Türkiye’nin en Büyük Biyografi ve Otobiyografi Sitesi

Hz. Musa

Hz. Musa

Doğum Tarihi: -

Hz. Musa kaç yaşında : -

Burcu:

Meslek: Peygamber

Doğum Yeri: Goşen Bölgesi, Antik Mısır

Hz. Musa
Doğumu: MÖ. 1391 Goşen Bölgesi, Antik Mısır
Ölümü: MÖ. 1271 Nebo Dağı, Ürdün
Peygamber


Michelangelo Buonarroti'nin yaptığı Hz. Musa heykeli.

Michelangelo Buonarroti tarafından yapılan ve II. Julius'un mezarının merkezindeki yer alan ana heykeldir. Heykelde tasvir edilen kişi Musa peygamberdir. Musa tanrısal on emir'i halkına bildirmek için Sina Dağına çıkar ve orada kırk gün kırk gece bekler. Şehre döndüğünde, halkının altından yaptıkları bir buzağı heykeline taptıklarını görür. Bu, onda büyük bir kızgınlık ve hiddet yaratır. Michelangelo Buonarroti'nin yaptığı Musa heykeli, bu anı temsil eder.

Hz. Musa, Hıristiyanlık, İslam ve Bahâîlik gibi İbrahimî dinlerde önemli bir peygamber, Yahudilikte ise en büyük peygamber kabul edilen İbrani din büyüğüdür. İsrail'in on iki oğlundan biri olan Levi'nin soyundan geldiğine inanılır.

İsrailoğulları'nın önderi ve kanun koyucusu olan Hz Musa, Tanah'ın ilk beş kitabının birleşimi olan Tevrat'ın gökten indiricisi olarak atfedilir.

Hz. Musa, M.Ö 13 yüzyılda, MÖ. 1391 yılında Antik Mısır'da Goşen Bölgesinde doğmuştur. Babası İmran, annesi Yohebed idi. Kendinden 3 yaş büyük Harun adında abisi ve Miryam adlarında ablası vardı.

Hz. Musa'nın abisi Harun, Sayılar Kitabı'na göre, İsrailliler Mısır topraklarından çıktıktan kırk yıl sonra, 123 yaşındayken Hor Dağı'nda öldü.

Hz. Musa'ya dört kutsal kitaptan biri olan Tevrat verildi. Hz. Musa Allah ile konuştuğu için de “Kelimullah” sıfatına layık görülmüştür.

Hz. Musa doğduğunda babası İmran (Amram da denilmektedir.) 70 yaşındadır. Bu sırada Misır'da hüküm süren firavun rüyasında Beytülmakdis'ten çıkan bir ateşin Mısır'a sıçradığını ve Mısır'ın evlerini yaktığını, bütün Kıbtîler'i yok ettiğini, ancak İsrailoğullarına zarar vermediğini görmüştür. Rüyanın yorumunu yapanlar İsrailoğulları içinden doğacak bir çocuğun elinden saltanatını alacağını, düzenini bozacağını ve dinini değiştireceğini söyleyince Firavun, İsrailoğullarından doğan her erkek çocuğun öldürülmesini emretmiş, daha sonra da bir yıl öldürülmelerini, bir yıl sağ bırakılmasını istemiş ve böyle bir yasak yılda Hz. Musa doğmuştur.

Hz. Musa doğduğunda annesine çocuğunu emzirmesi, endişelendiği takdirde onu bir sandığa koyarak nehire bırakması ve kaygılanmaması bildirildi. Oğlunun ilerde peygamber olacağı ve geri geleceği de müjdelenmiştir. Annesi onu daha fazla gizleyemeyeceğini anlayınca söyleneni yapmış ve çocuğu bir sandık içinde nehre bırakıp, Hz. Mûsâ'nın ablasına da kardeşinin âkıbetini uzaktan gözlemesini söylemiştir.

Hz. Musa’nın doğumu esnasında Mısır Firavunu bir rüya görmüş ve ülkedeki tüm erkek çocukların öldürülmesini emretmiştir. Musa peygamberin annesi de bu esnada yeni doğmuş olan çocuğunu korumak için onu bir sandığa koyup, Nil nehrine bırakmıştır. Hz. Musa sandıkla beraber, Firavun’un sarayına ulaşmış ve Firavun’un kızı yıkanmak için nehre indiğinde çocuğun içinde bulunduğu sepeti görüp aldırmış, İbrânîler’in çocuklarından olduğunu bildiği halde onu sevmiş ve himaye etmiştir. Firavun’un Mûsâ’yı evlâtlık olarak alan kızı Thermuthis’tir,

Firavun’un kızı evli fakat çocuksuzdu. Bu sebeple çocuğu evlât edinmeye karar vermiş, ancak hemen saraya götürmeyip başka bir yerde belli bir yaşa gelinceye kadar kalmasının uygun olacağını düşünmüştür.

