Biyografiler.com : Her yaşam bir iz bırakır. | Türkiye'nin en çok okunan biyografi sitesine hoş geldiniz.
İbrahim Gülşeni

İbrahim Gülşeni

Doğum Tarihi: ??.??.1426

Ölüm tarihi: 23.Nisan.1534

İbrahim Gülşeni kaç yaşında öldü : 108

Burcu:

Meslek: Şair, Din Adamı

Doğum Yeri: Diyarbakır

Ölüm Yeri: Kahire, Mısır

Şair, mutasavvıf, din adamı

Türk edebiyat ve tasavvufunda önemli bir yere sahip olan İbrahim Gülşeni, Gülşeni tarikatının kurucusudur. Türkçe, Arapça ve Farsça 75.000 beyitlik şiir yazmıştır. 

İbrahim Gülşeni, 1452 yılında Diyarbakır’da doğmuştur. 15. yüzyıl başında dünyaya gelen İbrahim Gülşeni; doğum tarihi hakkında çeşitli kaynaklardaki bilgilere göre 1423, 1427, 1452-1455 yılında doğmuş olabileceğine dair bilgiler bulunur. Doğum yeri kimi kaynaklarda Azerbaycan, kimi kaynaklarda Diyarbakır olarak geçmektedir. Babası fıkıh, kelâm ve mantık konusunda eserler vermiş bir alim olan Muhammed Âmidî; annesi ise dönemin tanınmış şeyhlerinden Molla Şerefüddin’in kızı Hediyetullah’tır.

İki yaşında babasını kaybeden İbrahim Gülşeni, amcası tarafından yetiştirildi. On beş yaşında iken 1441 yılında bilgisini artırmak amacıyla Maveraünnehir’deki Semerkand’a gitmek üzere yola çıktı. Tebriz’de Akkoyunlu devletinin hükümdarı Uzun Hasan’ın kazaskeri Molla Hasan ile tanıştı. Molla Hasan onu evlat edindi ve yanında kalmaya ikna etti. Tebriz’de mederese öğrenimi gören İbrahim Gülşeni, Molla İbrahim olarak tanındı. Uzun Hasan ile tanışma fırsatı buldu ve onun tarafından kendisine asalet ve şeref ifade eden “tarhan” unvanı verildi

Timur hükümdarı Hüseyin Baykara ile yapılan bir barış antlaşmasına katılmak üzere 1469 yılında Herat’a gönderildi. Daha sonra Uzun Hasan nezdinde büyük itibarı olan İbrahim Gülşeni’yi Şiraz’da valilik yapan oğlu Sultan Halil’in halka yaptığı zulmü önlemesi için Şiraz’a da gönderdi.

Yine Uzun Hasan'ın isteği üzerine Halveti tarikatı şeyhlerinden Dede Ömer Ruşeni’yi Tebriz’e davet etmek için Karabağ’a gönderildi; ondan çok etkilendi ve müridi oldu. Ruşeni’nin ertesi yıl Tebriz’e gelerek Sultan’ın eşi Selçuk Hatun’un yaptırdığı dergaha yerleşmesinden sonra onun gözetiminde tasavvuf alanında yetişti. Heybetî olan mahlasını “Gülşenî” olarak değiştirdi. Dede Ömer Rûşenî vefatından birkaç gün önce kendisini halife ilân etti.

Uzun Hasan'ın 6 Ocak 1478 günü vefat  etmesinden sonra Akkoyunlu devletinin başına büyük oğlu Sultan Halil geçti ama 15 Haziran 1478 tarihinde yeni sultan ilan edilen Sultan Yakup'un emriyle idam edilmesinin sonrasında İbrahim Gülşeni, Akkoyunlu hükümdarı Sultan Yakup döneminde de büyük hürmet gördü. Askere moral vermek için onunla birlikte bazı seferlere katıldı. Sultan Yakup’un ölümünden sonra Akkoyunlu ailesi içinde meydana gelen taht kavgaları sırasında zor günler geçirdi. 1495’te birçok müridi ile birlikte hacca gitti. Mekke’de bazı Mısırlı alimler ile tanıştı. Hacdan sonra Tebriz’e döndü ancak 1501 yılında  Safevî Devleti'nin hükümdarı Şah İsmail’in Akkoyunlu hükümdarı Sultan Elvend’i yenip şehre girmesi üzerine İbrahim Gülşeni, Diyarbakır’a gitti. Ma’nevi adlı eserini bu sırada yazmaya başladığı, 45 günde bitirdiği rivayet edilir.

