Türkiye’nin en Büyük Biyografi ve Otobiyografi Sitesi

Halil Rifat Paşa

Halil Rifat Paşa

Doğum Tarihi: ??.??.1827

Ölüm tarihi: ??.??.1901

Halil Rifat Paşa kaç yaşında öldü : 74

Burcu:

Meslek: Sadrazam

Doğum Yeri: Lika köyü, Siroz sancağı, Selanik, Osmanlı Devleti

Ölüm Yeri: İstanbul

Halil Rıfat Paşa'nın söylediği bir söz: 'Gidemediğin yer senin değildir'. Abdülhamit II zamanında, 7 Kasım 1895 - 9 Kasım 1901 tarihleri arasında sadrazam olarak görev yaptı.

Halil Rifat Paşa, 1827 yılında Selanik'de Siroz sancağına bağlı Lika köyünde "Bölükbaşı ailesi" olarak tanınan bir ailenin oğlu olarak doğmuştur. Babası Nevrekoplu bölükbaşı İbrâhim Ağa’dır. Üç yaşında iken ailesi Serez’e nakledince ilk tahsilini burada yaptı.


Halil Rifat Paşa, Osmanlı bürokrasi kademesinin en altı olan tahrirat kaleminden, en üst makam olan sadrazamlığa kadar yükselmiş önemli bir devlet adamıdır.

Sıbyan mektebinde yeteneği fark edilip bölge eşrafından bir zatın himayesinde İstanbul'da Mülkiye Mektebi'nde bir miktar eğitim almıştır. Halil Rifat Paşa aslında düzenli bir tahsil görmemiş, taşra memuriyetlerinde ve valiliklerde bulunarak idarî işleri öğrenmiştir.

Onu himaye eden ve elinden tutan daha çok Mithat Paşa olmuştur. Sonradan Sultan Abdülhamit II’in gözüne girmeyi başaran Halil Rifat Paşa Aydın, Sivas, Manastır valiliklerinde yararlı hizmetlerde bulunmuş ve buraların imarına çalışmıştır. Darülaceze’nin kuruluşu ve hizmete açılışı da onun Dahiliye nâzırlığı ve sadrazamlığı sırasında olmuştur. Sivas valiliğinde iken söylediği, “Gidemediğin yer senin değildir” düsturuyla birçok yol yaptırmıştır.

Halil Rifat Paşa, 17 yaşında iken 1844 yılında Serez Tahrirat Kalemi’ne maaşsız olarak girdi. 1851 yılında Selanik Tahrirat Kalemi’nde, daha sonra Vilâyet Meclisi Kalemi’nde görev yaptı. Bazı valilerin maiyetinde divan kâtipliğiyle Vidin ve Yanya vilâyetlerinde bulundu.

1952 yılında Muhâsebe-i Mâliyye Meclisi mazbata odasında altı ay kadar çalıştı. 1852 yılından 1860 yılına kadar Edirne, Harput, Erzurum vilâyetlerinde divan kâtipliği yaptıktan sonra 1860 yılında İstanbul’da Meclis-i Vâlâ-yı Ahkâm-ı Adliyye mazbata odasına tayin edildi. 1861 yılında divan kitâbetiyle Silistre vilâyetine gönderildi. 1864 yılında Tuna Vilâyeti Meclis-i İdâre başkâtibi, üç ay sonra da vilâyet mektupçusu oldu. Mithat Paşa ile birlikte çalıştı ve büyük ölçüde onun tecrübelerinden faydalandı.

1868 yılında Varna, 1869 yılında Tırhala, 1873 yılında Vidin mutasarrıflıklarında bulundu. 1875’te Rumeli beylerbeyi pâyesi verilen Halil Rifat Paşa 1876 yılında vezir rütbesiyle Tuna valiliğine tayin edildi. Ardından sırasıyla Halep, Kosova, Selanik (1878) valiliği yaptı. Selanik’te eşkıya çetelerinin faaliyetleri yüzünden vilâyetin idaresi güçleştiği için görevinden 1880 yılında istifa etti.

1880 yılında Umûr-ı Nâfia Komisyonu üyesi (Başta eğitim öğretim olmak üzere, farklı faaliyetler yapmak amacıyla kurulmuş meclis) oldu ve 1882 yılında Sivas'a vali olarak gönderildi. Halil Rifat Paşa, Sivas'da tarım, eğitim ve bayındırlık faaliyetleriyle tanındı. İki buçuk yıl sonra Girit valiliğine tayin edildiği halde gönderilmedi ve Sivas’ta bırakıldı. Daha sonra 1885 yılında bazı dedikodular üzerine 1885 yılında azledilip Aydın valiliğine ve 1886 yılında da Bağdat valiliğine görevlendirildi. Malî durumunun bozuk olduğunu ileri sürmesi üzerine Bağdat’a gönderilmesinden vazgeçildi.

