Biyografiler.com : Her yaşam bir iz bırakır. | Türkiye'nin en çok okunan biyografi sitesine hoş geldiniz.

sevr antlaşması


sevr antlaşması

Sevr Antlaşması (Ölü Doğan Antlaşma)

Sevr Antlaşması, 1. Dünya Savaşı’ndan sonra İtilaf devletleriyle Osmanlı devleti arasında imzalanan antlaşmadır.

Birinci dünya savaşını kazanan İtilaf devletleri; Almanya, Avusturya-Macaristan ve Bulgaristan ile yapacakları antlaşmaları imzalamışlardır. Fakat savaştan ittifak devletleriyle birlikte yenik çıkan Osmanlı devletini paylaşma konusunda oy birliğine varamadıkları için, Osmanlı ile daha sonra bir antlaşma imzalama kararı almışlardır. Bunun yerine Osmanlı devletiyle itilaf devletleri arasındaki savaş hali 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Antlaşmasıyla sona ermiştir.

Birinci dünya savaşında en yakın ittifakı olan Almanya’ya güvenerek savaşa giren Osmanlı imparatorluğu savaşı kaybetmiştir. İtilaf devletlerinin aralarında paylaşamadıkları Osmanlı devleti daha ağır koşularda bir antlaşma imzalayacağı için; öncelikle itilaf devletlerinin bu imparatorluğa uygulayacakları işgal planında bir görüş birliğine varmaları gerekiyordu. Öncelikle İzmir ve çevresinin Yunanlılara verileceği kararı, özellikle iki büyük itilaf devleti olan İngiltere ve İtalya arasında büyük anlaşmazlıklar çıkarmıştır. Ayrıca her ne kadar Osmanlı devleti savaşı kaybetse de Türk halkının vatan topraklarındaki işgalci kuvvetlere olan tepkisi de antlaşmanın süresinin uzamasına neden olmuştur. Ayrıca Sevr Barışı imzalanmasına rağmen uygulanmadığı için aynı zamanda “ölü doğan” bir antlaşmadır.

Kendi aralarında anlaşmaya varan İtilaf devletleri, 18 Ocak 1919’da yapılan Paris Barış Konferansı’nda Osmanlı devletinin paylaşılması için ortak bir karar almışlardır. Daha sonra İtilaf devletleri aralarında yaptıkları San Remo Antlaşmasıyla, Osmanlı devletiyle yapılacak olan barış görüşmelerinin koşullarını kararlaştırdıktan sonra Osmanlı devletine bu kararları bildirerek Paris’e bir heyet göndermelerini istemişlerdir. Hazırlayacakları barış şartlarını Osmanlı Hükümetine kabul ettireceklerinden emindiler. Tevfik paşa başkanlığındaki Osmanlı heyeti Paris’e gitmiş ve antlaşma müzakereleri başlamışsa da, antlaşmanın ağır koşulları Türk heyeti tarafından kabul edilmemiş ve devletin bağımsızlığı tehlikeye düştüğü gerekçesiyle heyet tarafından reddedilmiştir.

Heyetin İstanbul’a dönmesinden sonra antlaşmanın kabul edilmemesi nedeniyle İtilaf devletlerinin müttefiki olan Yunanistan, 22 Nisan 1920’de Balıkesir, Bursa, Uşak ve Nazilli’yi işgal etmiştir. Aynı zamanda Trakya topraklarını işgal eden Yunan kuvvetleri Tekirdağ’a kadar gelmişlerdir. Yunanlıların bu önlenemez ilerleyişi nedeniyle Osmanlı devleti antlaşmayı kabul etmek zorunda bırakılmıştır. Fakat Osmanlı devletinin anayasasına göre bu antlaşma kararının kabul edilebilmesi için Osmanlı Mebusan Meclisi’nde görüşülerek karar bağlanması şarttı. Osmanlı Mebusan Meclisi’nin padişah tarafından kapatılması sözde barış görüşmelerinin padişah ve sadrazam yönetimindeki “Saltanat Şurası” tarafından yapılmasını zorunlu kılmıştır. Saltanat şurasında yapılan görüşmelerde üyelerden Rıza Paşa dışında bütün üyeler antlaşma hükümlerini kabul etmiştir. Alınan karar neticesinde Sadrazam Damat Ferid Paşa başkanlığındaki ve Bağdatlı Mehmet Hadi Paşa, Filozof Rıza Tevfik Paşa ve Reşat Halis Beyden oluşan Osmanlı heyeti Fransa’ya giderek Paris yakınlarındaki Sevr kasabasında bir porselen fabrikasının salonunda itilaf devletlerinin Osmanlıya uygulamak istediği işgal metni niteliğindeki Sevr antlaşmasını imzalamışlardır (10 Ağustos 1920).

Fakat mütarekeden sonra, aradan geçen iki sene içinde, Türk Kuruluş Savaşı başlamış, Ankara'da yeni bir Türk Hükümeti kurulmuştur Antlaşma hükümleri belirlenen ve taraflar tarafından imzalanan Sevr Barış’ı tıpkı Ayestefanos (Yeşilköy) antlaşması gibi uygulanmamıştır. Sevr barışında imzası olan devletler şunlardır; Osmanlı Devleti, İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Belçika, Ermenistan, Yunanistan, Polonya, Hicaz, Romanya, Çekoslovakya, Sırp-Hırvat Sloven Devleti. Birçok devletin onayını alan Sevr antlaşması daha önce belirtmiş olduğumuz gibi ölü doğan bir antlaşmadır ve uygulanamamıştır.

