Biyografiler.com : Her yaşam bir iz bırakır. | Türkiye'nin en çok okunan biyografi sitesine hoş geldiniz.
Şair Eşref

Şair Eşref

Doğum Tarihi: 13.Temmuz.1846

Ölüm tarihi: 22.Mayıs.1912

Şair Eşref kaç yaşında öldü : 66

Burcu: Yengeç

Meslek: Şair

Doğum Yeri: Gelenbe, Kırkağaç, Manisa

Ölüm Yeri: Kırkağaç, Manisa

Türk edebiyatının hiciv ustasıdır.

Şair Eşref, 13 Temmuz 1846 tarihinde Manisa, Kırkağaç’da Gelenbe mahallesinde doğmuştur. Asıl ismi Mehmet Eşref'tir. Babası bir din adamı olan Usulizade Hafız Mustafa Efendi, annesi hafız ve şair olduğu rivayet edilen Arife Hanım'dır. İlköğrenimini Gelenbe'de tamamladı. Manisa'da Hatuniye Medresesi'nde Arapça ve Farsça dersleri aldı. Özel öğretmenlerden matematik, tarih öğrendi. 1870'te Manisa Vilayeti Tahrirat Kalemi'nde memur olarak göreve başladı.

Şair Eşref, Turgutlu, Akhisar ve Alaşehir'de mal müdürlüğü yaptıktan sonra 19 Ocak 1878 tarihinde İstanbul'a gelerek kaymakamlık sınavını kazandı ve Fatsa kaymakamlığına atandı. Haziran 1879’dan Aralık 1902’ye kadar Fatsa, Çapakçur, Hizan, Ünye, Tirebolu, Akçadağ, Garzan, Garbîkaraağaç, Buldan, Kula, Kırkağaç ve Gördes kazalarında kaymakam olarak çalıştı.

Doğu illerinde bulunduğu sırada Ermenice konuşmayı ve Fransızca okumayı öğrendi. Gördes kaymakamlığı görevi sırasında gördüğü yolsuzlukları şiirleriyle hicvetmesi ve gizli bir cemiyet kurduğu yolunda suçlamalar yapıldı. İçkiye düşkünlüğü ve hicivleri sebebiyle memuriyet hayatı pek başarılı geçmeyen Eşref, yine bu hicivleri ve Jön Türkler’le münasebeti dolayısıyla bir jurnal sonucu Jön Türkler’den Tevfik Nevzat ve Hâfız İsmâil ile birlikte 3 Aralık 1902 tarihinde İzmir’de tutuklanarak İstanbul’a gönderildi. Muhakeme neticesinde Prens Sabahattin’in babası Damad Mahmud Celâleddin Paşa’nın Avrupa’ya kaçmadan önce gönderdiği mektupları ve bazı devlet adamlarına yazdığı hicviyeler yüzünden bir yıl hapse mahkûm edildi.

Cezası bittikten sonra İzmir'de gözetimde tutuldu. Bu sırada yine dilini tutmuyordu. Başına yeni bir belâ gelmek üzere iken tekrar hapise girme korkusu ile 17 Ağustos 1904 tarihinde Mısır'a kaçtı. Mısır'dan Kıbrıs'a, oradan Avrupa'ya geçti. Bir süre Fransa ve İsviçre yaşadı. Tekrar Mısır'a döndü, bazı arkadaşlarıyla birlikte çıkardığı Curcuna ve Zuhûrî gibi mizah gazetelerinde şiirleri yayımlandı. 1904-1908 yılları arasında altı kitabı yayımlandı.

Şair Eşref, Mısır'a kaçtıktan sonra, Padişah Abdülhamit II aleyhindeki hicivlerinin toplandığı ünlü kitabı “Deccal” yüzünden, hükümet, şairin memleketindeki mallarına el koydu.

Şair Eşref, Türk edebiyatının hiciv ustasıdır. Tanık olduğu yolsuzlukların üzerine çekinmeden gitti. Hicviyelerini daha çok gazel, kaside, muhammes ve özellikle kıtalar biçiminde yazdı.

