Biyografiler.com : Her yaşam bir iz bırakır. | Türkiye'nin en çok okunan biyografi sitesine hoş geldiniz.
Oktay Rıfat

Oktay Rıfat

Doğum Tarihi: 10.Haziran.1914

Ölüm tarihi: 18.Nisan.1988

Oktay Rıfat kaç yaşında öldü : 74

Burcu: İkizler

Meslek: Şair, Tiyatro Yazarı, Yazar, Avukat

Doğum Yeri: Trabzon

Ölüm Yeri: İstanbul

Türk şair, roman ve oyun yazarı, avukat. Cumhuriyet sonrası Türk edebiyat tarihinin gelişmesinde ve şiirinin yenilenmesinde büyük etkisi olan "Birinci Yeni Akımı"nın (Garip) kuramcılarından, "İkinci Yeni Akımı"nın ise öncülerinden biridir. Türkçeyi kullanma kabiliyeti, açık sözlü ifadeleri, sürekli bir devinim içinde yenilenen çalışmaları ve yapısal farklılık arayışıyla, modern Türk edebiyatını derinden etkileyen ve ona yön veren şairlerden biri olmuştur.

Oktay Rıfat Horozcu, 10 Haziran 1914 tarihinde, Trabzon'da dünyaya geldi. Babası Samih Rıfat Horozcu, eski Maarif Vekaleti Telif ve Tercüme Azası, Türk Dil Kurumu'nun ilk başkanı, eski Konya valisi ve Oktay Rıfat'ın doğumu sırasında da Trabzon valisiydi. Birçok değerli eseri Türkçeye çevirmiş, saygın bir dilbilimci olan babası, şiirler kaleme alıyor, aynı zamanda musiki ile de ilgileniyordu. 1848 yılı sonrası Osmanlı İmparatorluğu'na sığınmış olan dedesi Macar Ali Rıfat Bey ise, Türk edebiyat tarihindeki ilk operalardan biri olan "Bülbül"ün bestecisiydi. Böylesine edebiyat ve sanatla içiçe bir aileden gelen şair, henüz küçük yaşlarda güçlü bir yazınsal yeteneğe sahipti.

1925 yılında, orta öğrenimine Ankara Erkek Lisesi'nde başlayan Oktay Rıfat, liseyi de aynı okulda okudu. İlerleyen yıllarda, Türk edebiyat tarihinin bir dönemine damgasını vuracak olan "Garip Akımı"nı birlikte başlatacağı arkadaşları, Melih Cevdet Anday ve Orhan Veli Kanık ile burada tanıştı. Okuldaki birçok sanatsal faaliyete birlikte katılan gençler, yurttaki son edebi gelişmeleri yakından takip ediyor ve sürekli sanatsal söyleşiler yapıyorlardı. Üçü de ilk şiirlerini bu dönemde kaleme almışlar ve bunları yayımlayacak bir mecra arayışına girmişlerdi. Bu noktada yardımlarına, edebiyat öğretmenleri olan ünlü şair Ahmet Hamdi Tanpınar koştu. Halil Vedat Fıratlı ve Yahya Saim Sinanoğlu gibi eğitmenlerinin de desteğiyle, okul kooperatifinden maddi destek alarak, "Sesimiz" adlı bir dergi yayımlamaya başladılar. Bu dönemlerde, yazınsal kişilikleri, üslupları tam oturmayan genç şairler, genellikle hece veznini kullanıyorlardı.

1932 yılında liseden mezun olan Oktay Rıfat, yüksek öğrenimine, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde devam etti. Aynı zamanda, en büyük tutkusu olan yazmaktan hiçbir zaman vazgeçmedi. 1936 yılında üniversiteden mezun oldu. Aynı yıl, şairin edebi görüşlerini, şiirde biçim ve kural anlayışını tam olarak yansıtan ilk şiirleri, "Varlık" dergisinde yayımlanmaya başladı. Eserleriyle aynı dergide yer alan Melih Cevdet ve Orhan Veli'yle birlikte, şiirde yenilenmenin gereğini savundular ve kalıplaşmış biçimlerden, söylemlerden uzaklaşarak, yeni bir yazın tekniği geliştirdiler. Bu dergiyle sesini duyuran başkaldırışları, dalga dalga yayılacak, 40'lı yıllardan sonra yeni ve farklı bir edebi akım haline gelecekti.

