Suphi Koyuncuoğlu

Suphi Koyuncuoğlu, İzmir'in bir numaralı et müteahhidi idi. 1936 yılında İzmir Bornova'da "Suphi Koyuncuoğlu ortaokulu" adıyla bir okul açmıştır. Daha sonra Liseye dönüşmüştür.

1936 yılında Buca Ortaokulu’na bağlı olarak Bornova Ortaokulu adıyla eğitime başlayan "Suphi Koyuncuoğlu ortaokulu" ilk binası 9 Eylül 1922 öncesinde Levanten Varipati Ailesi’nin mülkü idi, günümüzde ise Ege Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi tarafından kullanılmakta olan tarihi yapıdır.

1936 - 1938 yılları arasında iki yıl Buca Ortaokulu’na bağlı olarak eğitim veren Suphi Koyuncuoğlu, Bornova Ortaokulu 1938 yılından sonra müstakil bir eğitim yuvası olarak yoluna devam eder. Daha sonra 1949 yılında İş Adamı Suphi Koyuncuoğlu tarafından Bornova'da bulunan tarihi Richard Whittall Köşkü’nü satın alarak okulu oraya taşıdı ve 1961 yılında Milli Eğitim Bakanlığı’na bağışladı. 1966 yılında ortaokulun hemen yanındaki araziye yeni bir bina yapılır ve Suphi Koyuncuoğlu Lisesi de o binada eğitime başlar.

İlk mezunlarını 1969 yılında veren Suphi Koyuncuoğlu Lisesi ve Suphi Koyuncuoğlu Ortaokulu’ndan çok sayıda bilim adamı, edebiyatçı, siyasetçi ve sanatçı yetişmiştir. Ancak ilginçtir ki bu iki okul Türk tiyatro ve sinemasına kazandırdığı isimlerle bilinir. Unutulmaz tiyatro sanatçısı Nedret Güvenç, Sinema sanatçısı Ayfer Feray, İbrahim Raci Öksüz, Gürol Tonbul, TRT’deki Payitaht dizisinin Abdülhamit II’i Bülent İnal ve aynı dizinin Mahmut Paşa’sı Hakan Boyav bunlardan sadece birkaçıdır.

Suphi Koyuncuoğlu ve Koyuncuoğlu Ailesi İzmir'in bir numaralı et müteahhidi idi. Soyadları bile böyle belirlenmişti. Otomotiv lastik bayiliği, akaryakıt ve turizm gibi sektörlerde de boy gösterdiler; ama en çok "ilklerdeydi" adları. Türkiye'deki ilk rent a car firmasını kuran da onlardı, ilk zeytin fidanı ihracatını yapan da. Konak Pier, Buca Atlı spor Kulübü, daha bir sürü dernek ve kuruluşta hep Koyuncuoğlu imzası vardı.

Ticaret yapan Suphi Koyuncuoğlu, önceleri bir yandan eniştesinin bakkal dükkanında çalışır, bir yandan da tütün alıp satardı. Bir gün tütün almak için arkadaşı İbrahim Karagözoğlu ile beraber İzmir'den Akhisar'a giderken Akhisar'a girişte otlayan koyunları görünce arkadaşına dönüp, "Hadi üç koyun alalım da, köylülere ziyafet verelim" dedi. O akşam köyde koyunlar kesildi, etler pişirildi. Ama Suphi Bey koyunların derilerini atmamış, satmıştı. Derilerden aldığı para ise, koyunlara ödediği paradan daha çoktu. O zaman anladı, bu işte para olduğunu. Ailenin hayvancılık serüveni de işte böyle başladı. Suphi Bey, bundan sonra İzmir'in bir numaralı et müteahhidi olacak, kentte ne kadar hastane, okul ve şirket varsa, onların et ihtiyacını karşılayacaktı. Zamanla hayvancılık konusunda daha da ilerleyecek, Yunanistan, Malta, Ürdün ve pek çok Arap ülkesine ihracat yapacaktı. Soyadları bile böyle belirlenecekti ailenin...

Kaynak:Biyografiler.com