Biyografiler.com : Her yaşam bir iz bırakır. | Türkiye'nin en çok okunan biyografi sitesine hoş geldiniz.
Mazhar Alanson

Mazhar Alanson

Doğum Tarihi: 13.Şubat.1950

Mazhar Alanson kaç yaşında : 74

Burcu: Kova

Meslek: Müzisyen, Ses Sanatçısı, Tiyatro Oyuncusu, Sinema Oyuncusu, Dizi Oyuncusu

Doğum Yeri: Ankara

Tiyatro ve sinema oyucusu, müzisyen, şarkıcı, besteci, söz yazarı. Türkiye’nin en başarılı müzik gruplarından MFÖ’yü Fuat Güner ve Özkan Uğur’la birlikte kuran Alanson, 1971 yılında kurdukları grupta vokal ve besteci olarak yer almaktadır. Türk pop müzik tarihinde oldukça önemli bir yeri olan MFÖ, ülkemizi Eurovizyon’da 2 kez temsil etmiştir. Çok iyi bir söz yazarı olan, solo albümüyle de büyük başarı kazanan Alanson, aynı zamanda sinema ve dizi oyunculuğu da yapmaktadır. Tasavvufa gönül vermiştir ve şarkı sözlerinde ulvi temalar kullanır. Fuat Güner ve Özkan Uğur'la yıllara meydan okuyan, 70'lerden bu yana müzikte kilometre taşı olan, 3 neslin sevdiği ve dinlediği bir grup olarak MFÖ, AGU isimli son albümleriyle Türkiye'de müzikaliteden ödün vermeden son derece başarılı olunabileceğini bir kez daha kanıtlamıştır. AGU albümünün isim babası Cem Yılmaz'dır.

13 Şubat 1950 yılında Ferruh Alanson ve Melek Alanson'un üçüncü çocuğu olarak Ankara’da dünyaya geldi. Babası Ferruh Alanson, Ankara Senfoni Orkestrası'nda baş trompetçi olan Alanson’un annesi Melek Alanson ise ilkokul öğretmeniydi. Ayla Alanson ve Aynur Alanson isimlerinde iki kız kardeşi olan Mazhar Alanson’un çocukluğu Ankara'nın Cebeci semtinde geçti.

Alanson, babasının başarılı bir müzisyen, teyzesi Neriman Esi'nin Türk operasının önemli isimlerinden biri ve eniştesi Muammer Esi'nin tiyatro ve sinema sanatçısı olması dolayısıyla sanatla iç içe büyüdü. Bu nedenle ortaöğrenimini Ankara Koleji’nde tamamladıktan sonra babasının vefatıyla ailesi İstanbul’a taşındı ve liseyi İstanbul Maarif Koleji’nde tamamladı.

Ankara Devlet Konservatuarı’nın Yüksek Tiyatro Bölümü’ne kaydoldu. Yüksek Tiyatro Bölümü’nden mezun olduktan sonra aynı tiyatroda oyuncu olarak görev aldı. Burada birçok usta tiyatro yazarının eserlerinde başrol oynadı. İlk eşi Hale Alanson'la da burada 1970 yılında tanışan Alanson’un 1972 yılında yaptığı bu evlilikten Eda Alanson ve oğlu Hilmi Alanson isimlerinde iki çocuğu oldu.

Lise yıllarında gitar çalmaya başlayan Mazhar Alanson’un hayatındaki dönüm noktalarından en önemlilerinden biri olacak karşılaşma 1966'da İstanbul Fenerbahçe Kalamış sahilinde yaşanacaktı. Zira Fuat Güner’le, Güner’in aldığı Beatles albümü sayesinde tanışıp arkadaş olan Alanson, bu tanışıklığın varacağı noktalardan habersizdi. Müziğe duydukları büyük ilgi ve aşkla Güner’le Kaygısızlar isminde bir grup kurarak, konserler vermeye başladılar. O dönemlerin meşhur klasiklerini çalıp söyleyen Alanson-Güner ikilisinin favorileri Crosby, Stills & Nash (and Young) ve Rolling Stones şarkılarıydı.

