Biyografiler.com : Her yaşam bir iz bırakır. | Türkiye'nin en çok okunan biyografi sitesine hoş geldiniz.
Şeyh Said

Şeyh Said

Doğum Tarihi: ??.??.1865

Ölüm tarihi: 29.Haziran.1925

Şeyh Said kaç yaşında öldü : 60

Burcu:

Meslek: Din Adamı

Doğum Yeri: Kolhisar Köyü, Hınıs, Erzurum

Ölüm Yeri: Diyarbakır

1925 yılında olan Şeyh Said İsyanı ile bilinir. Bağımsız Kürdistan kurma çalışmaların da liderlik görevini yüklenenlerden biriydi.

Şeyh Said, 1865 yılında Erzurum'un ilçesi Hınıs'a bağlı Kolhisar Köyü'nde doğmuştur. Annesi ise Gulê Hanım’dır.Babası, Şeyh Mahmud Fevzi, dedesi, Şeyh Ali Septi Efendidir. Seyyid bir aileye mensup, Zazaların içinde içinde ikamet eden Nakşibendi şeyhi, Kürt lideridir. Aslen Elazığ Palu’dandır. Babası Şeyh Mahmud Fevzi, Palu’dan Hınıs’a gidip Hınıs’ın köyü Kolhisar’ı satın alır ve orada yerleşir. Şeyh Mahmud Fevzi’nin yedi oğlu olur. Bunlar; Şeyh Said, Şeyh Bahaddin, Şeyh Diyaeddin, Şeyh Necmeddin, Şeyh Tahir, Şeyh Mehdi ve Şeyh Abdurrahim’dir.

Şeyh Said, yedi kardeşin en büyüğüdür. “Medresede Şeriatı öğrenir, 12 ilmi tahsil eder. Tekkede tasavvufi bir hayat yaşayarak onun inceliğine, hikmetine, aşk ve şevkine vasıl olur. Babasının ölümünden sonra bu büyük ailenin bütün sorumluluğu Şeyh Said'in üzerine kaldı.

Şeyh Said'in ailesi çok zengindi. Sürüleri vardı ve bu sürülerini Erzurum'dan ta Halep'e, Musul'a, Şam'a kadar götürüyordu. Şeyh Said bu arada hem ticaret yapıyor hem de gittiği yerlerde insanlarla ilişki geliştiriyordu. Bundan dolayı onu tanıyanlar ve sevenler çoktu. Kürtlerin yaşadığı bu bölgelerde bir çok insan onun etkisinde kalıyordu. Birinci Dünya Savaşı sırasında bir çok Kürt yerinden yurdundan göç ettirilir. Bu dönemlerde Osmanlı, onu ve ailesini de sürmek isterler ama dönemin kaymakamını Şeyh Said tehdit eder ve ondan çekindikleri için Ona ve ailesine karışamazlar.

Şeyh Said, Köy köy gezip İslami ve ulusal mücadele bilincini insanlara vermeye çalışır. Kürdistan Teali Cemiyeti'ne üye olur.

Kürdistan Teali Cemiyeti'nin 1921 yılında kapatılması ile “Rêxistina Azadî” Cemiyeti açıldı. Bu Cemiyetin başkanı da Şeyh Said'in kayın biraderi olan Cibranlı Albay Halit Bey idi. 1923 yılının yaz mevsimi sonunda bir Kürt ayaklanması örgütlemek ve bu amaçla örgütlenmeye hız vermek için Şeyh Sait ile görüştüler. Şeyh Sait Rêxistina Azadi'ye üye olduktan sonra çalışmalarını daha bir ilerletir. Köy köy gezer, tanıdığı ve sevdiği insanlara mektup göndererek mücadele bilicini insanlara ulaştırmaya çalışır. Şeyh Said, Cumhuriyet ve Mustafa Kemal ATATÜRK'ün dinsizliğinden, çıkarılan yasalar ile İslamiyetin, nikah, ırz ve namusun Kuran'ın ortadan kalkacağından, ağaların ve hocaların idam edileceğini veya sürüleceğinden bahseden propagandalar yaptı.

Cumhuriyete ve devrimlere karşı bir ayaklanma fetvası hazırlayarak devrimlere destek verenlerin canları ve mallarının helal olduğunu yazdı. Fetvayı aşiretlerin ileri gelenlerine gönderdi. Varto'daki Hormek aşireti devlet yanlısı olduğu için ayaklanmaya uymayacaklarını açıkladı.

