Biyografiler.com : Her yaşam bir iz bırakır. | Türkiye'nin en çok okunan biyografi sitesine hoş geldiniz.
Sami Paşazade Sezai

Sami Paşazade Sezai

Doğum Tarihi: ??.Temmuz.1859

Ölüm tarihi: 26.Nisan.1936

Sami Paşazade Sezai kaç yaşında öldü : 77

Burcu: Yengeç

Meslek: Yazar

Doğum Yeri: İstanbul

Ölüm Yeri: İstanbul

Türk edebiyatında modern kısa hikâyenin kurucularındandır.

Sami Paşazade Sezai, 1859 yılının Temmuzunda İstanbul’da babasının Taşkasap’taki konakta doğmuştur. Osmanlı Devleti’nin ilk Maarif Nazırı (Eğitim bakanı) Abdurrahman Sami Paşa ile Paşa’nın ikinci eşi olan Gülarayiş Hanım’ın oğludur.

Babası Abdurrahman Sami Paşa’nın konağında özel öğrenim gördü. Konaktaki eğitim yıllarında Farsça, Arapça, Fransızca, Almanca; daha sonra Londra’da görev yaptığı yıllarda İngilizce öğrendi.

1879 yılında ağabeyi Suphi Paşa’nın başında olduğu Evkaf Nezareti Mektub-i Kalemi’ne memur olarak girdi. Ertesi yıl 1880 de Londra elçiliği ikinci katipliğine atandı. İngiltere’de kaldığı 4 yıl boyunca İngiliz ve Fransız edebiyatlarını inceledi. 1885’te elçilik görevlilerinin şapka giymesi yasağına uymadığı için elçilik kadrosu azledildiğinde İstanbul’a döndü. İstişare Odası Muavini olarak işe başlar 1885 yılından 1901 yılı sonuna kadar 7 yıl süren bu ikinci dönem memuriyetinde sanatını olgunlaştırdı ve edebi açıdan verimli bir dönem geçirdi. Bu dönemde Latife Hanım ile kısa süren bir evlilik yaptı. Abdülhak Hamit Tarhan ve Recaizade Mahmut Ekrem ile yakın dost oldu. 17-18 yaşlarında iken tanıştığı Namık Kemal ile sürekli mektuplaştı.

1874′te “Kamer” gazetesinde yayınlanan “Maarif” başlıklı söylev türündeki ilk yazılarıyla adını duyurdu. İlk kitabı 3 perdelik tiyatro oyunu “Şir” 1879′da yayımlandı. 1889 yayımladığı ilk romanı olan ve kendisine büyük ün sağlayan “Sergüzeşt” Türk edebiyatında romantizmden gerçekçiliğe geçişin başarılı örneklerinden biri sayılır. Bu romanda bir paşazade ile bir cariyenin aşk öyküsü anlatılıır.

İlk romanı “Sergüzeşt” yüzünden göz hapsine alındığını düşünerek 1901′de Marsilya‘ya oradan Paris’e gitti ve Jön Türkler’e katıldı. 1908 yılında Meşrutiyet’in ilanına kadar Paris’te kaldı. İttihat ve Terakki’nin Paris merkezinde görev yaptı. Örgütün yayın organı olan ve 15 Şubat 1902’de yayın hayatına başlayan “Şura-yı Ümmet” gazetesinde Abdülhamit II’in baskıcı rejimini eleştiren yazılar yazdı. Yurtdışına kaçışını Servet-i Fünun Dergisi’nde yayımlanan “1901‘e Ait Bir Hatıra” başlıklı yazısında anlattı. Paris yıllarını “1901’den İtibaren Paris’te Geçen Seneler”, “Paris Hatıratından”, “Paris’te Yedi Sene” adlı yazılarında anlattı.

