Biyografiler.com : Her yaşam bir iz bırakır. | Türkiye'nin en çok okunan biyografi sitesine hoş geldiniz.
Kavalalı Mehmed Ali Paşa

Kavalalı Mehmed Ali Paşa

Doğum Tarihi: 04.Mart.1769

Ölüm tarihi: 02.Ağustos.1849

Kavalalı Mehmed Ali Paşa kaç yaşında öldü : 80

Burcu: Balık

Meslek: Asker

Doğum Yeri: Kavala, Rumeli Eyaleti, Osmanlı Devleti

Ölüm Yeri: İskenderiye, Mısır

Mısır valisi ve kendi adıyla anılan hânedanın kurucusu.

Kavalalı Mehmed Ali Paşa, 4 Mart 1769 tarihinde Yunanistan’a bağlı küçük bir şehir olan Kavala’da doğmuştur. Genellikle Arnavut asıllı olarak bilinse de tarihi kaynaklara göre büyük dedeleri arazi anlaşmazlığı nedeniyle Kavala’ya, Konya'dan göç etmişlerdi. Annesi Zeynep, babası İbrahim ağa’dır. Çocukluğunu ve gençliğini babası İbrahim ağanın yanında tütün ticareti ile uğraşarak geçiren Mehmed Ali, babasının genç yaşta ölümünden sonra amcası Tosun Paşa'nın himayesinde tütün ticaretine devam etti. 1787 yılında 18 yaşında askerlik hizmetine girdi ve aynı yıl Kavala çorbacısının akrabalarından Emine adlı dul ve zengin bir kadınla ile evlendi. Bu evlilikten daha sonraları ünlenecek olan oğulları İbrahim, Tosun ve İsmail oldu.

Amcasının Osmanlı Devleti tarafından idamından sonra kimsesiz kaldı. Bu dönemde Leon isimli Fransız bir tüccarla tanıştı ve işine devam etti. Napolyon Bonapart'ın 1798'de Mısır'ı işgali sırasında Fransızlar'ı bölgeden çıkarmakla yükümlü kaptan-ı derya Küçük Hüseyin Paşa, Kavala Çorbacısı Hüseyin Ağa'dan bir miktar kuvvet istemiştir.

Hüseyin Ağa içlerinde yeğeni Mehmed Ali'nin de bulunduğu 200 askerini göndermiş, birlik 8 Mart 1801 tarihinde Mısır’a varmıştır. Mısır'ın geri alınmasından sonra Kavalalı Mehmed Ali Paşa tahsili olmamasına rağmen burada kalarak kısa zamanda tüm başıbozuk askerlerin "binbaşı" rutbesine tekabul eden unvan olan serçeşmeliğine getirildi. Aynı yıl Fransız kuvvetleri karşısında elde ettiği başarılardan dolayı Mısır Valisi Mehmed Hüsrev Paşa tarafından binbaşılığa yükseltildi ve kısa sürede Mısır’daki Osmanlı kuvvetlerinin esasını teşkil eden Arnavut birliklerinin ikinci kumandanı oldu.

Mısır Valisi Hüsrev Paşa'nın başıbozuk askerleri tahliyeye teşebbüsü üzerine; askerin maaşlarını alamamalarını bahane ederek isyan çıkardı ve Mısır Valisi Hüsrev paşayı firara mecbur bıraktı. Mısır valiliğini elde etme hayali kuran Kavalalı Mehmed Ali Paşa buraya vali olarak gönderilen Hurşid Paşa'yı da bir bahane ile atlatarak, ulemâ, eşraf ve Mısır halkının desteğini de elde edip Bâbıâli tarafından 3 Temmuz 1805 tarihinde Mısır valiliğine getirildi.

Vali olduktan sonra ciddi ve radikal işlere teşebbüs eden Kavalalı Mehmed Ali Paşa, Mısır'da nüfuz sahibi kölemenleri ortadan kaldırdı. Kavalalı, modern bir orduya engel olarak gördüğü ve sadakatlerini kazanamadığı 74 Memluk beyini, 1811 yılında verdiği bir yemek şöleninde ortadan kaldırdı. Memluklulardan kaçmayı başaranlar Sudan’a sığındılar.

Avrupa'dan getirttiği hocalarla kendine güçlü bir ordu kurdu. 1811 yılında yönetimde halen etkili durumda bulunan Memlük beylerine karşı harekete geçerek Mısır'daki Memlük egemenliğine kesin olarak son verdi. Daha sonra 1811-1818 yılları arasında orduları Osmanlı sultanı adına Arabistan Yarımadası'nda Vehhabilere karşı savaştı.