1908 yılında II. Meşrutiyet ilan edildikten sonra yurda döndü. İzmir'de “Edeb Yahu”, İstanbul'da “Eşref” (daha sonra Musavver Eşref adını aldı) isimli mizah dergisinde başyazarlık yaptı. Bu arada Turgutlu kazasında kaymakamlık (1908), Adana'da vali Muavinliği (1909) görevlerinde bulundu. 1909 yılında emekliye ayrılıp Manisa, Kırkağaç'a yerleşti. Yaşamının kalan bölümünü burada geçirdi.

Şekil bakımından Namık Kemal ile Ziya Paşa’nın şiirleriyle aynı çizgide olan Şair Eşref’in yergileri, Divan şiiri geleneğinin uzantısıdır. Yergi şiiri alanına getirdiği yenilik, içerik yönündedir. Kullandığı “nazım biçimleri”, “gazel”, “kaside”, “mesnevi” ve “kıt’a”dır. Ölçü olarak, hece ölçüsüyle yazdığı bir tek dörtlük dışında, “aruz ölçüsü”nü kullanmıştır. Eserlerinde daha çok toplumsal konulara yer vermiştir.

Şair Eşref, 4 defa evlenmiştir.

Şair Eşref, 22 Mayıs 1912 tarihinde Manisa, Kırkağaç’da verem hastalığından 66 yaşında ölmüştür.

Şair Eşref’in ismi, İzmir’in Karşıyaka İlçesi'nde bir ilkokula verilirken, 1980 yılından sonra, Buldan belediye meclisinin aldığı bir kararla, Cumhuriyet mahallesinde Akçalar Camii’nin altındaki yola, Şair Eşref caddesi adı verilmiştir.

Kitapları :
1904 - Deccal 1(Kahire)
1905 - İstimdad (1905, Mısır)
1906 - Şah ve Padişah (1906, Kahire)
1907 - Deccal 2 (Kahire)
1908 - Hasbihal yahut Eşref ve Kemal (1908)
1908 - İran’da Yangın Var (1908, İstanbul)

Ölümünden sonra yayımlananlar:
1928 - Şair Eşref Külliyatı
1928 - Meclisi Mebusan
1928 - Bergüzar
1929 - Kuyruklu Yıldız
1929 - Rüya
1929 - Kıt’alar ve Hikâyeler
Deccal (3. Kitap)

Hiciv şiirlerimizin en güzel örneklerini veren şair Eşref'tir. Çok iğneli, gayet ince hicivlerinin karşısında kaba ve çirkin manzum söğüntüleri de bulunmaktadır. Hicivleri için; kıta, muhammes, gazel, kaside gibi divan nazım şekillerini; aruzla divan dilini kullanır. Hicivlerini, çoğunlukla, yüz kızarmadan okumak zordur. Dili oldukça aksak ve bozuk olmasına rağmen, istibdada, yolsuzluk ve haksızlıklara karşı savaşırken, keskin zekâsının izleri açıkça görülür.

Öldüğü zaman da mezar taşına şunların yazılmasını istedi:
Kabrimi kimse ziyaret etmesin Allah için;
Gelmesin, reddeylerim, bittâh öz kardaşımı.
Gözlerim ebna-yı âdemden o rütbe yıldı kim,
İstemem ben fatiha, tek çalmasınlar taşımı.
Onun bugün Kırkağaç'ta istasyon yolunda kabri var; ama ne yazık ki gerçekten mezar taşı çalınmıştır.

Şair Eşref’den şiirler :
Abdülhamit II'yi ve onun Mabeyncisi Arap İzzet Paşa'yı şu kıta ile ne güzel hicveder:
Ey padişah-ı âlem, düşman mısın zekâya?
Erbâb-ı iktidarı gördün mü saldırırsın,
Asrında kaldı millet üstadsız, kitabsız,
Havf eylerim yakında Kur’an‘ı kaldırırsın.
Besmele gûş eyleyen şeytan gibi,
Korkuyorsun ”höt” dese bir ecnebî
Padişahım öyle alçaksın ki sen,
İzzet-i nefsin Arap İzzet gibi!