Alphonse Daudet'den “Jak” romanını Türkçeye çevirdi. 1891’de hikayelerini “Küçük Şeyler” adlı kitapta topladı. 1897'de İkdam Gazetesi'nde makaleler ve hikayeler yazdı. Bazı makale ve hikayelerini “Rumuzü'l-Edeb” (1898) adlı kitapta topladı.

1908’de II. Meşrutiyet’in ilanından sonra İstanbul’a döndü. 1909′da Madrid Büyükelçiliği’ne atandı. 1. Dünya Savaşı başlayınca Madrit’ten İsviçre’ye geçti, savaşın sonuna kadar burada kaldı. 1921’de emekliye ayrıldı ve İstanbul’a döndü. İspanya yıllarını “Gırnata ve El-Mescidü’l Camia: Elhamra” adlı iki yazıda, İsviçre’de geçirdiği zamanı “İsviçre Hatıratı” başlıklı yazılarında anlattı.

1909’da Selanik’te İttihat ve Terakki’nin toplantısına katılır ve Mustafa Kemal ATATÜRK ile burada tanışır.

Tek romanı olan Sergüzeşt, bütünüyle esaret konusunu işleyen ilk roman olarak edebiyatımızda yer aldı; cariyelik ve kölelik siteminin eleştirildiği roman, onun en ünlü eseri oldu.

Romanının getirdiği ünle hikâyeci yönü gölgede kalmış olsa da hikayecilik yönü çok güçlü bir yazardı. Küçük olayları konu alan hikâyeleri ile kısa hikâye türünü, Türk edebiyatına soktu. Tanzimat döneminin en genç yazarı olan sanatçı, “Küçük Şeyler” adlı kitabı ile Servet-i Fünun yazarlarını etkiledi. Namık Kemal’in etkisiyle bir çok hikayesinin dilini süsledi, uzun cümleler kullandı. Yazılarında romantizm ile realizmi birleştirdi. “Sanat için sanat” anlayışıyla eserler verdi. Konularını her zaman yerli hayattan seçti.

Trablusgarp, Balkan, 1. Dünya Savaşı ve Milli Mücadele yıllarını yurt dışında geçiren Sezai, derin bir ıztırap içinde, vatanını uğradığı haksız saldırı ve işgaller karşısında, o zamana kadar savunduğu ve örnek aldığı batı medeniyeti hakkında fikirlerini de değiştirdi. “Çanakkale’ye Dair”, “Kahraman Türk Zabiti”, Yaralı Bir Asker” başlıklı yazılarında ve Süleyman Nazif’in kitapları dolayısıyla yazdığı “Malta Geceleri” ve “Çalınmış Ülkeler” başlıklı yazılarında bu fikir değişikliği ve derin hayak kırıklığı açıkça görülür. Bir süre Süleymaniye Kız Lise’sinde Türkçe Öğretmenliği yapar. Yaş haddinden emekliye ayrılır.

Yaşamının son yıllarında kendisine, Büyük Millet Meclisi kararıyla “Hidamat-ı vataniyye tertibinden” 1927 yılında maaş bağlandı.

Divan edebiyatına karşı çıkan Namık Kemal, Abdülhak Hamit Tarhan gibi yazarların etkisiyle Batı edebiyatına yöneldi.

Son yıllarını Kadıköy’ün Mühürdar semtindeki evinde geçirdi. 26 Nisan 1936 tarihinde İstanbul’da zatürreden 77 yaşında öldü.

Diğer Tanzimat yazarları gibi çok sayıda eser vermedi; bir roman, iki küçük hikâye kitabı, hatıra ve seyahat yazıları yazdı.

Eserleri:
Roman:
1889 - Sergüzeşt

Öykü :
1892 - Küçük Şeyler
Müdafaa-i Zulüm

Oyun :
1879 - Şir (arslan)
Mantemeden

Sohbet-Eleştiri-Anı :
1900 - Rumuzu’l- Edeb
1923 - İclal

Kaynak:Biyografiler.com