D Grubu
D Grubu
D Grubu. 1933 yılında, beş ressam (Zeki Faik İzer, Nurullah Berk, Elif Naci, Cemal Tollu, Abidin Dino) ve bir heykeltıraş (Zühtü Müridoğlu) tarafından kurulan sanatçı birliğidir.
Grup; Osmanlı Ressamlar Cemiyeti, Sanâyi-i Nefîse Mektebi (Güzel Sanatlar Birliği) ve Müstakil Ressam ve Heykeltıraşlar Birliği'nden sonra Türkiye'de kurulan dördüncü sanatçı birliğidir. Buradan yola çıkarak Nurullah Berk'in önerisiyle Türkçe alfabenin dördüncü harfini kendilerine isim olarak seçerler. Bunu vurgulamak için Nurullah Berk’in teklif ettiği, alfabenin dördüncü harfi olan “ç” yi atlayarak “d” harfini kendilerine isim olarak aldılar.
İlk sergilerini 1933 yılında, Narmanlı Yurdu'nda bulunan, Mimoza isimli şapka dükkanında açan grubun, sanatsal yönden temel çıkış noktaları; empresyonist eğilimleri reddetmek, kompozisyonu kübist ve konstrüktivist akımlarından esinlenerek sağlam bir desen temeline oturtmaktır.
D Grubu, kendini kamuoyuna ilk kez 8 Ekim 1933’te Beyoğlu Narmanlı Hanı’nın altındaki Mimoza şapka mağazasında açtıkları sergiyle duyurdu. Bu sergiden önceki ilk toplantılarını ise İstanbul Cihangir’de Zeki Faik İzer’in evinde yaptılar.
D Grubu Ressamlarının Amacı Neydi?
Bu ressamlar, ülkemizin sanat alanında onlarca senelik bir gecikme içinde olduğunu belirterek bunu telafi etmek için örgütlü ve etkin bir harekete ihtiyaç duyulduğunu belirtirler. D Grubu sanatçıları açtıkları sergilerle ilk defa sergilerin ücretsiz gezilip görülmesi geleneğini de başlattılar. Bunda biraz da sanatı halka sevdirmek ve halkta sanata dair alaka oluşturma amaçları etkiliydi.
Topluluk ilk ortaya çıktığında belli bir akımı ve ya estetik anlayışı sevdirmek gibi bir amaca sahip değillerdi, sadece o sıralar Türk resim sanatında kendini hissettiren durgunluğu ve ilgisizliği ortadan kaldırmayı amaçlamışlardı. Bugüne kadar ülkemizde sınırlı ve yüksek tabakaya hitap eden empresyonist (izlenimci) anlayışa karşı çıkarlar. Bunun yerine kendilerini daha çok Kübist ve konstrüktüvist (yapılandırmacı) olarak tanımlarlar. Eserlerinde eşyanın geometrik yapısına her şeyden daha fazla önem vermekteydiler. Grubun aynı zamanda sözcüsü olan Ressam Fikret Adil, topluluk içerisindeki birçok sanatçının farklı eğilimde olmasına rağmen gerçek anlamda sanattaki güncel gelişmeleri Türk sanatına aktarma amacının grubu bir arada tutan en büyük faktör olduğunu belirtir. Grubun sergilerine olan yüksek ilginin de topluluğun bu amaca ulaşmada başarılı olduğunu göstermektedir. Her sergiden sonra sanat ve kültür çevrelerinde gelişen tartışmaların ve bu tartışmalar etrafında yerlilik-evrensellik, modernlik-gelenekselcilik gibi kavramların öne çıkması da topluluğun gerçek anlamda Türk resim sanatı için sunduğu katkıları gösterir. Halka resim sanatını sevdirmek ve resim sanatını yaygınlaştırmak topluluğun amaçlarından biriydi. Bu amaca uygun olarak D Grubu ressamları sergilerinde kübist eğilime uygun eserlerin yanında geçmişteki büyük ustaların farklı eğilimlerine uygun eserleri de sundular.
D Grubu ressamlarının ilk sergisi olan Mimoza Şapkacısındaki tanıtım broşürlerini hazırlayan devrin ünlü gazeteci ve edebiyatçısı Peyami Safa, gruba dair şunları söyler: “‘D Grubu manga değil, ne sağa çark, ne sola. Ne de başçavuş. Kendi mihveri etrafında dönen altı kafa, altı çift göz ki, maddenin üstüne de bakıyor içine de bakıyor. Ve ölüde bile gizlenen anı arıyor. Yeni resim değil bu. Avrupalı ya da yerli resim değil.” Peyami Safa bu yazısıyla aslında grup içerisindeki tutarsızlıkları da dile getirir.
Topluluğun Dağılması
D Grubu sanatçıları, Türk sanat hayatında önemli başarı ve canlılık yaratmışlardır. Temel hedefleri olan sanata ilgiyi ve sanatta canlılığı arttırma adına başarılı olmuşlardır. Bu başarılarını yanında topluluk içerisinde farklı sanatsal eğilimleri barındıran sanatçıların varlığı ve sanat alanında değişik hareketlerin boy göstermesi topluluğun bir zaman sonra dağılmasını kaçınılmaz kılmıştır. Örnek olarak Nurullah Berk, Zeki Kocamemi gibi sanatçılar kübist anlayışa uygun eserler vermenin yanında empresyonist etkiden tam olarak kurtulamamışlardır. Altı sanatçıyla başlayan topluluk zamanla on altı sanatçıya kadar çıkmıştır. Topluluk 1947 senesine dek 15 sergiye imza atmış ve bu tarihe kadar birlik içinde oldukça başarılı bir performans ve dayanışma sergileyerek Türk resim sanatına özgün bir karakter kazandırmış, genç sanatçılara rehberlik etmişlerdir. Topluluk dağıldıktan sonra gruba üye sanatçılar farklı anlayışlara uygun estetik anlayışlarıyla sanat hayatlarına devam etmişlerdir.