Cemiyetin üyeleri kendi aralarında hepsinin bildiği bir şifre diliyle iletişim kuruyorlardı. Bu şifrelerle yaptıkları görüşmelerden birinde şifre yanlış anlaşılır ve ayaklanma hazırlığı Mustafa Kemal ATATÜRK tarafından duyulur ve Rêxistina Azadî'nin başkanı Cibranlı Halit Bey ve T.B.M.M. 'de milletvekili olan Yusuf Ziya 1924 yılının Ekim ayında tutuklanırlar. Bu olay üzerine başkanlık görevi Şeyh Said'e kalır.

Bu aşamada Erzurum valiliğinin bir emriyle 22 aralık 1924'de Şeyh Said Hınıs Karakolu'na götürülmüştür. Kendisine halkı isyana hazırlamak ve Cibranlı Halit ile Yusuf Ziya'yla işbirliği suçu isnat edilir. Şeyh Said suçlamaları reddeder. Ortada bir delil olmadığından Hınıs Kaymakamı Maksun Bey, Erzurum'a telgraf çekerek Şeyh Said Efendi'nin masum, iftiraların asılsız olduğunu bildirir ve Şeyh Said Efendi'yi serbest bırakır.

Şeyh Said hazırlığını yapar ve evden çıkacağı zaman hanımı ona şöyle der:

- 'Sen bizi kime bırakıp gidiyorsun'. Bu soru karşısında Şeyh Said tarihi cevabını şöyle verir:
- ''Eğer ben ve bu bastonum yalnız da kalsak ben yine bu kafirlere karşı çıkacağım. Ne ben Hz. Hüseyin'den daha değerliyim ne de benim ailem onun ailesinden daha kıymetlidir. Eğer ben bu kafirlere karşı çıkmazsam zebaniler sarığımdan tutup beni cehenneme atarlar, siz o zaman bana yardım edebilecek misiniz? Onlar bana demezler mi; ''Ey Said Allah o kadar mal mülk verdi sana. Sen Allah için ne yaptın? Bunlar Allah'ın emirlerini ayaklar altına almışlar.
Evet ben cihada başladım ve korkanlar, cihat edemeyecekler, hastalar gelmesinler. Bu yol korkakların yolu değildir!''

Bu arada Türk Hükümeti yetkilileri Şeyh Sait'e haber gönderip ifadesini almak istediklerini bildirdiler. Şeyh Sait ifade vermeye gitmeyip 27 Aralık 1924 günü Hınıs'tan ayrılıp Çapakçur'a doğru yola çıktı. 4 Ocak 1925 günü Şeyh Sait ve çok sayıda Kürt ileri geleni Kırıkhan köyünde bir toplantı yaptılar. Şeyh Said, oğlu Ali Rıza Efendi ve beraberindeki bölge ileri gelenleri 6 Ocak 1925 günü Kırıkhan köyünden Karineş köyüne gelip Cibranlı Halit Bey'in evinde ikinci toplantıyı yapar. Bu toplantıda Şeyh Said'in fetvası şuydu: ''Bizler ve Türkleri bağlayan sadece din kalmıştı, Türk Hükümeti dini de kaldırdı ve artık bizi birbirimize bağlayan hiçbir şey kalmadı.''

Bu toplantıda alınan birinci karar şuydu: Şeyh Said; Amed, Ergani, Lice, Farqin, Darahini, ve Hani'nin ileri gelenleriyle görüşecek. Ardından Çevlik'e gelecekler ve orda kıyama başlanılacak. Daha sonra Diyarbakır'ın güvenliğini sağlayacaktır.

Şeyh Said'in oğlu Ali Rıza Efendi Melekân köyünden Şeyh Said in bir fetva suretiyle Solhan, Ömeran, Zihti Aşiretlerini gezip Muş ovasına ve oradaki ilçe halkına durumu bildirecek ve Malazgirt'te bir güç birliği yapılıp Muş-Bitlis kontrol altına alınacaktır.Hareket günü Melekân'lı Şeyh Abdullah, Solhan, Ömeran gibi aşiretler Varto merkezini denetim altına alacaktır. Kıyamdan sonra Gökdere'li Şeyh Şerif Efendi, Palu bölgesindeki aşiretlerle Elazığ denetimini sağlayacak ve Zaza aşiretleriyle Erzincan'a geçirilecektir.