Otoritesini sağlamlaştıran Kavalalı Mehmed Ali Paşa, bir dizi idari, askeri, siyasi ve ekonomik reforma girişti. Mısır’da başta askeri olmak üzere çeşitli bölümlerde okullar kurdu. Avrupa’ya özellikle Fransa’ya öğrenciler gönderdi. Bu öğrenciler Avrupa’da edindikleri fikirler ve öğrendikleri yabancı dillerle Mısır’ın geleceğinde önemli söz sahibi olacaklardı. 1828’de propaganda amacıyla, Arap dilindeki ilk gazete olan El-Vakai’l Mısriyye’yi çıkardı.

Kavalalılar Hanedanı'nın kurucusu olan Kavalalı Mehmed Ali Paşa, Mısır ve Sudan'ın ilk hidividir. Osmanlı Devleti'ne karşı başarıyla sonuçlanan bir isyan çıkarmıştır. Her ne kadar Osmanlılara bağlıymış gibi görünse de, o dönem, Sudan, Mısır, Filistin, Lübnan ile Suriye'nin gerçek hükümdarı olarak kabul edilmiş ve 150 yıl boyunca hanedanı tarafından bu topraklar yönetilmiştir.

Mekke ve Medine'yi Vehhabiler'in elinden alarak şöhretini tüm bölgeye yaydı. 1815 yılında Kahire'de bulunan Arnavut askerleri kısa süreli bir ayaklanma çıkardılar. Kavalalı Mehmed Ali Paşa, başını ağrıtabileceğini düşündüğü 25.000 Arnavut askerini, Sudan'ın fethi için 1821 yılında Func Devleti'nin üzerine gönderdi. Böylelikle Sudan, Mısır'ın kontrolü altına girdi.

1827 yılında Mora'da patlak veren uzun süredir Osmanlı Devleti'nin bastırmakta güçlük çektiği Mora İsyanı'nı seçkin askerleri ile bastırdı.

Bu gelişme karşısında İngiltere, Fransa ve Rusya, 6 Temmuz 1827’de üçlü bir anlaşmayla derhal mütareke yapılıp meselenin barış yoluyla hallini istediler. Bu talebin Bâbıâli tarafından reddi üzerine 20 Ekim 1827’de Navarin Limanı’na giren müttefik donanması Osmanlı-Mısır donanmasını imha etti. Mora ile irtibatının kesilmesi ve bu bölgedeki ordusunun zor durumda kalması üzerine Kavalalı Mehmed Ali Paşa, müttefikleri temsil eden İngiliz Amiral Codrington ile İskenderiye’de bir antlaşma imzaladı (9 Temmuz 1828) ve Bâbıâli’nin izni olmaksızın Mora’daki kuvvetlerini geri çekti. Kavalalı Mehmed Ali Paşa 1827 yılının sonunda Mora seferindeki kayıplarına karşılık Suriye’nin kendisine verilmesini Bâbıâli’den talep ettiyse de olumlu bir cevap alamadı.

1828 yılındaki Rus seferinde 12,000 asker göndereceğini vadettiği halde sözünde durmadı. Buna karşılık para göndermesi, uzun süredir devletçe hakkında olan şüpheleri artırarak Kavalalı Mehmed Ali Paşa'nın yola getirilmesine karar verildi.

Fakat Kavalalı Mehmed Ali Paşa'yı yola getirmek kolay değildi. Emrinde yaklaşık 20-30 bin kadar asker ve 15-20 gemilik donanma bulunuyordu. Amacı Suriye'yi Mısır'a bağlamaktı. Bu sıralarda Kavalalı Mehmed Ali Paşa'nın Osmanlı Devleti'yle savaşmasına vesile olacak bir fırsat meydana geldi. Suriye hakkındaki maksadını belirterek oğlu İbrahim Paşa komutasında 2 Kasım 1831 tarihinde Akka'ya asker sevketti ve sahillere de donanma gönderdi.

Osmanlı Devletinin uyarılarına kulak asmayan Kavalalı Mehmed Ali Paşa'nın üzerine Edirne Valisi Ağa Hüseyin Paşa'nın komutasında bir ordu gönderildi. Hüseyin Paşa, Halep ile Humus arasında Mısır ordusuna yenildi. Daha sonra Arnavutluk'taki meselelerle uğraşan Sadrazam Reşid Mehmed Paşa kumandan tayin edildi. Ağa Hüseyin Paşa'yı mağlup eden Mısır ordusu komutanı Kavalalı İbrahim Paşa, Toros Dağları'nı aşarak Konya'ya girdi ve Konya Ovası'nı ordugah belirledi.

