Sabancı:'AB sürecinde uzun vadeli hareket edilmeli'
2007-01-16
Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Sabancı, AB ile ilişkilerde kısa vadeli gelişmelere odaklanmadan, ilişkilerin istikrarlı bir biçimde devam ettirilmesi gerektiğini söyledi.
Sabancı, ekonomide belirgin bir iyileşme görüldüğünün de altını çizerek, "Ekonomik ve siyasi istikrar içinde, reformları kararlılıkla sürdürerek, Türkiye'nin önünü açmak zorundayız" dedi.
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Sabancı ve Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) Başkanı Celal Beysel, Mersin Sanayici ve İşadamları Derneği'nin (MESİAD) hizmet binasının açılışı için Mersin'e geldi. Binanın açılışının ardından Erhan Deniz Toplantı Salonu'nda bir konuşma yapan Sabancı, Avrupa Birliği'ne (AB) tam üyelik müzakerelerinde sekiz başlığın askıya alınması yönündeki kararın, adil olmayan bir yaklaşım olduğunu söyledi. AB içindeki bir grup ülkenin, verdikleri sözlerin arkasında durma iradesini göstermeyerek, geçmişte yaptıkları hataları örtbas etmeye çalıştıklarına dikkat çeken Sabancı, "AB, Kıbrıs sorununun çözümünü güçleştiren adımı, Annan Planı iki toplumda referanduma sunulmadan önce Güney Kıbrıs'a üyelik garantisi vererek atmıştır. Ardından, Kuzey Kıbrıs'ta izolasyonun kaldırılması sözünü vermiştir ve tutmamıştır. Sonunda, Kıbrıs'taki çözümsüzlükle yakından ilgili olan limanlar sorununun arkasına gizlenen birkaç AB ülkesinin, süreci yavaşlatma veya yönünü değiştirme politikalarına teslim olmuştur" dedi.
"Bizim için önemli olan sürecin devam etmesidir" diyen Sabancı, en az 8 -10 yıllık bir süreçten söz ediliyorsa, bu krizin bu süreçteki ne ilk, ne de son kriz olmadığını ve olmayacağının bilinmesi gerektiğini ifade etti. Dönemsel etkilerle ortaya çıkan bu tür krizlerin, daha önce defalarca olduğu gibi, bu kez de çözüme kavuşturulabileceğinin altını çizen Sabancı, "Yeter ki inisiyatifi ele alalım, aktif bir biçimde çözüm arayalım. Türkiye'nin tam üyeliğinin, hem tek tek ülkeler, hem de birlik bazında AB'nin ekonomisini, sosyal hayatını, huzur ve güvenliğini ve siyasal istikrarını geliştireceğini, bıkmadan, usanmadan anlatalım. 'AB bizi istemiyorsa, neden ısrarla AB'ye girmeye çalışıyoruz' diyenlere şunu hatırlatmak istiyorum. Bugün, bazı Avrupalı politikacıların kısa vadeli çıkarları, özellikle Almanya-Fransa ekseninde bize karşı bir direnç yaratıyor olabilir. Ama bu dönemsel direncin ötesinde bazı gerçekleri AB'nin görmediğini sanmayalım" diye konuştu.
"AVRUPALI İŞADAMI TÜRKİYE'NİN AB ÜYELİÐİNİ DESTEKLİYOR"
Avrupa iş dünyasının Türkiye'de önemli yatırımları bulunduğunu ve bunların her geçen gün arttığını hatırlatan Sabancı, şöyle devam etti:
"Avrupalı işadamı Türkiye'nin genç, canlı, hızla yükselen ve jeostratejik pozisyonu olan bir pazar olduğunun farkında. Bu yüzden de Türkiye'nin AB üyeliğini güçlü biçimde destekliyor. Türkiye'nin, hızla gelişen bir pazar olarak Gümrük Birliği içinde yer alması, Avrupa'nın büyük ekonomilerinde ciddi istihdam yaratmış durumda ve yaratmaya da devam edecek. Dünyanın hızlı gelişen stratejik sektörlerinde, enerjide, bilişim, finans ve telekomünikasyonda Türkiye cazip bir ülke konumunda. Avrupa'nın Rusya dışındaki alternatif enerji kaynaklarına ulaşabilmesi, Türkiye koridorunu etkin kullanabilmesine bağlı. AB'nin kendi iç güvenliğini sağlayabilmek için, organize suç, yasa dışı göç ve terörizm konularında Türkiye'nin güçlü desteğine ihtiyacı var. Türkiye bu desteği şimdiden vermeye başlamış durumda".