Şeyh Sait 12 Ocak 1925 tarihinde Çapakçur'da idi. 15 Ocak'ta Darahini (Genç ilçesi) vilayet merkezine geldi. Burada halkın kendisine gösterdiği saygı ve sevgi üzerine vali ve hükümet erkanı bile Şeyh Efendi'ye saygı ziyaretinde bulunmuşlardır. 21 Ocak'ta Lice'de ve 25 Ocak'ta Hani'de idi. Şeyh Sait buralarda halk ile ve bazı Kürt önderleri ile toplantılar yaptı. Şeyh Sait ve yanındaki yaklaşık 300 kişi ile birlikte Piran'da kardeşi Abdurrahim'in evinde iken, Türk askerleri evi basıp, Şeyh Abdurrahim'e sığınmış bazı aranan Kürtleri almak istediler. Şeyh Abdurrahim, kendisine sığınmış bu insanları, Şeyh Sait orada iken vermeyi reddettiğinden, bunun neticesi olarak askerler ile Kürtler arasında çatışma çıktı. Böylece beklenmedik bir şekilde, ayaklanma planlanmış zamandan önce, 8 Şubat 1925'de başladı. Sonradan tarihimize "Şeyh Said Ayaklanması" olarak geçen isyan başlamış oldu.

Gerçek niyetlerine "Din elden gidiyor.", "Türkiye saltanatsız ve hilafetsiz olamaz." gibi sloganların ardına gizleyen asiler ellerinde yeşil bayraklar ve kur'an'lar olduğu halde isyanı genişletme harekatına girişerek 16 Şubat’ta Drahni'yi ele geçirdiler. şehrin valisiyle küçük askeri birlik esir alındı.

Darahini, geçici başkent ilan edildi; valiliğe de Modan aşireti reisi: Fakih Hasan atandı. Çapakçur (Bingöl) cephesi komutanı Şeyh Şerif’ti; bu cephe Elazığ’a kadar uzanacaktı. Muş Cephesi Komutanı: Şeyh Abdullah ê Melekan’dı; Erzurum’da bu cepheye aitti. Maden cephesi komutanı: Şeyh Abdurrahim’di. Şeyh Abdurrahim, Siverek’e kadar uzanacak, orada Şeyh Eyyüb’ün kuvvetleriyle birleşecekti. Diyarbakır cephesi komutanlığını ise Şeyh bizzat kendi üzerine almıştı.

20 Şubat'ta Palu’yu ele geçirdiler. Ertesi gün, hareketi bastırmakla görevlendirilen iki süvari alayının asilerce esir edilmesinden sonra, Elazığ yolu açılmış oluyordu. Birkaç gün sonra Elazığ'da isyancıların eline geçti ve şehirde büyük bir yağma başladı.

İsyancıların bu başarıları Diyarbakır'ı kuşatmalarına kadar sürdü. Diyarbakır'a gerçekte olmayan bir Kürt Devletinin başkenti gözüyle bakıldığından asilerce büyük önem taşıyordu, ele geçirilmesi gerekiyordu. Ancak şehirdeki askeri birliklerin, halkında yardımıyla yaptıkları savunma sonucu tutunamayacaklarını anlayan isyancılar bölgeden çekildiler. Şeyh ilk yenilgisini böylece almış oluyordu.

Harekete katılım şu şekilde olmuştur. Ayaklanmaya daha çok Lice-Hani ve Çapkur havalisinde yaşayan Zaza aşireti mensupları katıldı. Şırnak, Cizre, Siirt, Midyat ve Mardin Yöresinde yerleşik aşiretlerin tarafsızlıkları sonucu etkileyen en önemli stratejik zayıflığa yol açmıştır. Bu aşiretlerin ayaklanmaya katılmamalarının önemli bir sebebi vardı. Hükümet tarafından kendilerine vaad edilen para ve mevki bazında imtiyazlar hareketi potansiyel çapı, işte bu umutlar ile baş kaldırının dışında kalmayı yeğleyen Şırnak ahalisinin tarafsızlığındandı. Tam olarak bir katılım söz konusu olsaydı Sivas'ı almak bile mümkün olabilirdi.

Şeyh Said Ayaklanmasının geniş çaplı bir ayaklanma olduğu anlaşılınca, Ali Fethi Okyar hükümeti gerekli gördüğü önlemleri aldı. 21 Şubat 1925 tarihinde Sıkıyönetim kanunu çıkarıldı. Bu kanunun çıkarılmasından bir hafta sonra, camilerde vaaz etmeleri yasaklanan on hocanın adını veren bir haber çıktı gazetelerde. Haberde "Mürteci hocalar cevami-i şerifede vaazdan men edilecektir." şeklinde hükümet duyurusu da veriliyordu. Ali Fethi Okyar, 2 Mart 1925'te Başbakanlıktan İstifa etti. İsmet İnönü başbakan oldu.