Sevr antlaşmasının hükümlerine göre İstanbul, aynı şekilde Osmanlı devletinin başkenti olarak kalacak; ancak antlaşma hükümleri sağlanamazsa İstanbul Osmanlı devletinden alınacaktır. Osmanlı devletinin kontrolünde olan Boğazlar, itilaf devletleri tarafından kurulan bir boğazlar komisyonu tarafından yönetilecek, ayrıca bu komisyon ayrı bir devlet ve bayrakla yönetilecektir. Savaş sırasında dahi boğazlar bütün devletlere açık olacak ve kurulan komisyonda da Osmanlı devleti bulunmayacaktır.

Anadolu’nun doğusunda iki devlet (Kürdistan ve Ermenistan) kurulması planlanırken; Ege bölgesinin bir kısmı, İzmir ve Midye- Büyükçekmece çizgisinin batısında kalan Trakya bölgesi de Yunanlıların kontrolüne bırakılacaktır. Osmanlı toprağı olan Arabistan ve Irak İngiltere’ye verilecektir. Urfa, Antep, Mardin ve Suriye Fransızlara verilecek, Adana’dan Kayseri’ye kadar uzanan çizginin güneyinde kalan topraklar ise İtalyanların kontrolüne bırakılacaktır.

Özellikle Osmanlı devletinin askeri yönden kendisini savunmasını engellemek için Osmanlı asker sayısı 50.700 kişi olarak belirlenmiş, ayrıca donanma gücü olarak da sadece 13 savaş gemisi bulundurmasına izin verilmiştir. Subayların % 15’ini Müttefik veya tarafsız devletler subayları oluşturacak, zorunlu askerlik hizmeti olmayacaktır. İngiliz, Fransız, İtalyan ve Japonlardan oluşan bir komisyonla, gerek ticari rotalarda ve gerekse gümrüklerde itilaf devletlerine geniş kapitülasyonlar sağlanacak ve Osmanlı tebaasın da bulunan azınlıklara geniş haklar tanınacaktır. İngiliz, Fransız,İtalya ve Osmanlıdan kurulacak bir komisyon, Türkiye’nin servetini düzenleyecek, bütçe üzerinde son sözü söyleyecek, Türk parasının cins ve miktarını belirleyecek ve bu komisyonun onayı olmadıkça Osmanlı devleti iç ve dış borç alamayacaktır. Yıllık gelir, bu komisyon tarafından, komisyonun ve işgal kuvvetlerinin masrafları, savaş sırasında zarar görmüş olan Müttefik Uyruklarının zararları için ayrıldıktan sonra, geri kalan Osmanlılar için harcanacak danışman olarak bulunacak. Van, Erzurum, Bitlis ve Trabzon illerinin bulunduğu alanda, bir Ermenistan Devleti kurulacak, sınırlarının tayinin Amerika Birleşik Devletleri Başkanının hakemliğine bırakılacaktır. Oniki Ada İtalyanlara, Akdeniz’deki diğer adalarda da Yunanlılara bırakılacaktır.

Yukarıda belirtilen hükümlerle imzalanan Sevr antlaşması, padişah ve hükümet tarafından kabul edilse de Anadolu insanı tarafından asla kabul edilmemiştir. Aksine Anadolu insanı daha da hırslanmış ve mücadele aşkıyla birleşmiştir.

İtilaf Devletleri, işledikleri tarihi yanılgıyı bir süre sonra görmüşlerdir. TBMM, bu antlaşmayı hiç dikkate almadan Türk Ulusunun bağımsızlığını ve Misak-ı Milli sınırlarını kurulan yerel direniş grupları olan Kuva-i Milliye ile savunmuşlardır. Ayrıca Anayasa gereği Mebusan Meclisi’nde oylanması gereken Sevr antlaşmasının sadece padişah ve çevresindekiler tarafından imzalanması nedeniyle bu antlaşmanın bir hükmü yoktur.

19 Ağustos 1920 yılında toplanan birinci TBMM Sevr Barışı’nı imzalayanların ve onaylayanların vatan haini sayılmalarını kabul etmiştir.

TBMM, Sevr antlaşmasını kabul etmediğini açıkça belirtmiştir. Ayrıca Sevr antlaşması Osmanlı devletinin imzaladığı son antlaşmadır.

Büyük Millet Meclisi hükümeti bu antlaşmayı tanımadı. Meclis “Misak-ı Milli” ye yemin ederek, Türk topraklarının parçalanmasına müsaade etmeyeceğini dünyaya ilan etti. Bu sebeple Mustafa Kemal ATATÜRK, idamımıza hükmeden düşmanlarımıza karşı daha azimli ve daha kuvvetli karşı koyma çarelerini düşünmek gerektiğini söyleyerek, bu antlaşmayı tanımadığını belirtti.

Bu antlaşma, Misak-ı Milli sınırlarını işgal etme planı olduğu ve Türk milletinin bağımsızlığını tehlikeye düşürdüğü için TBMM tarafından kabul edilmemiştir. Türk halkı bu antlaşmayı hiçbir zaman kabul etmemiş ve işgalci devletleri Anadolu’dan atmak için canları pahasına savaşmışlardır. Sevr antlaşması imzalandıktan sonra halkın Osmanlı imparatorluğuna hiçbir güveni kalmamış ve saltanat fiilen yıkılmıştır. Sevr Antlaşması Türk halkının verdiği kurtuluş mücadelesi sonucunda uygulanamamış, bu yüzden Türk halkı adına TBMM ile itilaf devletleri arasında 1. Dünya Savaşı’nı bitiren antlaşma olarak “Lozan Barış Antlaşması” imzalanmıştır.