Kaygısızlar’ın yolu bir gün Kızıltoprak’ta Özkan Uğur'la kesişti. Müzikal anlamda çok iyi anlaştıklarına karar vermeleri sonucunda 1971'de üçlü olarak çalıp söyleyecekleri grupları Mazhar Fuat Özkan(MFÖ)’yü kurdular. İlk albümleri “Türküz Türkü Çığırırız” ismini taşıyordu, fakat albümün çıktığı dönemde Özkan Uğur askere gittiği için Alanson ve Güner albümle ilgili ikili olarak çalıştılar ve büyük ilgi topladılar.

1974'de Galip Boransu ve Ayhan Sicimoğlu'nun gruba katılmasıyla birlikte adları İpucu Beşlisi olarak değişti ve İpucu Beşlisi “Heycanlı” isimli ilk 45’liklerini yayınladıktan sonra oldukça popüler oldu. Daha sonra çeşitli nedenlerden dolayı yolları ayrılan grup üyelerinden sadece Mazhar, Fuat ve Özkan beraber müzik yapmaya devam etme kararı aldılar. Üçlü MFÖ olarak, Sezen Aksu, Ajda Pekkan, Seyyal Taner, Barış Manço gibi ünlü müzisyenlerle birlikte çalışma fırsatı buldu.

Mazhar Alanson o dönemde ayrıca profesyonel anlamda ilk sahne deneyimi olan Ferhan Şensoy’un "Şahları da Vururlar” müzikalinde rol aldı. Daha sonra albümünde bu müzikalden bir şarkıya yer verecekti. MFÖ, büyük çıkışını 1984 tarihli Ele Güne Karşı Yapayalnız albümüyle yapacaktı. Yalnızlık Ömür Boyu, Bu Sabah Yağmur Var İstanbul'da, Bodrum Bodrum ve Güllerin İçinden gibi büyük hitlerin çıktığı albüm, oldukça başarılı oldu.

1985’te İsveç'in Gothenburg şehrinde yapılan Eurovizyon şarkı yarışmasında Diday Diday Day isimli şarkılarıyla ülkemizi temsil eden MFÖ, yarışmayı 14. olarak tamamladı.

Mazhar Alanson, 1985 yılında ‘Yılın Söz Yazarı’ ödülünü kazandı. Bunun yanı sıra gerek MFÖ ile gerekse bireysel olarak pek çok ödülün sahibi oldu.

Eurovizyon’a ikinci katıldıkları yıl olan 1988'de ise 15. olan MFÖ, İrlanda'nın Dublin şehrinde yapılan yarışmada büyük ilgi gördü. O dönemde başbakanlık yapan merhum Turgut Özal ise MFÖ’nün yarışmayı 15. olarak tamamlamasıyla ilgili olarak şunları söyleyecekti; “Artık Eurovizyon şarkı yarışmasının taraflı olduğunu öğrenmiş olduk."

Aynı yıl 1988 yılında Alanson, Ali Poyrazoğlu ve Yaprak Özdemiroğlu ile birlikte ilk filmi olan Yönetmenliğini Atıf Yılmaz’ın yaptığı Arkadaşım Şeytan’da rol aldı.

1999’da Ömer Vargı’nın yönetmenliğini yaptığını ve başrollerini Cem Yılmaz ve Ceyda Düvenci ile paylaştığı büyük gişe başarısı elde eden Her Şey Çok Güzel Olacak filminde oynadı. Film seyirci rekoru kırdı ve eleştirmenler oldukça olumlu yorumlarda bulundu.

2002’de Ekmek Teknesi ve Çekirdek Aile dizilerinde oyunculuk yaptıktan sonra 2006 yılında başrollerini yine Cem Yılmaz’la birlikte paylaştığı Hokkabaz filminde kamera önüne geçti.

MFÖ olarak başladığı reklam oyunculuğunda 'şapkasız çıkmam abi' sloganının simgesi olan Mazhar Alanson daha sonra bir çok başarılı reklam kampanyalarında rol aldı.

2008 yılında da Erdal Murat Aktaş'ın yönettiği Sulhi Dölek'in yazdığı Kirpi filminde Güven Kıraç ile oynadı.