Acele bir şekilde Konya'ya gelen Reşid Mehmed Paşa, Mısır Ordusu ile şiddetli bir savaşa girdi. Başta Mısır Ordusu'nu bozmayı başarsa da hava karlı ve dumanlı olduğundan kendi askerleri zannıyla düşman arasına girerek esir düşmüştür.

Osmanlı Ordusu'nu dağıtan Mısır birlikleri hiçbir direnişle karşılaşmadan Kütahya'ya kadar geldi. Reşid Mehmed Paşa'nın esir olmasından dolayı Anadolu Valisi ve Karahisar-Menteşe Sancakları mutasarrıfı Mehmed Emin Rauf Paşa ikinci defa sadrazamlığa davet edildi. Bunun üzerine Rauf Paşa, aceleyle İstanbul'a hareket etti.

II. Mahmut, Büyük Britanya ve Fransa'dan yardım istedi. Ancak Fransa'nın Kavalalı Mehmed Ali Paşa'yı desteklemesi, İngiltere'nin de Osmanlı'nın iç işlerine karışmak istememesi üzerine beklediği yardımı alamadı ve Rusya'dan yardım istemek zorunda kaldı. Rusya ile 8 Temmuz 1833 tarihinde Hünkar İskelesi Antlaşması imzalandı ve Rus donanması İstanbul'a demirledi.

Boğazların Rusya'nın eline geçmesinden endişe eden İngiltere ve Fransa'nın araya girmesiyle 14 Mayıs 1833'de Kütahya Antlaşması imzalandı. Antlaşmaya göre Mısır, Suriye ve Girit valilikleri Kavalalı Mehmet Ali Paşa'ya, Cidde ve Adana valilikleri de oğlu İbrahim Paşa'ya verildi.

Antlaşmadan her iki taraf da hoşnut olmadı. II. Mahmut Mısır valisini ortadan kaldırmak ve kaybettiği toprakları geri almak istiyordu. Osmanlı ordusu ile Mısır ordusu Nizip'te 24 Haziran 1839 tarihinde karşılaştı ve meydana gelen muharebe Osmanlı kuvvetlerinin yenilgisiyle sonuçlandı. Yenilgi haberi İstanbul’a ulaşmadan II. Mahmut vefat etti ve yerine oğlu I. Abdülmecit geçti. Bu sırada Osmanlı donanması, Kaptanıderyâ Ahmed Fevzi Paşa’nın hıyaneti sonucu Mısır’a teslim edildi.

Osmanlı ordusu yeniden bozguna uğrayınca Rusya'nın soruna el atmasından ve Mehmet Ali Paşa'nın güçlenmesinden çekinen Avrupa Devletleri konuyu görüşmek için Londra'da konferans düzenledi. 15 Temmuz 1840 tarihinde Bâbıâli, İngiltere, Rusya, Avusturya ve Prusya temsilcileri tarafından Londra Antlaşması imzalandı.

Londra'da imzalanan antlaşmaya göre Suriye, Girit ve Adana, Osmanlı Devleti'ne geri verildi, Mısır ve Akkâ’nın idaresi ise Kavalalı Mehmet Ali Paşa ve soyundan gelenlere bırakıldı. Kavalalı Mehmed Ali Paşa bu şartları kabul etmedi. Bunun üzerine antlaşma gereğince İngiltere, Avusturya ve Osmanlı gemilerinden oluşan bir donanma Suriye açıklarına geldi ve kısa sürede Sayda, Beyrut ve Hayfa ele geçirildi. 4 Kasım 1840 tarihinde Akkâ geri alındı.

15 Eylül 1840 tarihinde Mısır valiliğinden azledilen Kavalalı Mehmed Ali Paşa 27 Kasım 1840 tarihinde İngiliz Amiral Charle Napier ile bir anlaşma imzaladı ve Mısır idaresinin kendisine irsî olarak verilmesinin kabul edilmesi durumunda Osmanlı donanmasını iade edip Suriye’yi boşaltmayı taahhüt etti. 24 Mayıs 1841 tarihli bir fermanla Mısır’ın irsî idaresinin Mehmed Ali Paşa soyundan gelen en büyük erkek evlâda verileceği ilân edildi. Bu ferman paşa tarafından kabul edildi ve böylece Mısır meselesi nihaî çözüme kavuşmuş oldu.

Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın son yılları sükûn içinde geçti. 1845 yılında İstanbul'a gelip padişah I. Abdülmecit’e bağlılığını bildirdi. İstanbul’u ve Kavala’yı ziyaret etti. Sonrasında Napoli ve Malta’ya seyahat ederek Kahire’ye döndü.