Eşref Mısır’dayken Abdülhamit II’in ağır hasta olduğu söylentisi yayılır. Dostları da Eşref’e “Şeytan bile Abdülhamid’den elini çekiyor. Gel sen de bu adamla uğraşmaktan vazgeç” derler. Eşref de buna karşılık şu dörtlüğü yuvarlayıverir: Toprak altında da olsan bulurum,
Erişir burnuna birkaç tekmem,
Can verip kurtulurum zannetme,
Şeytan elini çekse de ben elimi çekmem

Mahalle komiserlerinden biri, Şair Eşref’e takar. O dönemlerde geceleyin sokağa çıkan kişinin yanında mutlaka fener olması da gerekir. Fener almadan sokağa çıkmak yasaktır. Bir gece mahalle komiseri, Eşref’i fenersiz yakalar:
– Yürü ulan karakola, der.
Eşref direnir, komiser de yakasına yapışıp bir tokat patlatır. Eşref de aynı biçimde karşılık verir komisere. Durumu gören iki polis daha yardıma gelir komisere. Üçü Eşref’i, ite kaka karakola götürürler. Ertesi gün de, “vazife başındaki zaptiye memuruna tokat atma” suçundan, müstantikliğe (sorgu hâkimliğine) sevk ederler.
Müstantik Ohannes Efendi adında bir Osmanlı Ermenisidir. Sorularını bir kâğıda yazar ve Eşref’e uzatır:
– Bunları cevaplayın, der.
Eşref de, “Suallerinizin hepsine cevaptır” notuyla, şu dörtlüğü yazıp uzatır Ohannes’e:
Elinde yok adalet, olsa da sen kim, adalet kim
Kimi maznun (sanık) görürsen, hep “kabahat sendedir” dersin
Polisler üstüme saldırdı, ben de sille aksettim,
Be müstantik efendi, söyle, sen olsan ne bok yersin?

Alaşehir’den İzmir’e giderken bir zat-ı muhterem “Hz. Adem’in çamurunda saman var mıdır?” diye sorar. Cevap, adamı, soruyu sorduğuna soracağına pişman eder cinsten olur:
Ey bana tıynet-i Adem’in çamurunda saman var mı diyen,
Bir daha etme bana gel bu sual-i hami,
Balçığında saman olsaydı eğer ebülbeşerin,
Çatlayıp da yarık olmazdı ananın .mı.

Nazır paşam halk derler bir uyuz merkebe binmiş,
Yemiş yemiş doymamış külli sülalesine ikram etmiş,
Ye sen de bu ahir viranenin izzet-i ikramını arsızca,
Çal çırp .ik, üstüne tüttür tütünü pervasızca.

Bir soğan soyulurken yaşarıyor da gözler,
Vatandaş soyulurken aldırmıyor öküzler!
Hayadan eser yoktur nafile bütün sözler,
Beyhude inat etme hemen salla başını,
Dilini tut, uslu dur, zıkkımlan maaşını.

Yeri geldiğinde kendisini bile hicvedeceğini, kendisiyle bile kafa bulacağını garanti eder:
Eylemem ölsem de kızbi ihtiyar,
Doğruyu söyler gezer bir şairim,
Bir güzel mazmun bulunca eşrefa,
Kendimi hicveylemezsem kafirim.

Şair Eşref, Kırkağaç Kaymakamı iken Kaymakamlık binasının her tarafının aktığını bu nedenle bakım ve onarıma ihtiyacı olduğunu merkeze bildirir. Merkezden bir telgraf gelir. Telgrafta; ‘Kaymakamlık binasının ihtiyaçlarını bildirin stop’ yazmaktadır. Eşref bu telgrafa ‘binanın muhtelif yerleri akıyor stop’ şeklinde bir cevap gönderir. Merkezden gelen ikinci telgrafta, ‘Binanın nereleri akıyor ayrı ayrı yazıp gönderin stop’ ifadesi yer almaktadır. Bunun üzerine Eşref o hışımla telgrafhaneye iner ve telgrafçıya yaz oğlum der; ‘Binanın muslukları hariç her yeri akıyor stop’ diye yanıt verir.

Şair Eşref'e sormuşlar:

-Niçin hicviyelerinde isim zikretmiyorsun ? Kimin için yazıldıkları belli olmuyor:

Şair gülerek şöyle demiş:

- Niçin olacak, numarasız gözlük gibi bütün alçaklara hitabetsin diye!



Kaynak:Biyografiler.com