Evlilikleri:
1.eşi: 1972 yılında Hale Alanson ile evlendi. 16 Ağustos 2002 tarihinde boşandı. Bu evlilikten Eda Alanson adında kızı ve Hilmi Alanson adında oğlu var.
2.eşi: 2003 yılında Biricik Suden ile evlendi.

Acun Ilıcalı’nın yaptığı TV8'de 29 Eylül 2014 tarihinde başlayan 4. Sezon “O Ses Türkiye” adlı yarışma programında; yeni jüri üyeleri ise Mazhar Alanson, Özkan Uğur, Athena Gökhan Özoğuz, Hadise Açıkgöz ve Ebru Gündeş oldu. Mazhar Alanson ve Özkan Uğur aynı koltukta yer alacak ve tek oy hakkına sahip olacak.

Nokta Dergisi’nin Mazhar Alanson’la Yaptığı Röportaj

*Üç filmde oynadınız. Arkadaşım Şeytan, Her Şey Çok Güzel Olacak ve Hokkabaz. Üç filmde de performansınız çok beğenildi.

Sormayın. Türkiye’de belli bir yaştan sonra, artık, emekliliğe doğru gidilir. Benim de aksi oldu. Yaşım ilerledikçe açılıyor muyum ne? Yazık, hepi topu üç tane fakat.

*Niye daha çok değil?

Filme kendimden de bir şeyler katmak istiyorum... Fakat yönetmenlerden başıma ne geleceğini bilmiyorum. Tanıdığım insanlarla, yani beni bilen, bazı nazlarımı çekmeye müsait kişilerle çalışabiliyorum. O zaman ben de daha verimli oluyorum.

*Ekmek Teknesi’nde de oynadınız?

Onu da Hasan Kaçan’ı tanıdığım için… Diziler insanın çok emeğini alıyor. İki diziye kaç filmlik efor sarfetmişim…

*Cem Yılmaz’la ittifakınız nasıl başladı?

Cem Yılmaz, 13-14 yaşında bir çocukken Arkadaşım Şeytan’ı seyretmiş, çok sevmiş. Bana, Her Şey Çok Güzel Olacak’taki rolü teklif ederken “Mazhar Abi, ben o filmin hayranıydım” dedi.

*MFÖ bir ‘üçlü’ var. Cem Yılmaz’la ‘ikili’ olarak algılanıyorsunuz. Solo albüm de yapmıştınız. Üçlü, ikili, tekil görünümleriniz var?

Vallahi öyle oldu. Bravo, tam isabet. Bir kere, çok tekil olmayı sevmiyorum. Egomu da törpüledim... Cem Yılmaz de bir kelam adamı, o da kelimeyle sihir yapan bir adam olduğu için iyi anlaşıyoruz.

*Cem Yılmaz’la birlikte müzik de yapıyorsunuz?

Evet, müzikte de bana destek oluyor. Bizim hiçbir müzisyende olmayan, çok modern cihazları var.

*Öyle mi?

Tabii. Bir de amatörlüğü var. Mesela, Muaf şarkısının yapısını Cem’den aldım. Onun amatörlüğü, hafif bir alaturka motif, beni profesyonel insanlardan daha çok ilgilendiriyor. Sözü de danışabiliyoruz. Sanat konusunda çok takdir ettiğim, zevkine de güvendiğim bir insan Cem. Çok önemli benim için yani.

*Vay canına?

Cem’le beraber müzikte bir şey yapmamız an meselesi.

*Amatörlüğe özgü dinamizmi önemsiyorsunuz?

Müzikte, evet. Görsellikte daha profesyonel olmak istiyorum. Bana iki kostüm yaptı Biricik, ortalık karıştı. Medya olayı abarttığı için, çocuklarda Fuat ve Özkan bir rahatsızlık tabii ki oluştu. Ben farkında değilim, basmışım gidiyorum. Durumu anlayınca derhal durdurttum. Fuat ve Özkan benim arkadaşlarım, benim için çok değerli.

*Hokkabaz’daki rolünüzden bahsedelim…

Biz, Cem’in yazma sürecinde buluşup görüşüyorduk. Rolü direkt bana yazdı. Bu tabii benim biraz sevdiğim ve müthiş güzel bir şey oluyor. Yıllar süren bir arkadaşlıktan sonra, Cem artık benim neyi ne kadar yapabileceğimi biliyor.

