Biyografiler.com : Her yaşam bir iz bırakır. | Türkiye'nin en çok okunan biyografi sitesine hoş geldiniz.
Claude Bernard

Claude Bernard

Doğum Tarihi: 12.Temmuz.1813

Ölüm tarihi: 10.Şubat.1878

Claude Bernard kaç yaşında öldü : 65

Burcu: Yengeç

Meslek: Doktor

Doğum Yeri: Saint-Julien köyü, Lyon, Fransa

Ölüm Yeri: Paris, Fransa

20 Nisan 1862 tarihinde ilk pastörizasyon deneyi Louis Pasteur ve Claude Bernard tarafından gerçekleştirildi.

Claude Bernard, 12 Temmuz 1813 tarihinde Fransa, Lyon yakınlarında Saint-Julien’de doğmuştur. Bernard’ın babası Pierre bir şarap üreticisi; annesi Jeanne Saulnier köylü kökenliydi. Claude Bernard, kasabanın rahibinden Latince eğitim gördü ve daha sonra doğal bilimlerin öğretilmediği Villefranche’deki Cizvit okulunda okudu. Thoissey’deki liseye başladıysa da, ailenin parasal sorunları giderek arttığından, 1831’de öğrenimini yarım bıraktı. Orta halli bir ailede yetişen Claude Bernard, tıp öğrenimine başlamadan önce Lyon'da bir eczanede çırak olarak çalıştı.

O sıralar en büyük düşü tanınmış bir oyun yazarı olmaktı. Boş zamanlarında yazdığı La Rose du Rhöne (“Rhöne’un Gülü”) adlı bir vodvilden ilk parasını kazanınca, eczanedeki işini bırakıp oyun yazarlığına dört elle sarıldı. 1834 yılında Arthur de Bretagne adlı beş perdelik trajedisini bitirip Paris’e ünlü eleştirmen Saint-Marc Girardin’e götürdüğünde yapıtından ve başarısından çok umutluydu. Ne var ki Girardin 21 yaşındaki gence oyun yazmayı bırakıp bir tıp okuluna devam etmesini, salık verdi. Claude Bernard eleştirmenin bu öğüdünü tuttu ve giderlerini karşılamak için geceleri ders vererek tıp öğrenimini güçlükle sürdürdü.

Paris Üniversitesi Tıp fakültesinden 1843 yılında tıp doktoru olarak mezun oldu. Claude Bernard, 1839’da Paris’teki hastanelerde staj yaparken fizyolog François Magendie gibi değerli bir hekimle çalışma fırsatı bulmuştu. Okulu bitirince de Hötel-Dıeu ve College de François Magendie’nin asistanlığını yapmaya başladı. 1844’te tıp fakültesinde ders verebilmek için başvurduysa da açılan sınavda başarılı olamadı.

1845 yılında Parisli zengin bir doktorun kızıyla evlenmiş, ancak bu evlilik ona yeni sorunlardan başka bir şey getirmemişti. Karısının özel doktor olması yolundaki isteklerine ve evinin bodrumunda canlı hayvanlar üzerinde yaptığı deneylere sürekli karşı çıkmasına karşın, klinik çalışmalarını giderek azaltıp tüm zamanını laboratuar araştırmalarına verdi.

Modern deneysel fizyolojinin öncülerinden biri olarak kabul edilir.

Claude Bernard, esas olarak pankreasın sindirimdeki rolü, karaciğerin glikojenik işlevi hakkındaki keşifleriyle tanınır.

Claude Bernard, 1854 yılında Bilimler Akademisi'ne seçildi, aynı yıl Sorbonne Üniversitesi Fizyoloji Kürsüsü'ne getirildi. 1855 yılında deneysel tıp profesörü oldu. 1841 yılında fizyolog François Magendie’nin yanında asistan olarak çalışmaya başlayan Claude Bernard, 1847 yılında profesör yardımcılığına atandı. 1855 yılında ölen fizyolog François Magendie’nin yerine “College de France'da Magendie”ye müdür olarak başına getirildi.

