935

Namık İsmail kaç yaşında öldü : 45

Burcu:

Meslek: Ressam

Doğum Yeri: Samsun

Ölüm Yeri: Kadıköy, İstanbul

1927 yılında Sanayi-i Nefise Mektebi (Güzel Sanatlar Akademisi (Bugünkü Mimar Sinan Üniversitesi) Müdürlüğüne getirildi.

Namık İsmail, 1890 yılında Samsun’da Çerkez bir ailenin üç çocuğunun ortancası olarak doğmuştur. Kafkasya’nın Soçi yöresinden sürgün edilen Zeşo (Zecsu) adlı bir Çerkez ailesinden olan Tophane Vezne Kalemi Müdürü İsmail Zühtü Bey babasıdır. Annesi Bakiye Hanım’dır. Aile, Namık İsmail’in doğumundan bir sene sonra İstanbul’a göç etti. Namık İsmail, ilköğrenimini önce Beşiktaş’taki Hamidiye Mektebi’nde sonra İstanbul’da Sainte Pulcherie Fransız Mektebinde, ortaöğrenimini Saint Benoit Mektebi ve lise eğitimini yangından sonra yeniden açılan Mekteb-i Sultani’de (Galatasaray Lisesi) yaptı. Mekteb-i Sultani’de Şevket Dağ‘dan resim eğitimi aldı.

Bazı kaynaklarda sanatçının soyadı Yeğenoğlu, bazı kaynaklarda ise Sebük olarak geçmektedir. Yeğenoğlu soyadı, sanatçının aile lakabı olan Yeğenzade’den kaynaklanır. Sebük ise sanatçının soyadı kanunu ile almış olduğu soyadıdır. Fakat sanatçı ikisini de kullanmamış, resimlerini Namık İsmail olarak imzalamıştır. Ağabeyi Hüsnü Yeğenoğlu, kız kardeşi Ulviye Yeğenoğlu Keskin’dir.

Resim yeteneği de lise yıllarında ortaya çıkan Namık İsmail, ilk yağlıboya resmi olan “Karpuzlu Natürmort” tablosunu; bir sepet çiçekle, kesilmiş bir karpuzu, zamanın ünlü mutasarrıflarından (kaymakam) Bekir Paşa için yapmış ve karşılığında da kendisine bir tay armağan edilmişti.

Karpuzlu Natürmort

Namık İsmail, yanmış olan ve tadilattan sonra açılan ve Tevfik Fikret’in müdürlüğü sırasında Mekteb-i Sultani’de (Galatasaray Lisesi) ikinci sınıftan beşinci sınıfa kadar bu liseye devam etti. Son sınıfta Arapça dersinden kalıp, bakalorya sınavını veremeyince buradan da ayrılıp resim öğrenimi için 1911 yılında Fransa’ya gitti.

Birçok kaynakta Sanayi-i Nefise Mektebi’ne gittiğinden söz edilse de, kendisi böyle bir eğitimden söz etmez.

Namık İsmail, 1911-1912 yılları arasında bir yıl Paris’te Julian Akademisi’nde resim çalışmaları yaparak sanatını geliştirdi. 1912 yılında İbrahim Çallı’nın yönlendirmesiyle, Montmartre’da özel bir atölyesi olan Fernand Cormon’un atölyesinde resim çalışmaları yaparak eğitim gördü. Namık İsmail Almanya’da bir süre kalır ve orada modernizmin öncülerinden Lovis Corinth ile Max Liebermann’ın atölyelerinde çalışma olanağı bulur. Birinci Dünya Savaşı çıkınca 1914 yılında İstanbul’a döndü ve savaşa Kafkas Cephesi’nde yedek subay olarak katıldı. Beşinci Kolordu emir subaylığı yaparken tifüs hastalığına yakalanınca 1917 yılında İstanbul’a dönmek zorunda kaldı.

Otoportre, 1917

Tifüs hastalığını geçirdiği dönemde yaptığı resminde Namık İsmail, diğer otoportrelerinde olduğu gibi, fakat bu kez hastalıktan yeni kalkmış bir biçimde izleyiciye doğru bakmaktadır. Empresyonist etkili bu portrede, ressamın yaşadıklarından ötürü duyduğu üzüntü, savaşın verdiği yorgunluk, karamsarlık yüzündeki ifadeden anlaşılmaktadır. Fondaki renk lekeleri, figürdeki kontur, kararlı ve güçlü fırça vuruşlarıyla yüze ve saça hareketlilik vermiştir.

1917 Haziran ayında Galatasaraylılar Yurdu’nda açılan serginin düzenlenmesinde emeği geçen kişilerden biri olan Namık İsmail’e bu hizmetinden dolayı, “alamet-i mahsusalı gümüş Hilal-ı Ahmer madalyası” verildi.

Gençlik yıllarında edebiyatla ilgilenen Namık İsmail, İtalyan Rönesansı’nın dehalarından Michelangelo Buonarroti’nin yaşamı ve sanatıyla ilgili bir biyografi çalışması da yaptı.