Şair, 1937 yılında, Maliye Bakanlığı tarafından açılan doktora burs sınavını kazanarak, Paris'e gönderildi. Burada üç yıl Siyasal Bilgiler okuyan Oktay Rıfat, II. Dünya Savaşı'nın patlak vermesi nedeniyle, doktora tezini tamamlayamadan, 1940 yılında yurda geri döndü. Fransa'da geçirdiği yıllarda, şiirde bağımsız düşünceleri ve yalın söylemleri savunan, yeni Fransız edebiyat görüşlerinin etkisi altında kaldı. Kendisi de, aynı görüşleri paylaştığı yakın arkadaşlarıyla birlikte, Türk şiirinin artık geniş ufuklara açılması ve yenilenmesi gereği üzerinde durdu; ağır sanatsal ifadeler içeren, halktan uzak, elit yaşantıları ve özentili aşkları konu alan şiirleri, şairleri ve akımları eleştirdi. Dolayısıyla, kendi düşünsel ve sanatsal görüşlerine yakın bulduğu Fransız şiirinden ilham alan Oktay Rıfat, yurda dönüşünden sonra, bu konuda daha faal bir tutum ve eylem içine girmeye karar verdi.

1941 yılında, Melih Cevdet ve Orhan Veli'yle birlikte, yerel edebiyat çevrelerinde büyük sansasyona ve tartışmalara sebebiyet verecek olan "Garip" adlı şiir kitabını yayımladılar ve Cumhuriyet sonrası Türk edebiyat tarihinde, "Garipçilik Akımı" ("Birinci Yeni Hareketi" olarak da bilinir) adlı yeni ve çağdaş bir akımı başlattılar. Şiirde alışılagelmiş, geleneksel kuralları yok sayan bu "Yeni Şiir" akımı, dilde sadeliği, söylemde özentisizliği, biçimde serbestliği ve konuda basitliği vurguluyordu. Sanatın toplum için yapılması gerektiğini ifade ediyor; gündelik hayatın da yalın bir dille satırlara yansıtılabileceğini gösteriyor ve yergi, alay, mizah öğelerinden bolca yararlanıyordu. Aruz ve hece ölçüsü gibi ölçüsel kalıplardan bağımsızlaşan bu yeni sosyal şiir anlayışı, dönemin edebiyat çevrelerince epey tartışılır hale gelmiş; dergi sütunlarında karşılıklı atışmalara sahne olmuştu.

Oktay Rıfat, bu yeni bakış açısıyla kaleme aldığı ilk şiirlerinde, romantizmin doruklarında, güçlü aşk temaları işledi; toplumsal ve kentsel yaşamın ironilerinden, lirizmden uzak bir söylemle bahsetti ve genellikle somut temalar üzerinde durdu. Güçlü ifade tarzını, masal ve tekerlemeler kullanmak suretiyle pekiştirdi. 1945 yılında yayımlanan "Yaşayıp Ölmek, Aşk ve Avarelik Üstüne Şiirler", "Güzelleme" ve "Aşağı Yukarı" adlı şiir kitaplarında, sıradan insanların sıradan hayatlarından kesitler sunmuş; onların duygu ve düşüncelerini, mizah ve komedi unsurlarından yararlanarak satırlara dökmüştü. Bu yıllarda şiirleri, Aile (1947), Orhan Veli tarafından çıkarılan Yaprak (1949-1950) ve Yeditepe (1951-1957) gibi dergilerde yayımlandı.