Türkçe, Arapça ve Farsça 75.000 beyitlik şiir yazmış olan İbrahim Gülşeni, Türk ve İran edebiyatında önemli yeri olan en önemli eseri Mevlana'nın Mesnevî'sine nazire olarak yazdığı kırk bin beyitlik Ma'nevî isimli Farsça mesnevisidir.

İbrahim Gülşeni, Diyarbakır’da Emirin Safeviler ile yakınlaşmasından rahatsızlık duyunca Kudüs yoluyla Mısır’a gitti. Kahire’de Memluk Sultanı Kansu Gavri’den de ilgi gördü. Kahire’de bütün camileri dolaşıp Müeyyediyye Camisi’nde çile çıkartan Gülşeni, buraya yerleşti.

1517 yılında Memlukluları yenerek Mısır’ı fetheden Osmanlı Sultanı Yavuz Sultan Selim de Kahire’ye geldiğinde kendisine hürmet etti. Yavuz Sultan Selim, İbrahim Gülşeni’yi Müyyediye Camisi'nde ziyaret edip, caminin karşısındaki arsayı hibe etti. Arsanın üzerine Gülşeniyye Âsitânesi olarak bilinen dergah yapıldı. 1519-1524 yılları arasında inşa edilen ve Kahire’de daha önce benzeri bulunmayan bu yapı, Osmanlılar’ın Mısır’da yaptıkları ilk dini yapıdır.

Kanuni Sultan Süleyman döneminde isyanı bastırmak için 1525 yılında Mısır’a gelen Pargalı İbrahim Paşa’yı İbrahim Gülşeni kendisi ziyaret etmeyip oğlunu gönderince Pargalı İbrahim Paşa bunu saygısızlık olarak gördü ve İbrahim Gülşeni ile müridlerince de ilerde ikinci bir isyan çıkarılacağı endişesiyle İbrahim Gülşeni’ye cephe aldı. İbrahim Gülşeni ve oğlunu İstanbul’a sorgulanması için getirtti. 1528 yılında İbrahim Gülşeni İstanbul’da Celâlîzâde Mustafa Bey’in yardımları ile aklandı.

İbrahim Gülşeni İstanbul’da kaldığı süre içinde, Çıkrıkçılar bayırındaki Atik İbrâhîm Paşa Camii’nde vaazlar verdi ve İstanbul’da şöhreti yayıldı. Kendisinden memnun olan Kanuni Sultan Süleyman İbrahim Gülşeni’nin gözlerini tedavi ettirdi ve Mısır’a gitmek üzere İstanbul’dan ayrılacağı sırada da onuruna sarayda bir ziyafet verdi. Gülşenî ziyafet sonrası Beyazıt Camii’nde bir veda konuşması yaptıktan sonra halifesi Hasan Zarifi’yi İstanbul’da bırakarak 1529 yılında Mısır’a döndü.

İbrahim Gülşeni’nin İstanbul’a gelişi, Tanzimat devrinde Hayrullah efendi tarafından 1800’lü yıllarda yazılan ilk tiyatro eseri olan “Hikaye-i İbrahim paşa ve İbrahim Gülşeni” adlı oyuna konu olmuştur.

İbrahim Gülşeni, 23 Nisan 1534 tarihinde Mısır, Kahire’de 108 yaşında ölmüştür.

Eserleri:
- Türkçe Divan, Türk dilinin özelliklerini yansıtması bakımından önemli görülen bu eser, yirmidört birinin üzerinde beyit içerir. Yunus Emre ve Nesîmî’nin şiirlerinin etkisi görülür.
- Pend-nâme, sade bir dille tasavvufi konuların işlendiği Türkçe manzum eser.
- Tahkîkat-ı Gülşenî, tasavvufi konuları işleyen Türkçe mensur eser. İbrahîm Gülşenî tarafından mı yoksa onun görüşleri istikametinde bir mürîdi tarafından mı yazıldığı belirsizdir.
- Râ-znâme, mesnevi tarzında Türkçe eser.
- Kıdem-nâme, mesnevi tarzında Türkçe eser.
- Çobannâme, Mevlânâ’nın Mesnevî’sindeki “Mûsâ ile Çobân” kıssasını işleyen Türkçe eser.
- Arapça Divan, İbn-i Fârız’ın “Kaside-i Tâiyye” ’sine nazîre olarak yazdığı 10 bin beyitlik Arapça Divân.
- Manevi , 40.000 beyitlik bu mesnevi Farsça olarak Mevlana’nın Mesnevi’sine nazire olarak yazılmıştır; en bilinen eseridir.
- Farsça Divan, tasavvufi konuları işler; Mevlana etkisindedir.
- Kenz’ül Cevâhir, tasavvufi konuları işleyen bin beş yüz beyitlik Farsça eser.


Kaynak:Biyografiler.com