Eşleri :
- emine (e. 1787)
- Madouran Ali
- Ziba Hadidja Kadine
- Shama Nour Kadine
- Momtaz Kadine
- Ayn al-Hayat
- Nayla Kadine
- Golfdan Kadine
- Kamar Kadine
- Chams Safa Kadine
- Namchaz Kadine
- Mahivech Kadine
- Umm Noman

Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın çocukları :
Kavalalı İbrahim Paşa
Said Paşa
Ahmet Tosun Paşa
İsmail Kamil Paşa
Nazli Hanım
Fatma Hanım
Zeynep Hanım (Zeynep Kamil)
Muhammad Paşa al-Sagheer
Hüseyin Muhammed Ali
Abdül Halim Paşa
Rokaya Hanım
Noman Muhammed Ali
Tawheda Hanım
Ali Sedeek Bek

1848 yılının başlarında Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın aklî melekesindeki zafiyetin artması üzerine hava değişikliği için Napoli’ye gönderilmesine karar verilerek Mısır’ın idaresi oğlu Kavalalı İbrahim Paşa ve önde gelen devlet ricâlinden müteşekkil bir meclise havale edildi. Babasının iyileşmesinden ümit kesilmesi üzerine Kavalalı İbrahim Paşa 1848 Eylülünün başında İstanbul’a çağrıldı ve Mısır valiliğine tayin edildi.

Ancak hasta olan Kavalalı İbrahim Paşa da kısa bir zaman sonra 10 Kasım 1848 tarihinde vefat etti. Yerine diğer oğlu Ahmet Tosun Paşa’nın oğlu Abbas Hilmi Paşa geçti.

Kavalalı Mehmed Ali Paşa, 2 Ağustos 1849 tarihinde İskenderiye, Mısır’da 80 yaşında ölmüştür. Cenazesi vasiyeti gereği Kahire Kalesi’nde inşa ettirmiş olduğu yeni caminin hazîresine defnedildi.

Doksana yakın çocuğuyla ve bıraktığı mirasla, Türk sinemasını bir ara epey bir meşgul eden Kavalalı Mehmed Ali Paşa’dan geriye, kültürel olarak, Kahire’de yaptırdığı cami, Kavala’da inşa ettirdiği imaret ve müze olarak kullanılan doğduğu konak kalmıştır.

Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın oğlu Abdül Halim Paşa’nın büyük oğlu olan Sait Halim Paşa, Osmanlı Devletinde 12 Haziran 1913 ila 3 Şubat 1917 yılları arasında yaklaşık üç yıl kadar İttihat ve Terakki Cemiyeti Hükümeti'nin Hariciye Nazırlığını yaptı. Sait Halim Paşa Yalısı İstanbul’da meşhurdur.

Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın siyasî, iktisadî ve idarî yükselişinin arka planında takip ettiği yayılma politikası ve bu politikanın uygulanması sağlayan modern bir ordu vardı. Başlangıçtan beri düzenli bir ordunun gereğine inanan paşa Vehhâbî isyanlarının bastırılmasından sonra işe koyuldu. 1820’de Asvan’da ilk harbiye mektebi açıldı ve modern ordunun temelini oluşturma hususunda mühtedi Süleyman Paşa’dan ve başta Fransızlar olmak üzere her türlü yabancı uzmandan faydalanıldı. Başlangıç itibariyle gerekli insan unsuru Sudan’dan temin edildiyse de bu yeterli olmadı, Mısır ve Suriye bu suretle ön plana çıktı. Kısa bir süre içinde askerî okullar çoğaldı. Piyade, topçu, süvari, bahriye okulları açıldı. Ordunun ihtiyacı olan silâh ve mühimmatın imali için fabrikalar kuruldu. 1810’da Mısır donanmasının temeli Bulak’ta atıldı. Önceleri Fransa ve İtalya’da gemi inşa ettirildi. Daha sonra İskenderiye’de bir tersane yaptırıldı. Navarin olayının ardından Fransız ve İtalyan zâbitleri vasıtasıyla mevcut yapı ıslah ve ikmale çalışıldıysa da Mısır donanması fazla uzun ömürlü olmadı.

Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın en önemli teşebbüslerinden biri de modern bir eğitim sisteminin kurulması için gerekli alt yapıyı oluşturmasıydı. İlk olarak 1809’da Avrupa’ya öğrenci gönderilmeye başlandı. 1820’li yılların ortasından itibaren bu sayı artmaya başladı. Memleketin dört bir yanına çeşitli mektepler açıldı ve buralarda Avrupaî usul ve programlar uygulandı. 1816’da hendese mektebi, 1827’de tıbbiye, 1834’te mühendishâne kuruldu. Bunların yanında tıp, ziraat, sanat, dil vb. hususlarla ilgili çeşitli mektepler açıldı. 1837’de Maarif Vekâleti kuruldu. 1820 yılında ilk matbaa Bulak’ta açıldı. Öncelikli olarak yeni okullar için gerekli kitapların ve daha sonra Arapça, Türkçe ve bir miktar da Farsça klasik eserin basımı burada gerçekleştirildi. 1828’de Vekāyi-i Mısır adlı resmî bir gazete Arapça ve Türkçe olarak yayımlanmaya başlandı. Ekilebilir toprak sahalarını arttırmak için sulama sistemini ıslah ve genişletme çalışmalarına öncelik verildi. Nil taşkınlarının verdiği zararları önlemek amacıyla birçok sed inşa edildi. Bu kanalların en önemlisi 1820 yılında açılan ve padişahın adını taşıyan Mahmûdiye kanalıdır.

Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın gerçekleştirmeye çalıştığı toprak politikasının temelini, oluşturmak istediği merkezî otorite ve yayılmacı siyaseti teşkil ediyordu. Paşa, muhalifleri karşısında kendisini emniyette hissetmeye başlar başlamaz iltizam usulünü kaldırdı ve böylece Mısır arazisinin büyük bir kısmını ele geçirdi. 1821 yılına kadar Aşağı ve Yukarı Mısır’daki ekilebilir arazinin tamamını kayda geçirdi ve vergilendirdi. Vakıf arazilerini zaruri masrafları hükümet tarafından karşılanmak üzere devletleştirdi. Böylece Mısır’ın hemen hemen bütün arazisi devletin malı oldu. Bir müddet sonra eşrafa, sivil ve askerî yüksek rütbeli görevlilere “ib‘adiyat” adı altında büyük topraklar verdiği gibi ailesinin ve maiyetinin önde gelenlerine çiftlik adı altında daha büyük araziler tahsis etti. Bu şahıslar vergiden muaf olmakla birlikte, arazileri işletmekle mükelleftiler. Takip edilen bu politika dahilinde Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın iktidarı döneminde ekilebilir arazi sahası iki misline çıkmıştı.

Hububata paralel olarak pamuk ziraatında da ciddi mesafeler katedildi. Pamuk cinsi ıslah edildi ve Mısır pamuk üretiminde önde gelen ülkelerden biri oldu. Fakat ağır vergiler ve tekel usulünden dolayı mahsulün çok ucuza satılması halkı fakirleştirirken idareyi zenginleştiriyordu. Bu usulün ziraat ve ticaretin yanı sıra sanayi için de geçerli olmasıyla küçük sanatların da ciddi bir şekilde etkilenmesi söz konusu olmuştur.

Devlet işlerini üyeleri kendisi tarafından tayin edilen ve merkezî yönetimi oluşturan divan ve meclisler vasıtasıyla yönetiyordu. Askerî, ticarî, hâricî vb. çeşitli işleri deruhte etmek üzere kurulan bu divanların en önemlisi, devlet işlerinin öncelikli olarak müzakere ve müşavere edildiği Dîvânü’l-hidîvî idi. Bu divanların yanı sıra bazısı istişarî yapıda olmak üzere birçok meclis vardı. Bunların başında kanun ve nizamları vazetme ile mükellef olan Meclisü’l-husûsî geliyordu. Mehmed Ali, 1813 yılından itibaren taşra idaresinin yeniden organize edilmesi işine girişti; vilâyetlerin sayısını azaltıp merkezî bir yönetimi buralarda hâkim kıldı. 1840 yılında yeni idarî taksimat gereğince Mısır yedi müdürlüğe ayrıldı. Her müdürlük merkezlere, merkezler kısımlara, kısımlar da nahiyelere bölündü.

Eğitim görmemiş olmasına rağmen gerek Mısır’daki gelişmeleri gerekse bu bölgeye yönelik devletlerin politikalarını yakînen takip eden ve kendi iktidarını güçlendirme noktasında politikalar geliştiren paşa, yayılmacı politikasına paralel olarak gerçekleştirdiği çeşitli reformlar ve yatırımlarla birlikte ülkede yeni bir yönetim tarzı oluşturdu, kısa sürede ülkenin gelirini ciddi bir şekilde arttırdı. Bununla beraber halkın refah seviyesinde fazla bir değişiklik olmadı.

Kaynak:Biyografiler.com