Paris dönüşü gerçekleşen bu yazınsal ve düşünsel faaliyetlerinin yanı sıra, bir süre Maliye Bakanlığı'nda görev yapmasının ardından, Matbuat Umum Müdürlüğü'nde (Basın Yayın Genel Müdürlüğü) çalıştı. Sonrasında ise, yine Ankara'da serbest avukatlık yapmaya başladı. 1954 yılında kaleme aldığı ve toplumsal sorunlara eğildiği, "Karga ve Tilki" adlı şiir kitabıyla, Yeditepe Şiir Ödülü'nün sahibi oldu. 1955 yılında ise, İstanbul'a taşınarak avukatlık mesleğine burada devam etti.

Aynı zamanda oldukça iyi bir ressam olan Oktay Rıfat'ın, edebiyat ve sanat yaşamında ilk dönemi sayılan Garip hareketinin ardından, 1955 yılında yayımladığı "Perçemli Sokak" adlı, önsözü hayli tartışmaya neden olan kitabı ile, "İkinci Yeni" adı verilen, yeni bir şiir anlayışına yöneldi. Paris'te bulunduğu süre içerisinde, yakından tanıma fırsatı bulduğu Fransız şairlerin "gerçeküstücü" şiir yaklaşımına kaymaya başladı. Anlamı net olmayan, imgeci, soyut ve yoruma açık bir üslup edindi. Bu yeni stil şiirlerinde, geniş kelime haznesini etkileyici bir şekilde kullandı ve Türkçenin ses zenginliğini ustalıkla satırlara işledi. Gündelik hayatı, insan ilişkilerini, yaşanmışlıkları, birer fotoğraf karesi edasında tasvir ederek, okuyucunun gözüne birtakım görüntüler getirmeye çalışarak, ressam yönünü de açığa çıkardı. Kurgusu basit, ancak itinalı ve hassas anlatımıyla, şiiri topluma yakınlaştırmaya çalıştı. Bu nedenle, sık sık halk edebiyatından söylemler kullandı. Her ne kadar sisteme yönelttiği eleştirel bakış açısını bazı şiirlerinde fazlaca açığa çıkarsa da, hiçbir zaman karamsar olmadı. Aksine, yaşama olan neşeli sevdasını yoğun şekilde hissettirdi. Aynı tarzda kaleme aldığı "Aşk Merdiveni" adlı şiir kitabını, 1958 yılında yayımladı. Yazın çalışmalarının yanı sıra, İstanbul'da serbest olarak sürdürdüğü avukatlık mesleğine, 1961 yılından itibaren Devlet Demir Yolları'nda devam etti.

1960'lı yılların başlarında, "Latin Ozanlarından Çeviriler" ve "Yunan Antologyası" gibi, Latin ve Yunan ozanların mitoloji kitaplarının Türkçe çevirilerini yapan ünlü şair, dönemin yerel ve uluslararası, toplumsal, ekonomik ve politik gelişmelerinin etkisi altında kaldı. Aynı zamanda, çevirdiği kitaplardaki mitolojik kahramanlarla toplumsal sorunlar arasında ilişikler kurdu. Bu dönemde, genellikle sosyal sorunlar, emekçilerin hakları ve sistemsel karmaşalar ile ilgili düşüncelerini satırlara döktü. Özellikle, 1966'da çıkan "Elleri Var Özgürlüğün" adlı şiir kitabında bu düşüncelerinin oldukça fazla etkisi görüldü.