*Yazar Sadık Yalsızuçanlar, sizin Yandım şarkısını sufi bir duyarlılıkla yazdığınızı belirtiyor…

Doğrudur. Bunu ben de medyaya söylemiştim zaten. Onu Medine’de yazdım. Yani “Yandım!” diye orada çıktı. Yanmak, aşkın icaplarından. Aşkın çeşitleri, katmanları var… Ben sanatçı olarak bir çiçekte de aşkı yakalayabilirim, eşimde de yakalayabilirim… Medine’de bir şey yakalamıştım. O bana, içime damlamışsa, ben de onu şarkıya dönüştürmüşsem, işin kalanı da dinleyiciye emanet. Ben ilahi yazmıyorum, profesyonelce, bir şarkı yazıyorum fakat yanıyorum da yani.

*Biricik Suden: Asıl mesele yanmayı bilmek. Yanmayı bildikten sonra, beşerî aşkın da, Allah, peygamber aşkının da doğru ifadesini bulabiliyorsun.

Yaşa! Aynen öyle.

*Aşkın nerede arandığı da önemli sanki?

Biz Seyit Nesimi’nin “Gel gel yanalım ateş-i aşka” ilahisini söyledik, bu sefer onu da diskolarda kadınlara söylediler! Yunus Emre’de de, tövbe estağfurullah, kendimi Yunus’la kıyaslamak için söylemiyorum tabii, ama aşkın özünün değişmediğini, yönünün değişebildiğini gördüm. Türk folklor edebiyatı ve destanlarından faydalandım. Benim de Sarı Laleler’i kime aldığım bellidir yani.

*Medine’ye defalarca gittiniz. Çünkü?..

Medine’de Peygamberimizin kabrinin olduğu yer insana müthiş manevi lezzet, huzur, heyecan veren bir yer. Ve fırsat olsa keşke her zaman giderim peygamberi ziyarete. İslam’ın Woodstock’ı gibi. Her renk insanı görüyorsun. Yalçın Küçük filan bu Woodstock benzetmesini duysa, diline düşeriz. 40 kişilik, kavuniçilerle bir Afrikalı Müslüman kabile geçiyor yanından. Endonezyalılar bambaşka giyinmiş, kafile halinde geçiyorlar. O zaman çok güzel, rengarenk bir tablo çıkıyor ortaya.

*Maneviyat diyorsunuz…

Ben, maneviyatsız hiçbir şey olmaz diyorum bir kere, o kadar. Bir insanda maneviyat yoksa, zor, Allah işini gücünü rast getirsin. Zordur yani.

*Manevi kalitelerle temasınız nasıl başladı?

Manevi kalitelerle temasım ilahilerle başladı. Her albümümüze bir ilahi koyarak, bir çeşit… propaganda değil, neyin propagandasını yapacaksın, bir nevi kültür hizmeti yapmaya çalıştık. 300 yıl öncesinin ilahisini bugünkü teknikle söylüyorsun. İyidir yani. Mazeretim Var’da Allah Allah diye bir ilahi vardır. E, çok güzeldir. Onu ne konserde çalıyoruz ne bir şey şimdi. Çaldık bir dönem. Ama Erbakan varken çalamıyorduk!

*Öyle mi?!

E tabii.

*Niye?

Çünkü taraf! Bir ideolojik tarafı desteklemek için yapmıyoruz. Samimi olarak yapıyoruz.

*Beşinci kez de Umreye gittiniz, Allah kabul etsin.

Amin. Ben ilk 1994’te gittim umreye. 4 kere gitmişim. 10 yıl olmuş, bir daha gitmişim. E bunun artık kafama saksı düştü de yeni hidayete erdim gibi algılanmaması lâzım. Ve bir sanatçı olarak daima söylüyorum, nasıl ki Hindistan’a, oraya buraya gidiyoruz, Hicaz’a yani Mekke’ye, Medine’ye gitmek de normaldir. Bu sırf AKP’lilerin, camiden çıkanların gittiği bir yer değil yani, onu belirtmek istiyorum. Ben de umreye gittim ama Yusuf İslam gibi de değilim hani.