Hem siyasette, hem ekonomide istikrarı sağlayarak, sürdürülebilir bir büyüme içine girmeyi ve bu şekilde Türkiye'nin her yönüyle gelişmiş bir ülke olmasını istediklerini vurgulayan Sabancı, AB'nin bu amacı gerçekleştirmek izin yegane referans noktası konumunda olduğunu kaydetti. Sabancı, "AB dağılmayı göze alabilir mi? ABD ve Japonya gibi dev ekonomilerin, Çin, Hindistan, Rusya gibi yükselmekte olan yeni devlerin karşısında AB'nin birliğini korumak, pekiştirmek ve sorunlarını çözerek genişleyebildiği kadar genişlemekten başka çaresi var mı?" diye sordu. Türkiye'nin kendi çıkarları açısından güçlü bir Avrupa'nın üyesi olmasının anlamlı olduğunu ifade eden Sabancı, AB uyumu bağlamında her alanda gerçekleştirilen reformların, gelişmişlik yolunda Türkiye'nin gerçek ihtiyaçlarını karşıladığını söyledi.
AB'nin dönem başkanlığını yeni devralan Almanya'dan, teknik açıdan hazır olan tüm başlıklarda müzakereleri açarak, Kıbrıs'ta izolasyonları kaldırma konusunu sonuçlandırmasını beklediklerini dile getiren Sabancı, "AB ile ilişkilerimizde kısa vadeli gelişmelere odaklamadan, masada oturmanın getirilerinden maksimum ölçüde yararlanarak, tam üyelik hedefine doğru yürüyüşümüzü kesintisiz biçimde sürdürmeliyiz. Türkiye'nin gelişmiş ülkeler arasında yerini alabilmek için AB'ye ne kadar ihtiyacı varsa, AB'nin de bir dünya sahnesindeki rolünü koruyabilmek için Türkiye'ye o kadar ihtiyacı var" şeklinde konuştu.
"REFORMLARI SÜRDÜRÜP TÜRKİYE'NİN ÖNÜNÜ AÇMAK ZORUNDAYIZ"
Türkiye'nin içinde bulunduğu ekonomik durumu da değerlendiren Sabancı, 2001 krizinden sonra uygulanan ekonomik programın, Türkiye'nin 2002-2005 döneminde yılda ortalama yüzde 7.5 civarında bir hızla büyürken, aynı dönemde enflasyonu da yüzde 70'lerden yüzde 8 seviyelerine indirdiğini hatırlattı. Bu dönemde, faizlerin gerilemesi sayesinde ekonomi genelinde güven ortamının da yeniden tesis edilerek, tüketim ve yatırımların canlandırıldığını belirten Sabancı şunları söyledi:
"Yüksek cari açığın azaltılabilmesi için, makro istikrarı tehlikeye atmayacak ve diğer temel ekonomik göstergelerde bozulmaya neden olmayacak bir çözüm ancak uzun vadede üretim yapısındaki değişimlerle mümkün olabilir. Dalgalanmalara rağmen, Türkiye'nin ekonomik performansının, geçmiş dönemlerle karşılaştırıldığında, eşine az rastlanır bir iyileşme gösterdiği açıktır. Ekonomimizin makro değerlerinde sağlanmış olan belirgin iyileşmeyi sürdürmek ve daha da ileri götürmek durumundayız. Bunun için seçim ekonomisine geçit vermemeliyiz. Yapısal reformları devam ettirmeli, özelleştirmeleri hız kesmeden sürdürmeli, yabancı sermayenin önünü açmaya devam etmeli ve kayıt dışı ekonomiyle mücadele etmeliyiz. Türkiye bu noktalara kolay gelmedi. Buraya gelebilmek için çok kaynak sarf ettik, çok bedel ödedik. Bu süreci yeniden yaşayamayız. Ekonomik ve siyasi istikrar içinde, reformları kararlılıkla sürdürerek, Türkiye'nin önünü açmak zorundayız".