1860’tan sonra derslerinden arta kalan zamanını doğduğu kasabada geçirmeye başlayan Claude Bernard, uğraşılarını bilim felsefesi üzerinde yoğunlaştırdı. Karısından ayrılmış, Yahudi asıllı Rus öğrencisi Marie Raffaloviç ile platonik bir ilişkiye girmişti.

1864 yılında Fransız imparator III. Napolyon’un yaptırmaya başladığı Jardin des Plantes Doğa Tarihi Müzesi’nde bir laboratuar inşa ettirdi. Sorbonne Üniversitesinde bir laboratuara sahip olmayan Claude Bernard, 1868 yılında Sorbonne’dan ayrılarak buraya geldi.

1868 yılında Académie Française'e seçildi; 1869 yılında senatör oldu.

1868 yılında sağlığı iyice bozuldu; karaciğer ve pankreasında başlayan hastalık böbrek iltihabına dek ilerlediğinden, 1868’de Sorbonne’daki kürsüsünü öğrencisi Paul Bert’e bıraktı, yalnız College de France’taki derslerini sürdürdü. 1869’da Fransız Akademisi’ne seçildi, aynı yıl 1854’ten beri üyesi olduğu Bilimler Akademisi’nin başkanlığına getirildi. 28 Aralık 1877’de College de France’ta son dersini verdikten sonra sağlık durumu giderek ağırlaştı.

Claude Bernard, yaşamının 30 yılını insanın sindirim sistemini, metabolizmasını ve sinir sistemini incelemeye adadı. Pankreasın sindirim işlevlerini ilk kez ortaya koydu. Damarların kasılıp gevşemesini denetleyen sinirleri buldu. En önemli buluşu ise, karbonhidrat içeren glikojenin karaciğerdeki işlevidir.

Claude Bernard, 1845 yılında Parisli zengin bir doktorun kızı Marie Françoise Martin ile evlendi. 2 kızı oldu. 1869 yılında boşandı.

Claude Bernard, 10 Şubat 1878 tarihinde Paris, Fransa'da 65 yaşında böbreklerin iltihaplanması sonucu ölmüştür. Daha önce hiç bilim adamına Fransa’da yapılmamış resmi bir cenaze töreni yapıldı. Paris'te Père Lachaise Mezarlığına defnedilmiştir.

Çalışmalarıyla dört kez Bilimler Akademisi’nin Deneysel Fizyoloji Ödülü’nü almış, 1849 yılında III. Napolyon tarafından Legion d’honneur nişanıyla ve 1876’da Londra’daki Royal Society’nin Coplev madalyasıyla ödüllendirilmiştir.

Claude Bernard’ın 1843 yılında hazırladığı “Mide Özsuyu ve Beslenmedeki Rolü Üstüne” adlı bitirme tezi sindirimle ilgiliydi. 1847 yılında College de France’ta başladığı araştırmalarının ilk önemli bulguları da gene sindirime ilişkindir. Hayvanlar üzerinde yaptığı bu araştırmalarda besinleri doğrudan doğruya onikiparmak barsağına vererek, sindirim olayının büyük bir bölümünün midede değil incebarsakta gerçekleştiğini göstermiştir. Bu bulgu, eski bilgileri geçersiz kılacak yeni bir yaklaşımdı. Ayrıca pankreas salgısının da sindirim olayında önemli bir görev üstlendiğini saptayan Claude Bernard, yağ moleküllerinin parçalanarak yağ asitleri ve gliserole dönüştüğünü de ilk kez açıklığa kavuşturdu.

1856’da, karaciğerde nişasta benzeri bir maddenin varlığını saptayan ve buna “glikojen” adını veren Claude Bernard, bu karmaşık yapılı molekülün vücut tarafından şekerden üretildiğini de gösterdi. Bu inceleme, vücudun basit moleküllerden yararlanarak yüksek yapılı maddeleri kendiliğinden üretebildiğinin ilk kanıtıydı. Çalışmalarını sürdürerek, glikojen moleküllerinin bir depo görevi üstlendiğini açıklayan da ilk Claude Bernard oldu. Onun açıklamasına göre vücuttaki şeker miktarı arttığında glikojene dönüştürülerek depolanır, gerektiği zaman bu glikojen molekülleri şekere dönüştürülerek vücuda enerji sağlanabilir.