*Yusuf İslam AKP’li mi?

Yaa, Müslüman deyince belli bir tip insana alışkın bazıları, görsel olarak. Camiden çıkan, dantelli takke takmış, uzun sakallı bir adam arıyorlar. İşin aslı öyle değil. Ben Suudları tasvip etmiyorum pek. Kadına araba kullanma hakkı vermiyorlar mesela. Buna şeriat diyorlar. O başka bir şey, yani zor. Allah şeriatla yönetilenlere kolaylık versin.

*1400 yıllık İslam kültürünün mimarisi, müziği, edebiyatı…

E tabii, bunu yok farzedemeyiz ki yani.

*Bir de “irtica” olgusu var?

İrtica “geriye dönüş” mü demek? E geriye döndüğümüzde de hiç mi güzel bir şey yok kardeşim?

Ödülleri :
1998 - 20.Siyad Türk Sineması Ödülleri, En İyi Müzik (Herşey Çok Güzel Olacak)

Rol Aldığı Tiyatro Oyunları :
1979 - Çavuş Musgrave'ın Davası : John Arden - Ankara Devlet Tiyatrosu
1978 - Güneşin Çocukları : Maksim Gorki - Ankara Devlet Tiyatrosu
1976 - Erkek Satı : Fazıl Hayati Çorbacıoğlu - Ankara Devlet Tiyatrosu
1975 - Düşüş (oyun) : Nahit Sırrı Örik - Ankara Devlet Tiyatrosu
1974 - Suçsuzlar Çağı Suçlular Çağı : Siegfried Lenz - Ankara Devlet Tiyatrosu
1973 - Müfettiş(oyun) : Nikolay Vasilyeviç Gogol - Ankara Devlet Tiyatrosu
1973 - Karaların Memetleri) : Cahit Atay - Ankara Devlet Tiyatrosu
1972 - Ögretmen (oyun) : Tuncer Cücenoğlu - Ankara Devlet Tiyatrosu
1972 - Evhami : Feraizcizade Mehmet Şakir - Ankara Devlet Tiyatrosu
1972 - Bir Tafsiye Mektubu : Ephraim Kishon - Ankara Devlet Tiyatrosu
1972 - Alaatinin Sihirli Lambası : Ferdi Merter - Ankara Devlet Tiyatrosu
1971 - Ne Güzel Şey : İsmet Kür - Ankara Devlet Tiyatrosu

Albümleri :
2011 - Ve MFÖ
2010 - Söz Müzik Mazhar Alanson (Solo albüm)
2006 - AGU
2003 - MFÖ
2003 - Collection
2002 - Türk Lokumuyla Tatlı Rüyalar (Solo albüm)
1997 - Herşey Çok Güzel Olacak (Solo albüm)
1995 - M.V.A.B.
1992 - Dönmem Yolumdan
1992 - Agannaga Rüşvet
1990 - Geldiler
1989 - The Best Of MFÖ
1987 - No Problem
1986 - Vak the Rock
1985 - Peki Peki Anladık
1985 - Aşık Oldum / I Fall In Love
1984 - Ele Güne Karşı

Filmleri ve Dizileri :
2014 - Pek Yakında (Mazhar Alanson) (Sinema Filmi)
2013 - Osmanlı Tokadı ( Akşemseddin) (TV Dizisi)
2012 - Küçük Hesaplar (Memduh) (TV Dizisi)
2008 - Muro: Nalet Olsun İçimdeki İnsan Sevgisine (Sinema Filmi)
2008 - Kirpi (Kirpi Reşat) (Sinema Filmi)
2006 - Hokkabaz (Sait Tünaydın) (Sinema Filmi)
2002 - Çekirdek Aile (Sedat Çekirdek) (TV Dizisi)
2002 - Ekmek Teknesi (Medet Ağabey) (TV Dizisi)
1998 - İkinci Bahar (Belediye Görevlisi) (TV Dizisi)
1998 - Herşey Çok Güzel Olacak (Nuri) (Sinema Filmi)
1988 - Arkadaşım Şeytan (Fatih) (Sinema Filmi)



Kaynak:Biyografiler.com