Firavun’un kızı onu kendi çocuğu olarak göstermek için hamile gibi davranmıştır. Çocuğu emzirmek için birçok Mısırlı kadın çağırmış, fakat Mûsâ onların sütünü emmemiştir. Tevrat’a göre bu esnada Musa'nın ablası Miryam gelmiş, çocuk için İbrânî bir kadın bulabileceğini söylemiş, Mûsâ’nın annesini getirmiş ve Mûsâ tekrar annesine kavuşmuştur. Üç veya dört yaşında sütten kesildiğinde annesi onu Firavun’un kızına götürmüş, o da çocuğu evlât edinip adını Mûsâ koymuştur.

Böylece öldürülmesi emredilen çocuk, bu emri verenin sarayında prens olmuştur.

Mûsâ ilâhî nezaret altında yetiştirilmiş, gençlik çağına gelip olgunlaşınca kendisine hikmet ve ilim verilmiştir. Mûsâ aristokratlara has bir eğitim almış, dönemin en kültürlü halkı olan Mısırlılar’ın bütün ilimlerinde yetiştirilmiş ve gerek sözlerinde gerekse işlerinde kudretli bir kimse olmuştur.

Mûsâ, tahta yakın bulunması sebebiyle devlet yönetiminde üst görevler için yetiştirildiğinden kuvvetle muhtemeldir ki Mısır hiyeroglifi yanında çivi yazısını da öğrenmiş ve askerî, siyasî, idarî, diplomatik alanlarda yetişmiştir.

Firavun, Mûsâ’yı Habeşistan seferinde ordunun başına getirmiş ve Mûsâ zafer kazanarak geri dönmüştür.

Bir gün bir Mısırlı ile kavga eden İbraniye yardım ederken Mısırlının ölmesine neden olur. Birgün sonra başka bir Mısırlı ile kavga eden aynı İbrânî'nin tekrar kendisinden yardım istemesi üzerine Mûsâ ona bu sefer haksız olduğunu söyleyince bu defa Hz. Mûsâ'nın bir adam öldürdüğünü ifşa eder.

Mısır'ın ileri gelenleri Hz. Mûsâ'yı öldürmek için plan yapar. Bunu haber alan Mûsâ oradan kaçar. Tevrat'a göre Hz Musa, Mısır'dan kaçtığında Midianlılara sığınarak 40 yıl onların arasında yaşadı. Baş rahipleri Yetro'nun kızı Sippora ile evlendi. Gerşom ve Eliezer isimli iki oğulu oldu.

Abisi Harun, Hz. Mûsâ’nın Midian’daki ikameti döneminde Hârûn Mısır’da kalmıştır.

Mûsâ Midian’de iken başta Mısır kralı olmak üzere kendisini öldürmek isteyenlerin hepsi ölmüştür. Saltanatın değişmesi, muhtemelen yönetimde de değişikliklere sebep olmuş ve Mûsâ’nın beraber yetiştiği kişilerden biri II. Ramses’in tahta geçişinden sonra önemli bir mevkiye gelmiş, böylece Mûsâ’nın Mısır’a dönüp yönetimle görüşme şartları oluşmuştur

Hz Musa, süresini tamamlayınca ailesiyle beraber Midian'dan ayrıldı. Tur civarına geldiğinde Horeb dağında ateş görür. Yolu soracak birini bulmak veya ateş parçası almak için yaklaşır. Vadinin sağ yamacından gelen bir sesle kendisine ayakkabılarını çıkarması emredilir ve peygamber olarak seçildiği bildirilir. Tanrı Mûsâ’ya ilk defa Yahve olan adını açıklar. Asâ ve beyaz el mucizeleri verilir. Bu iki mucize, Firavun ve adamlarına karşı Hz. Mûsâ'nın haklı ve yetkili olduğunu göstermek üzere Allah tarafından verilmiş iki delildir. Hz. Mûsâ, Hz. Hârûn ile beraber İsrailoğulları'nı kurtarmak üzere Firavun'a gitmekle görevlendirilir.