Söz konusu yapım-yıkım işlemleri, vücutta belirli dengelerin korunmasını sağlamak amacıyla kandaki şeker miktarını belli bir düzeyde tutmaya yönelik bir süreçtir. Nitekim sonraki araştırmalar bu mekanizmada rol oynayan maddelerin pankreasın salgıladığı insülin ve glükagon hormonlarınca denetlendiğini ortaya koyarak Claude Bernard’ın bulgularını doğrulamıştır.

Gerçekten de insülin fazla şekerin karaciğerde glikojene çevrilerek depolanmasını, glükagon ise açlık sırasında azalan kan şekerini artırmak amacıyla karaciğer hücrelerindeki glikojenin parçalanarak şekere dönüştürülmesini sağlar. Pankreas insülin sentezini başaramaz ya da yeterince salgılayamazsa, kan şekerinin düzeyi kontrol edilemez ve şeker hastalığına yol açar. Claude Bernard ’ın glikojen metabolizmasına ilişkin çalışmaları, milyonlarca insanı etkileyen şeker hastalığının anlaşılmasında ve tedavi yollarının araştırılmasında önemli bir adım olmuştur.

Claude Bernard ayrıca zehirli maddelerin ve anesteziklerin insan vücudu, özellikle sınır sistemi üzerindeki etkilerini araştırmış, karbonmoııoksidin oksijenin verini alarak hemoglobine bağlanabileceğini ve sonuçta oksijen yetersizliğine yol açabileceğini göstermiştir. Kürarla yaptığı deneyler sonucunda, zehirli maddelerin hareket (motor) sinirleri üzerindeki felç yapıcı etkisini de ilk kez o tanımlamış, bu bulgular ilaçların insan vücudu üzerindeki etkilerine dikkati çekerek deneysel farmakoloji alanında yeni ufuklar açmıştır.

Claude Bernard’ın üzerinde çalıştığı konular ve vardığı sonuçlar, bugünkü deneysel tıbbın temeli ve fizyolojinin olgusal içeriğinin ayrılmaz bir parçasıdır. Söz konusu alanların en önemlilerinden biri de, ilk kez Claude Bernard ’ın vurguladığı canlı yapıdaki “iç ortam” kavramıdır. Bu yaklaşıma göre hücreler, vücudun organik sıvılarında yaşamsal etkinliklerini sürdürebilmek için gerekli her şeyi bulur. Böylelikle organizma dengelenmiş bir dizi kimyasal tepkime yoluyla ve “dış ortam”dan etkilenmeksizin önemli iç etkinliklerini sürdürebilir. Bu tepkimelerin denge durumunu koruması, yaşamın sürmesi için gerekli bir ön koşuldur. Organizmalar geliştikçe, iç ortamı daha dengede ve dış ortamdan daha bağımsız tutma eğilimi giderek artar ve sonuçta, örneğin basit organizmaların donarak ölmesine neden olan elverişsiz dış koşullara gerekli tepkiyi gösterebilir. Daha 1851’de dış etkilere yanıt olarak sinir sisteminin kan damarlarının gevşeme ve kasılmasını denetlediğini saptayan Claude Bernard bu gerçeğe ilk kez dikkati çekmişti. Claude Bernard ’ın iç ortam kavramı, yaşam süreçlerinin kendi kendini ayarlaması demek olan bugünkü “homeostasis” kavramına temel olmuş, içsalgı bezlerinin düzenleyici işlevi açıklığa kavuşturulduğunda da yeni bir anlam kazanmıştır.

Çağının sınırlı teknolojik olanaklarına karşın elde ettiği her bulgu bugünkü tıp bilgileriyle doğrulanmış olan ve öğrencilerine de deneysel yöntemin önemini aşılayan Claude Bernard, deneysel tıbbın kurucusu sayılır.

Sözleri :
Bildiğimizi zannetmemiz öğrenmemizin en büyük düşmanıdır.
Sanat "Ben"dir; Bilim "Biz"dir.


Kaynak:Biyografiler.com