Somuttan soyuta, gündelik hayattan sosyal konulara geçiş yapan Oktay Rıfat, 1969 yılında yayımladığı, "Şiirler" adlı kitabıyla, edebiyat hayatında üçüncü ve son dönemine girdi. Bu kitapla, Türk Dil Kurumu Şiir Ödülünü almaya layık görülen usta şair, son döneminde, toplumsal sorunların yanı sıra, tarih, doğa ve evren gibi konular da işledi. "Çobanıl Şiirler" (1976), "Bir Cigara İçimi" (1979) ve "Denize Doğru" (1982) öncekinden farklı şekilde işlediği konulara birer örnektir. Şiirle birlikte, tiyatro oyunu ve roman gibi düzyazı çalışmalarına da ağırlık verdi. Bazı uzun şiirlerini de, senaryo tadında, düzyazıya benzer şekilde kaleme aldı. Tarzını, biçimini ve yazın anlayışını iyice belirginleştirdiği, dili ve kelimeleri kullanmada ustalaştığı bu son döneminde, şiirin kuramsal karakteri üzerine de kitaplar yazdı.

1980 yılında, "Bir Cigara İçimi"yle Sedat Simavi Vakfı Ödülü'nü aldı. "Oyun İçinde Oyun", "Zabit Fatma'nın Kuzusu", "Atlar ve Filler", "Yağmur Sıkıntısı","Kadınlar Arasında", "Birtakım İnsanlar" ve "Çil Horoz" oyunlarının her biri tiyatroda sahnelendi. "Kıskançlar" adlı oyunu ise, Melih Cevdet'le birlikte kaleme aldı. Bu eserlerindeki kahramanların pekçoğu, toplumun değişik kesimlerini sembolize ediyordu ve tarz olarak birbirlerinden çok farklıydılar. "Bir Kadının Penceresinden" adlı ilk roman çalışmasını, 1976 yılında yayımlayan Oktay Rıfat, 1980'de çıkardığı "Danaburnu" kitabıyla, Madaralı Roman Ödülü'nün sahibi oldu.

Fransızca öğretmeni ve Türk Dil Kurumu Tercüme Bürosu'na uzun zaman hizmet vermiş, Fransızca çevirmeni Sabiha Rıfat'la evlenmiş olan Oktay Rıfat, 1973 yılında, Devlet Demir Yolları'nda birinci bölge avukatıyken, emekliye ayrıldı. Bu dönemde de yazmaya devam etti ve çok başarılı eserler koydu. Ölmeden önceki son eseri olan "Yağmur Sıkıntısı" adlı tiyatro oyununu tamamlamasının ardından, 18 Nisan 1988 tarihinde, İstanbul'da hayata veda etti. Yaşamı boyunca birçok ödüle layık görülen Oktay Rıfat, çağdaş Türk şiirinin en önemli isimlerinden biri olarak kabul edilmektedir.

ESERLERİ:

ŞİİR:

Garip 1941 (Orhan Veli Kanık ve Melih Cevdet Anday'la)

Yaşayıp Ölmek, Aşk ve Avarelik Üstüne Şiirler 1945

Güzelleme 1945

Aşağı Yukarı 1952

Karga ile Tilki 1954

Perçemli Sokak 1956

Aşık Merdiveni 1958

Elleri Var Özgürlüğün 1966

Şiirler 1969

Yeni Şiirler 1973

Çobanıl Şiirler 1976

Bir Cigara İçimi 1979

Elifli 1980

Denize Doğru Konuşma 1982

Dilsiz ve Çıplak 1984

Koca Bir Yaz 1987

ROMAN:

Bir Kadının Penceresinden 1976

Danaburnu 1980

Bay Lear 1982

OYUN:

Birtakım İnsanlar 1961

Kadınlar Arasında 1966

Yağmur Sıkıntısı, Toplu Oyunlar 1988

ÖDÜLLERİ:

1955 Yeditepe Şiir Ödülü "Karga ile Tilki" kitabıyla

1970 Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü "Şiirler" kitabıyla

1980 Sedat Simavi Vakfı Edebiyat Ödülü "Bir Cigara İçimi" kitabıyla

1981 Madaralı Roman Ödülü "Danaburnu" romanıyla

1984 Behçet Necatigil Şiir Ödülü "Dilsiz ve Çıplak" kitabıyla



Kaynak:Biyografiler.com