Kurtuluş Savaşı’nda Topçular, 1917

1917 yılında “Şişli Atölyesi”nde yaptığı Kurtuluş Savaşı’nda Topçular tablosunda savaş meydanında, parçalanmış bir top arabasının başında, havaya kaldırdığı sol elinde bir mermi tutan başı sargılı bir asker ve topu atışa hazırlayan bir başka asker görülür. Etrafta yaralı askerler, boş mermiler ve dağılmış askeri eşyalar resmedilmiş. Yumuşak tonların kullanıldığı tabloda, karşı tepenin ardından yükselen gri dumanlar arasında kendine yol bulmaya çalışan ışığın gizli parlaklığı ustaca yansıtılmıştır. Yer yer beliren aydınlık, gri-beyaz tonlarıyla boyanmış. Bu aydınlık bölümler, derinliğin verilmesinde etkili olur. Diyagonal hat üzerine yerleştirilen top arabası sahneyi hareketlendirmektedir. Solda, elinde mermi tutan askerin hareketi adeta bir heykel gibi durağandır ve sahnenin en önemli rolü bu figür üzerindedir. Namık İsmail, yüzlerin ifadelerinin verilmesi yerine, hareketlere yüklenen anlamları önemsemiştir.

1917 yılında Harbiye Nezareti (şimdiki Milli Savunma Bakanlığı) Nazırı Enver Paşa'nın emriyle Şişli'de eski bir konakta kurulan “Şişli Atölyesi”nde Namık İsmail, Feyhaman Duran, Hikmet Onat, Hüseyin Avni Lifij, Mehmet Ruhi Arel, Sami Yetik, İbrahim Çallı, Ali Cemal Ben’im, Mehmet Ali Laga, Ömer Adil, Ali Sami Boyar, Cevat Bey, İsmail Hakkı Bey, Mahmut Bey, Şevket Dağ, Diyarbakırlı Tahsin ve Halife II. Abdülmecid Efendi ile birlikte asker modellerden, çeşitli silahlardan, kartpostallardan ve fotoğraflardan yararlanarak savaş konulu resimler yapan Namık İsmail, bu atölyede ürettiği resimlerden 17 adedini önce Galatasaray Sergisi’nde, sonra da Viyana Sergisi’nde sergiledi. Berlin’de ise sergiyi gerçekleştiremez. Resimlerinin sergilenmesi için gittiği Berlin’de iken 30 Ekim 1918 tarihinde Mondros Mütarekesi ile ateşkes imzalanması üzerine geri dönmeyerek bir süre 1918 yılında Berlin’de Lovis Corinth ve Max Liebermann’ın atölyelerinde çalıştı. Burada Spartaküs Birliği’nin başını çektiği sosyalist akımın etkisinde kalarak Türkiyeli bir kısım gençlerle birlikte 1919 yılında Berlin’de “Kurtuluş” dergisini çıkarmaya başladı.

Sedirde Uzanan Kadın, Düşünceler De Battı, Tefekkür, 1917

Namık İsmail’in en ünlü yapıtlarından biri olan bu çalışmada, ev içinde, kanepe üzerine yarı uzanmış, uzun siyah elbiseli, kısa saçlı, şapkalı bir kadın figürü görülür. Figürün arkasında bir hat levha, önünde ise minder ve bir tepsi, tepsi içinde fincan ve fincan zarfı yer almaktadır. Resmin sağında, içinde kitaplarla dolu bir kitaplık, kitaplığın önünde sedef kakmalı bir sehpa, sehpa üzerinde bir kap ve içinde kırmızı çiçeklerin olduğu bir vazo bulunmaktadır.

Namık İsmail, 1919 yılında İstanbul’a döndükten sonra da “Kurtuluş” dergisini yayınını sürdürdü. Dergide sanat üzerine yazılar yazdı ve desenler yayımladı.

Namık İsmail, 1919 yılında İstanbul’da arkadaşlarıyla birlikte Türkiye İşçi ve Çiftçi Sosyalist Fırkası’nı kurdu ve bir süre partinin genel başkanlığını üstlendi. Bu arada atandığı Gazi Osman Paşa Okulu’nda resim öğretmenliği yaparken bir yandan da Beşiktaş’taki Çerkes Okulu’nda ücretsiz olarak resim ve Fransızca dersleri vermeyi sürdürdü.

Namık İsmail, 1920 yılında Molla Şefik Bey’in kızı Mediha Hanım ile evlendi. Eşi Mediha Hanım’ın portrelerini yaptı. İtalya’ya gitmek üzere kendisine izin verilmediği için Gazi Osman Paşa Orta Ortaokulu’ndaki görevinden istifa eden Namık İsmail, aynı yıl gittiği İtalya’da bir yıl kaldı, resimler yaptı. Türkiye’ye döndükten sonra, İstanbul’da yayımlanan “İleri” gazetesinde ressam ve yazı işleri müdürü olarak çalıştı. 1921 yılının ekim ayında Sanayi-i Nefise Mektebi (Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) müdür yardımcılığı görevine atandı. 1922’de bu görevinden ayrılıp tekrar Paris’e gitti.

