Biyografiler.com : Her yaşam bir iz bırakır. | Türkiye'nin en çok okunan biyografi sitesine hoş geldiniz.

Mesnevi


Mesnevi

Divan Yazını’nda, uzun konuları öykü biçiminde anlatmakta yararlanılan, aruz ölçüsünün genellikle kısa kalıplarıyla oluşturulan, her ikiliği kendi arasında uyaklı bir koşuk biçimi. Divan Yazını’nda, bu koşuk biçimiyle yazılmış yapıtların ortak adı.

Mesnevi; Mevlana Celâleddîn Rûmî'nin altı ciltlik Farsça eseridir. Mesnevî, doğu klasik edebiyatında, uyakça müstakil beyitlerinin, ikişer mısrası kafiyeli olan bir nazım türüdür ve muhtelif şairlerin neşrettikleri birer "Mesnevî" vardır. Yalnız, Mevlânâ Celâleddîn Rûmî'nin çağından beri, Mesnevî dendiği zaman bu kitap olduğu anlaşılıyor

Mevlana Celâleddîn-i Rûmî’nin altı cilt (defter) ve yaklaşık 25.700 beyitten meydana gelen Farsça eserine Mesnevî adını vermesi, onun öncelikle kitabın nazım şekline dayanarak bir isimlendirmede bulunduğunu göstermektedir. Mesnevî şârihleri, eserin “bir şeyi ikiye katlamak, çift yapmak” anlamlarına gelen adının, şeklinin yanı sıra mâna ve muhtevasına da işaret ettiğini, birbiriyle mütekabil ilâhî isimlerin mazharları olmaları itibariyle şehâdet âlemindeki bütün varlıkların (sûret-mâna, varlık-yokluk, gayb-şehâdet, ışık-karanlık gibi) çift çift veya ikili zıtlar halinde zuhur ettiğini, Mes̱nevî’nin şehâdet âlemindeki eşya türlerinin hakikatlerine, duyulur şeylerden (mahsûsât) akledilen şeylere (ma‘kūlât) kadar bütün çift ve zıt varlıkların hallerine dair bir kitap olmasından dolayı Mevlana’nın esere bu adı verdiğini ileri sürmüşlerdir (Ankaravî, Mecmûatü’l-letâif, I, 3). Şârihlere göre Mes̱nevî adı hem kitabın şekline (sûret) hem muhtevasına (mâna) delâlet etmektedir. Mevlânâ eserine ayrıca Keşşâfü’l-Ḳurʾân, Fıḳh-ı Ekber, Ṣayḳalü’l-ervâḥ ve Ḥüsâmînâme gibi isimler vermiş, şârihler bu isimlerin Mes̱nevî’nin özelliklerini yansıtan nitelemeler olduğunu belirtmişlerdir.

Kitabın Mesnevî adıyla yaygınlık kazanmasından sonra kelimenin geçtiği yerlerde çağrıştırdığı şey klasik şiirin mesnevi nazım şekli değil Mevlânâ’nın Mesnevî’si olmuştur. Mevlânâ’nın seyrüsülûkte bulunanlar için irşad kitabı olarak tanıttığı Mes̱nevî bir metnin insan ve toplumu nasıl dönüştürebileceğine örnek teşkil eder. Abdurrahman-ı Câmî’nin Mevlânâ için söylediği, “Peygamber değil fakat kitabı vardır” sözü Mes̱nevî’nin bu fonksiyonuna işaret etmektedir. Tasavvufun bütün konularını didaktik bir üslûpla ele alan eser zengin bir şerh geleneğine de zemin hazırlamıştır.

Ahmed Eflâkî’nin anlattığına göre Mevlana’nın kâtibi ve ilk halifesi Hüsâmeddin Çelebi, Mevlânâ’ya Dîvân’daki gazellerin epeyce bir yekün tuttuğunu, dostların Senâî ve Ferîdüddin Attâr’ı zevkle okuduklarını söyleyerek müridlerin irşadı için Hakîm Senâî’nin Ḥadîḳatü’l-ḥaḳīḳa’sı gibi mesnevi tarzında ve Ferîdüddin Attâr’ın Manṭıḳu’ṭ-ṭayr’ı vezninde mârifet sırları ve sülûk konularında mesnevi türüne yönelmesini rica etmiş, Mevlânâ da, “Bu fikir sizin kalbinize gelmeden önce gayb âleminden bu manzum kitabın telifi kalbime ilham olundu” diyerek Mes̱nevî’nin, “Bişnev ez ney çün hikâyet mîkuned” mısraıyla başlayan ilk on sekiz beytini sarığının içinden çıkarıp Hüsâmeddin Çelebi’ye uzatmış, eserin kaleme alınma süreci bu olayın ardından başlamıştır.

Yazımına 656 yılından evvel başlanılan eser, Divan-ı Kebir ile birlikte Mevlânâ külliyatının ekseriyetini teşkil eder. Mevlana'nin "Birlik Dükkânı" addettiği Mesnevî, içinde Hint, İran, Yunan, Roma mitolojisi; Yaradılış Destanı, erenlerin kıssaları, âşık masalları, halk öyküleri barındıran; "dünya cenneti"nde insan hürriyetinin anahtarlarını ardışık öyküler içinde vermeyi gaye edinmiş bir eserdir. Mesnevî 25.632 beyitten oluşmakta olup 'Mağz-ı Kur'an yani Kur'an-ı Kerîm'in özü denmektedir. Çünkü Mevlana adeta Kur'an-ı Kerîm'in bizlere anlatmak istediğini hikayeler; kıssalar ve deyimler aracılığıyla anlatmıştır. Mesnevî'deki hikayelerin hiçbiri birbirini tamamlamaz bir hikaye anlatılırken başka bir hikayeye geçilir o hikaye başka bir hikayeyi başlatır ve böyle devam eder. İçinde ibretlik hikayeler de vardır.

Eser bizzat Mevlana tarafından kaleme alınmamıştır. Öğrencisi Hüsamettin Çelebi tarafından, Mevlana'nın muhtelif zamanlarda söylediği beyitlerin yazılmasıyla oluşmuştur.