Hz. Mûsâ, Tanrı’nın ilk vahyine muhatap olarak İsrâiloğulları’nı Mısır’dan çıkarmak için Firavun’un yanına gitme emrini alınca, “ağzı ve dili ağır bir kişi” olduğunu söyleyerek görevi yerine getiremeyeceğinden kaygılandığını belirtir. Bunun üzerine Rab, “Senin kardeşin Levili Hârûn yok mu? Bilirim ki o iyi söyler... ve vâki olacak ki o senin için ağız olacak ve sen onun için Allah gibi olacaksın...” der. Böylece Hârûn, gerek İsrâiloğulları’na gerekse Firavun’a karşı Mûsâ’nın sözcüsü olarak görevlendirilir. Daha sonra Tanrı Hârûn’a Mûsâ’yı karşılamak için çöle gitmesini emreder. Hârûn Mûsâ ile karşılaşıp kucaklaşır. Beraberce Mısır’a dönerek İsrâiloğulları’nın yaşlılarını toplarlar. Hârûn, Rabb’in Mûsâ’ya söylemiş olduğu bütün sözleri onlara duyurur, ayrıca kavmin gözleri önünde mûcizeler gösterir. Bunun üzerine kavim onların Tanrı tarafından gönderildiğine ikna olur.

Rab Mûsâ’ya, “Seni Firavun’a Allah gibi yaptım ve kardeşin Hârûn senin peygamberin olacak; sana emrettiğim bütün şeyleri kardeşin Hârûn Firavun’a söyleyecek” diyerek her ikisini Firavun’a gönderir Mûsâ ile Hârûn birlikte Firavun’a giderek İsrâiloğulları’nı serbest bırakmasını isterler, fakat Firavun kabul etmez. Onunla görüştüklerinde Hârûn seksen üç yaşındadır. Firavun onlardan bir mûcize göstermelerini isteyince Hârûn asâsını yere atar ve asâ yılan olup sihirbazların yılanlarını yutar.

Firavun, İsrâiloğulları’nı sebest bırakmadığı gibi baskı ve zulüm daha da artar.

Firavun’un kalbi katılaşarak İsrâiloğulları’nı göndermeyince Firavun ve Mısır halkına Tanrı tarafından on musibet gönderilir. Mısır halkına suların kana dönüşmesi, kurbağalar, tatarcık, at sineği, hayvanların ölümü, çıbanlar, dolu, çekirge, üç gün süren karanlık, ilk doğanların ölümü şeklinde sıralanan on musibet gelir. Her musibette Firavun, İsrâiloğulları’nı salıvereceğini vaad eder, fakat sıkıntı geçince yine inadında ısrar eder. Nihayet her evde ilk doğanların ölümüne Mısırlılar’ın baskısı da eklenince Firavun gitmelerine izin verir.

Bu musibetlerden bazılarında Hârûn da rol alır. Meselâ Firavun’la mücadele esnasında Hârûn asâsını ırmağın sularına vurur ve sular kana dönüşür, asâsını uzatır ve Mısır diyarı kurbağalarla dolar. Başka bir zamanda da Hârûn’un asâsı ile gerçekleştirdiği bir mûcize üzerine Mısır diyarını tatarcık sineği istilâ eder.

İsrâiloğulları 430 yıl kaldıkları Mısır’dan çıkmak üzere gece vakti aceleyle yola koyulurlar. Bir gece Mısır'dan kaçan Hz. Mûsâ'nın önderliğinde İsrâiloğulları Kızıldeniz’i Hz. Mûsâ'nın asası ile yarması ile karşıya geçtiler. Sebest bıraktığına pişman olup peşinden gelen Firavun ve ordusu ise Kızıldeniz kapanınca boğuldular.

Kızıldeniz’i geçerek Mısır’dan çıkışın üçüncü ayında Sînâ dağına ulaştıktan sonra açlık baş gösterince İsrâiloğulları Mûsâ’ya ve Hârûn’a karşı söylenmeye başlarlar. Mûsâ ve Hârûn, Rabb’in onlara bıldırcın eti ve ekmek vereceğini müjdeler ve Mûsâ’nın emri üzerine Hârûn kavimle konuşur.

Hz Musa Allah tarafından dağa çağrılır. Hz. Mûsâ yerine Hz. Hârûn'u bırakarak dağa çıkar. Ve orada oruçlu olarak kırk gün kalır. Allah, Mûsâ’ya ibadet eşyası ve ruhbanlık giysileriyle ilgili kurallar bildirir ve on emirihtiva eden taş levhaları verir, bunlar 100 sahîfeye tamamlanmıştır. Ardından ona İbrânîce olarak Tevrat indirilmiştir.