Namık İsmail, eşi Mediha Hanım ile 10 yıl birlikteliklerini sürdürdü. Evliliklerindeki bazı sorunlar nedeni ile son beş yıl ayrı yaşadılar ve Namık İsmail’in ölümünden iki ay önce boşandılar.

Harman, 1923

Harman, Namık İsmail imzasıyla özdeşleşmiş resimler anlamına gelir. Harman resimlerinin günümüze ulaşan iki örneği bulunmaktadır. Harman yerinde öküzleri ile saban sürmekte olan, kırmızı şalvarları ve başlarına bağladıkları kırmızı yazmalarıyla iki köylünün betimlendiği peyzajda, sol alt köşede içi su dolu bir bakraç ve tahta bir yaba resmedilmiş. Arka planda ise bulutlu gökyüzü, solda ekin yığınları ve sağda deniz görülmekte.

Harman, 1923

Bu Harman resminde de üstteki Harman resmi ile birebir aynı kompozisyon düzenlemesi görülmektedir. Yine, arka planda sol kısımda ekin yığınları, sağ kısımda deniz görülür. Öküzlerin bulundukları yer, önceki resim ile aynı olmasına rağmen, bu resimde çiftçiler saban sürmez.

1921 yılında Sanayi-i Nefise Mektebi Ali’sinde müdür yardımcılığına getirilir. Görevini bırakıp 1922 yılında yeniden Paris’te giden Namık İsmail, katıldığı bir yarışmayı kazanarak Pierre Loti’nin “Les Desenchantee” (Mutsuz Kadınlar) adlı romanını resimledi. İstanbul’a dönüşünde, 1926 yılında Milli Eğitim Bakanlığı tarafından, önce resim eğitimini denetlemekle görevli müfettiş, sonra da 1927 yılında Sanayi-i Nefise Mektebi (Güzel Sanatlar Akademisi (Bugünkü Mimar Sinan Üniversitesi) Müdürlüğüne getirildi ve aynı zamanda resim atölyesinde hocalık yapar, bu görevini ölümüne kadar sürdürdü.

1926 yılında Maarif Umum Müfettişliği görevinde iken dönemin Maarif Vekili Mustafa Necati Bey ile birlikte incelemelerde bulunmak üzere bir kez daha Paris’e gitti.

1925 yılında ilk Türkiye armasını tasarladıysa da bu arma kullanılmadı.

1927 yılında Namık İsmail’in müdürlüğünde Sanayi-i Nefise Mektebi’nin ismi önce “Sanayi-i Nefise Akademisi” olarak değişti, zamanla Güzel Sanatlar Akademisi adı benimsendi.

Namık İsmail, spora çok düşkündür. Dönemi için oldukça lüks sayılabilecek bir kotrası vardır ve sık sık uzun deniz gezilerine çıkar. Galatasaray Spor Kulübü’nün yönetim kurulunda da aktif görevler yüklendi.

Gençlik yıllarında edebiyatla ilgilendi ve yaşamı boyunca spor yaptı. Resimlerine de yansıdığı gibi, deniz onun için bir tutku oldu. ‘’Korsan’’ adını verdiği kotrasında çok sayıda deniz manzarası yaptı. Namık İsmail’in manzara, kent görünümleri, iç mekan, figür, portre gibi farklı konuları çalışan sanatçının, İstanbul ve Bursa, Ankara, Viyana, Paris gibi çeşitli yerlerden yaptığı çok sayıda kent ve manzara resmi bulunmaktadır.

Namık İsmail, 30 Ağustos 1935 tarihinde İstanbul, Kadıköy-Köprü vapurunda bir kalp krizi sonucu 45 yaşında ölmüştür.

Namık İsmail’in son eserlerinden birisi, Türkiye’nin ilk sopranolarından biri olan İclal Ar’ın portresi.

Namık İsmail, sanat yaşamı boyunca, belli bir sanat anlayışı çevresinde ve teknikte olmamış, değişik tarzları denemiştir. Güçlü bir desene sahip olan Namık İsmail, ustaca fırça vuruşları ve sağlam çizgileriyle, realist bir figür ressamı olduğu kadar, izlenimci bir peyzaj ressamıdır.

Namık İsmail, aynı zamanda tanınmış bir Kafkas yurtseveriydi. Kuzey Kafkas Cemiyeti, Türkiye’de Kuzey Kafkasya Siyasî Göçmenleri Komitesi, Kafkasya İstiklâl Komitesi gibi Çerkez göçmen kuruluşlarında aktif olarak görevler almış, İstanbul ve Berlin’de bu kuruluşlar adına çeşitli çalışmalar yapmıştı. Bunun dışında sosyalist düşüncelere yakınlık duyan bir fikir adamı, gazeteci ve yazardır.

Kaynak:Biyografiler.com