Bu tarihten sonra, askeri birlikler, asilerin ellerindeki bölgeleri kurtarmak amacıyla geniş bir temizlik harekatına giriştiler. Başarılarıyla süren bu harekat sonunda, Şeyh Said ve başlıca yardımcıları büyük bir darbe aldı. Ayaklanmanın başı Şeyh Said, 14 Nisan'ı 15 Nisan'a bağlayan gece teslim oldu.

Bu olayı Diyarbakır'da daha sonra gazetecilere şöyle anlatacaktı :

"-Her taraf karla kaplıydı. Ordu birliklerinin bu dönemde karşımıza çıkacağını düşünmüyorduk. Ama yetiştiler. Çoğumuz Meneşküt Kazası'nda toplanmıştık. Bir karar almak zorundaydık.
Önce Van'a gitmeyi orada Nuh Bey'i bulmayı düşündük. Van'dan kolaylıkla İran veya Irak'a geçe bilirdik. Ama Van'a bu karlar arasında gitmek güçtü. Yolda ölebilirdik. Artık her taraf askerle dolmuştu. Sonunda askere teslim olmayı kararlaştırdık. En yakınımızdaki büyük komutan Osman Nuri Paşa'ydı. Ona haber gönderdik."

Osman Nuri Paşa isyancıların teslim olma dileğini öğrenince güçlü bir kuvvetle onların yanına giderek hepsini Cumhuriyet Hükümeti adına yakaladı. Şeyh Said bu yakalanma için:
"Tüfeklerimizi ve paralarımızı aldılar." diyordu. Paşa gerçekten almış ve zapta geçirerek Diyarbakır İstiklal Mahkemesine bildirmiştir.

15 Nisan 1925 tarihinde yakalanıp, dava dosya ve evrakların incelenmesinden sonra 28 Haziran 1925'de İstiklal Mahkemesi'nin kararı şöyle olmuştur :
"Yapılan mahkemelerden ve tetkiklerden sonra tekke ve zaviyelerin birer kötülük ve fesat ocağı oldukları ve bu tekkelerde, zaviyelerde şeyhlerin kendilerine Allah süsü vererek halkı kendine taptırmak gibi dinin kabul edilemeyeceği fiiller işledikleri, mahkeme huzurundaki ifadelerinden anlaşılmasından dolayı, Şark İstiklal Mahkemesi yargı bölgesi içindeki bütün tekkelerle zaviyelerin kapatılmasına, kaldırılmasına karar vermiştir."
Şeyh Said'in meydana getirdiği isyan ve yapılan yağmalar sonucu Şeyh Said'in ve yardımcılarının idamına ve yardım edenlerin tutuklanması kararı alındı.

Şeyh Said, 29 Haziran 1925 tarihinde 60 yaşında Diyarbakır’da Dağkapı Meydanında idam edilerek ölmüştür.

Şeyh Said'din son sözleri:
Asılacağı sırada Şeyh Said, darağacına doğru giderken bir gazetecinin kendisine uzattığı deftere son söz olarak, Arapça şöyle yazıyor: “"We lâ ubâlî bi sulbî fî cuz'u-ir râda. İn kâne mesre'i fî- Allâh'i we fî'd- dîn." / Benim bu değersiz dallarda asılmama pervam yoktur. Muhakkak ki mücadelem Allah ve dini içindir.”

Şeyh Said, önce Şeyh Ahmed-i Çani’nin kızı Amine Hanım ile evlendi. Rus Harbi sırasında Hınıs’tan Piran’a göç ettiği zaman eşi rahatsızlanmış ve vefat etmiştir. Eşi vefat ettikten sonra Cibranlı Halit Bey'in kız kardeşi Fatma Hanım ile evlenmiştir.

Şeyh Said'in beşi kız, beşi erkek olmak üzere on çocuğu olmuştur.

Oğulları :
Şeyh Ali Rıza Efendi (1894-1970)
Şeyh Gıyaseddin (1905-1972)
Şeyh Selahaddin (1907-1979)
Şeyh Abdulhalık (1922-1944)
Şeyh Ahmet (1923-2015)


Kaynak:Biyografiler.com