1887 yılında Manastır valiliğine, 1889 yılında ikinci defa Aydın valisi oldu. İzmir’de önemli ölçüde imar faaliyetlerinde bulundu. 1891 yılında Dahiliye nâzırlığına tayin edildi. 1895 yılında kendisine ek görev olarak Şûrâ-yı Devlet başkanlığı (Danıştay) vekâleti verildi.

Sivas Valiliği sırasında toprağın işlenmesi, ormanların korunması, köy yollarının yapılması ve bakımı, okul inşası, yapıların korunması vb. konularda on bir adet “tenbihnâme” yayımlayarak halka çözüm yolları göstermiş ve uyarılarda bulunmuştur. Kibarlığı, nezaketi ve iyilik severliğiyle de tanınan ve saygı duyulan bir devlet adamı olan Halil Rifat Paşa Jön Türkler’e karşı olumsuz tavır takınmış, padişaha bağlı kalarak onun güvenini kazanmıştır.

7 Kasım 1895 tarihinde azledilen sadrazam Kıbrıslı Mehmet Kamil Paşa’nın yerine sadrazamlığa getirildi.

Bir müddetten beri Bab-ı Ali’de olup bitenleri gizlice saraya bildiren Halil Rifat Paşa bu şekilde âdeta padişah tarafından mükâfatlandırılmış oldu. Ayrıca sadârete getirilmesinde, tayininden üç gün önce padişaha sunduğu “Devlet-i Ebed-müddet-i Aliyye-i Osmâniyye’nin Ahvâl-i Hâzırası” başlıklı lâyihasının da etkili olduğu sanılmaktadır. Bu lâyihada, Osmanlı ülkesinde Ermeni ve Bulgarlar’ın ortaya çıkardıkları güçlüklerle memlekette yaşanan malî bunalıma temas edilmekte, devlet memurlarının ve özellikle Hariciye Nezâreti’nin çalışmaları eleştirilmekteydi.

Şûrâ-yı Devlet üyesi olan oğlu Câvid Bey’in köprü üzerinde Yanyalı Mustafa adlı bir Arnavut tarafından öldürülmesi Halil Rifat Paşa’yı çok sarstı. Birçok defa istifa etmek istediyse de kabul edilmedi. Hastalığı artıp iş göremez hale gelince Adliye Nâzırı Abdurrahman Paşa sadâret vekâletine tayin edildi.

Halil Rifat Paşa, 9 Kasım 1901 tarihinde İstanbul'da 74 yaşında ölmüştür.

Sivas Merkez'de adını taşıyan bir mahalle bir ortaokul ve lise vardır. Ayrıca Sivas'ın önemli caddelerinden birine de adı verilmiştir. İstanbul'un Şişli ilçesindeki bir mahalleye de adı verilmiştir.

Halil Rifat Paşa'nın Sivas Valiliği sırasında yayımladığı tenbihnameleri:
Saban ve Pulluk:
1.Tenbihname, tarımdaki üretimle ilgilidir: “Rumeli’de pulluk, Anadolu’da kotan dedikleri sabanlarla sürülerek ekilen tarlalar çok ürün verir. Sivas vilayetinin çok yerlerinde bunu bilmediklerinden adi sabanla tarla sürdükleri için az ürün alıyorlar. Ahalinin çok ürün alması ve zengin olması istenir… Bundan böyle arazi sürülmelerinde kotan kullanılmasına önem verilmesine çalışılması, ilgili müdürlerin bu çalışmaları takip etmelerini, yapmayanların kusurlu, yapanların ise makbul sayılacağını bildiririm.”

Ağaçlar:
2.Tenbihname (26 Temmuz 1298 / 7 Ağustos 1882 tarihli) ağaçlarla ilgilidir: “Çok yerde köylüler odun bulamadıklarından tezek yakıyorlar, Şimdi az çok odun bulan köyler dahi ağaçların köklerini söktüklerinden git gide ormanlar tükendikçe çok sıkıntıya uğrayacaklardır. Bu duruma bir çare bulmak lazımdır. Bunun için her adamın kaç parça tarlası varsa, her tarlanın dört kenarına mevsiminde meşe, söğüt, kavak, gürgen, kayın gibi ağaçlar dikmelidir... Hayvanların bu fidanları yememeleri için etraflarını çalı, çırpı ile muhafaza etsin. Bu sene ve gelecek sene ağaç ekilecek mevsimlerde bunları yapmamış olan ahaliye para cezası uygulanacaktır.”

Anlaşılan bu tenbihnamenin uygulanmasında bazı ihmaller görülmüştür ki, sekizinci ve dokuzuncu tenbihnamelerde yapılan uyarılara dikkat edilmesi ve verilen talimatların harfiyen uygulanması istenmektedir.