Mûsâ Sînâ dağından döner, yokluğunda kavminin taptığı altın buzağıyı parçalar, buzağıya tapan kavmini cezalandırır. Ertesi gün Sînâ’ya giderek affedilmelerini ister. Ve İsrâiloğulları affedilir. Mûsâ kırılanların yerine tekrar iki taş tablet hazırlar ve Sînâ’ya çıkar.

Hz. Mûsâ, ikinci kırk günlük oruç döneminden sonra dağdan indiğinde Tanrı ile yüz yüze görüşmesi sebebiyle yüzü kavmini korkutacak derecede parlar. Mısır’dan çıkışın ikinci yılının ikinci ayında Mûsâ, İsrâiloğulları’nın nüfus sayımını yapar. Daha sonra İsrâiloğulları Sînâ’dan göç ederek Paran çölüne giderler.

Nihayet Hz. Mûsâ kavminden kendilerine vaad edilen topraklara girmelerini ister, fakat onlar kabul etmezler; bunun üzerine oraya girmeleri yasaklanır ve 40 yıl çölde yaşamaya mahkûm edilirler.

İsrâiloğulları Kadeş’te iken yeğeni Korah (Kārûn) Mûsâ’ya karşı çıkınca bütün malı ve mülküyle toprağa gömülerek cezalandırılır. Burada yine susuz kalırlar, Mûsâ asâsı ile kayaya vurur ve su çıkar. Tevrat’a göre Mûsâ ve Hârûn bu mûcize esnasında kendilerinde bir güç vehmederek Tanrı’ya itaatsizlik etmiş olurlar ve vaad edilen topraklara girmekten mahrum bırakılırlar. Mûsâ vaad edilmiş topraklara girmek için niyazda bulunur, fakat kabul edilmez. Mısır’dan çıkışın kırkıncı yılının on birinci ayında Mûsâ, Sînâ’dan itibaren vuku bulan olayları anlatır, yeni kurallar bildirir.

120 yaşına gelen Hz. Mûsâ artık onlara liderlik yapamayacağını bildirir ve görevlerini Yeşu’ya devreder. Tevrat’ı Levililer’e teslim eder ve her yedi yılda onu okumalarını ister. Daha sonra Nebo dağına çıkan Hz Mûsâ orada vefat eder ve bizzat Tanrı tarafından Beytpeor’un karşısına defnedilir. İsrâiloğulları Moab ovasında Mûsâ için otuz gün yas tutarlar

Onun defnedilişine şahit olan yoktur, kabri de bilinmemektedir. Yahudi din âlimleri hiç kimsenin ölümünden sonra Mûsâ kadar yüceltilmediğini, çünkü onun defin işiyle bizzat Tanrı’nın meşgul olduğunu söylemişlerdir.

Yahudiler, Mûsâ’nın hayatını kırk yıl Mısır’da, kırk yıl Medyen’de ve kırk yıl çölde olmak üzere üç devreye ayırmaktadır.

İslam]'da Hz Musa, Musa Alėyhîssalam şeklinde anılır, peygamber olarak kabul edilir. Hz Musa Kur'an'da, Hz Muhammed dahil diğer tüm İslami peygamberlerden daha çok kendisinden bahsedilen kişidir. Kur'an'da Hz Musa'dan isimli veya isimsiz atıflarla 136 kere bahsedilir.

Kur'an'da Hz Musa, tıpkı Hz Muhammed gibi hem nebî hem de resûl olarak tanımlanır; ikinci tanımlama Hz Musa'nın, kavmine ayetler ve kanunlar getiren peygamberlerden biri olduğuna işaret eder.

Kur’an’da onun dünyaya gelişi, saraya intikali, Medyen’e gidişi, peygamber olarak seçilişi, İsrâiloğulları’nı kurtarmak için Firavun’a gönderilişi, Firavun’la mücadelesi ve İsrâiloğulları’nı Mısır’dan çıkarışı, Sînâ’da ilâhî emirleri alışı, çöldeki olaylar ve İsrâiloğulları’na rehberlik edişi anlatılmaktadır. Kur’ân-ı Kerîm, Mûsâ’nın dünyaya geldiği dönemde Mısır’ın ve İsrâiloğulları’nın durumunu naklederken Firavun’un halkını çeşitli zümrelere böldüğünü, bir kısmını güçsüz bulup baskı ve zulüm yaptığını, erkek çocuklarını öldürüp kız çocuklarını sağ bıraktığını bildirmektedir.

Hz. Musa, MÖ.1271 yılında Nebo Dağı, Ürdün'de 120 yaşında öldü. Kudüs'de defnedilmiştir.

Kaynak:Biyografiler.com