Yollar:
3.Tenbihname, yollarla ilgilidir: “Bir köyden bir köye veyahut köylerden kasabalara giden yollar üzerinde bulunan köprülerden yıkılanlar ve onarıma muhtaç olanlar hangi köy toprağında ise, o köy ahalisine yaptırılması gerekir. İş büyük ve çok ise oradan ve o köprüden geçen tüm köyler halkına dahi yardım ettirilerek yaptırılacak ve onarılacaktır. Yollarda çamur olan yerler hangi köy toprağında ise o köy ahalisi tarafından taş ve çakılla doldurulup kolay geçilecek hâle getirilecektir. Yapılacak işin büyüklüğüne göre o yoldan faydalanan diğer köy ahalileri de bu çalışmaya katılacaktır.”

Okul ve okumak :
4.Tenbihname, eğitimle ilgilidir: “İnsanı insan eden, dünya ve ahirette gayesine ulaştıran ilim ve çalışma, yani okumak ve yazmak ve okuduğu ile hareket etmektir. Bir okumuş adam ile okumamış adam arasında dağlar kadar fark vardır. Her fenalık cahillikten ileri gelir. Bugün hapishaneler dolusu adamlar yoklansa, içinde alim yoktur. Cümlesi cahildir ve bu cahillik sebebi ile adam öldürmüş, haydutluk ve hırsızlık yahut sair fenalık etmiş ki, hapse girmiştir. Meşhur sözdür, hapishaneleri kapatmak için okulları açmak gerekir. Onun için Bucak Müdürlerine tenbih olunur ki, hangi köyde okul yoksa ya yeniden okul yaptırsın ya da bir evi geçici olarak köy okulu hâline getirerek öğretmen tayin etsin. Erkek ve kız çocukları beş yaşına girdimi mutlaka okula verdirsin.”

Bu uyarı, altıncı ve on birinci tenbihnameler ile iki kez daha tekrarlanır; okul yapımı ve masraflarının karşılanması için bazı önerilerde bulunulur. Bir an önce okulların yapımı için gereken işlemlerin yapılmasında ihmali görülen bucak müdür ve yardımcılarının görevden alınacağı ve bir daha böylesi görevlere atanmamaları için isimlerinin kayıt altına alınacağı belirtilir.

Patates :
5.Tenbihname, gıdayla ilgilidir: “Patata (Patates) denilen ürün ki yer elması gibi bir şeydir. Bu ürünü insan ve hayvan yer ve ekmek yerini tutar. Yağmur yağmasada, yine yetişir ve mazallah çekirge istilası olsa ve ekinleri yese de patataya zarar vermez. Hasılı bu ürün yoksullar için pek faydalıdır.”

Kızak :
6.Tenbihname, ulaşımla ilgilidir: “Sivas’ta ve çevresinde fazla kar yağdığı zaman arabalar işleyememekte köylerden kasabalardan arabalar ile odun ve kömür gibi malzemeler getirilemiyor. Ahali kızak kullanmaya alışmış olsa, kar ne kadar çok olursa olsun kızaklar işleyebiliyor ve kızak işleyen yollar kardan hiç kapanmaz. Anlaşıldığı kadarıyla kızak bilinmiyor, kızak bulunan yerlerden birer numune görülüp, her köyün ileri gelenlerinden birer ikişer kişiye kızak yaptırılsın ve kar yağdığı zaman kullandırılsın. Köyün araba kullanan ahalisi köylerinde kızak kullanmaya heves edeceğinden Müdürler ahaliyi teşvik etsin.”

Yolların tahrip olması :
7.Tenbihname, yollarla ilgilidir: “Yolların üzerinde ağaç sürtmek ve yolların üzeri kar ve buzla kaplanmadıkça yüklü ve yüksüz kızak yürütmek ve ormandan kesilen ağaçları bu yolların üzerinde yontmak, yolları harap ettiğinden yasak edilmiştir.”

Halil Rıfat Paşa’nın bir sözü tarihe geçer: “Gidemediğin yer senin değildir.” XIX. yüzyılda yüzlerce vali arasında, özellikle yol yapımına önem veren ve bu konuda isim bırakan neredeyse tek validir. Dahiliye Nazırlığı döneminde başlattığı Darülaceze projesi sadrazamlığının altıncı ayında tamamlanır ve varlığını günümüzde de sürdürmektedir. Beş yıl görev yaptığı Sivas’ta öyle bir ün bırakmıştır ki, merkezde adına bir lise kurulmuş, Sivas’ın önemli bir caddesine ismi verilmiş ve bir büstü yapılmıştır.

Halil Rıfat Paşa yalnızca yasaklamanın bir sonuç vermeyeceğini, yöneticilerin çözüm üretmesi gereken insanlar olduğunu gören ve buna göre davranan akil bir insandır. Bu nedenle vefatının üzerinden yüz yirmi yılı aşkın zaman geçse de yaptıkları ile hâlâ anılarda yer almaktadır.

Kaynak:Biyografiler.com