Sekban-ı Cedid
Sekban-ı Cedid
Sekban-ı Cedid, II. Mahmut tarafından daha önceki Nizam-ı Cedid Ordusu model alınarak kurulmuş kısa ömürlü bir Osmanlı ordusudur.
1808 yılında 14 Ekim tarihinde padişah II. Mahmut'un emri ile Alemdar Mustafa Paşa tarafından kurulmuştur. Avrupa standartlarına göre kurulan bu ordu Üsküdar'daki kışlalarda askeri eğitim ve öğretime başladı. Sekizinci ocak olarak tanımlandı ve tuğ ve sancak verilerek bağımsız bir ocak haline getirildi. 1808 yılında Yeniçerilerin isyanı ve Alemdar Mustafa Paşa'nın öldürülmesiyle Sekban-ı Cedit ocağı 18 Kasım 1808 tarihinde ortadan kaldırıldı.
Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa yenilik taraftarlarının da desteğiyle kendisine bağlı alternatif bir askeri güç oluşturmuş görünüyordu. Bu durum rahatsızlığa sebep oldu. Padişahın da Yeniçerilerin yanında yer almasıyla Sekban-ı Cedit ordusu Yeniçeri topları ile yok edildi.
III. Selim’in başlattığı “Nizam-ı Cedid” yani “Yeni Düzen” hareketinin muhaliflerince sona erdirilmesinin ardından, reform yanlısı devlet adamlarının girişimi ve telkiniyle Rusçuk Ayanı Alemdar Mustafa Paşa, emrindeki kuvvetlerle İstanbul’a gelerek kontrolü ele geçirmişti. Amacı Sultan Selim’i tekrar tahta çıkarmaktı. Fakat Sultan IV. Mustafa iktidarını korumak için hanedanın son bulması pahasına o sırada hayatta olan amcası eski sultan ile Osmanlı hanedanın son şehzadesi II. Mahmut'un idamlarını emretmişti. Neticede ise III. Selim öldürülmüş, Şehzade II. Mahmut ise kurtulmuştu.
Amacına muvaffak olamayan Alemdar Mustafa Paşa, Şehzade II. Mahmut’u destekleyerek tahta çıkarmış kendisi de sadarete geçmişti. Yeni sadrazam 28 Temmuz’da tayininden 15 Kasım 1808’e kadar yani 3 ay, 18 gün süren sadareti sırasında çok önemli işlere el atmıştı.
İktidar paylaşımı: Sened-i İttifak
Önce asi Yeniçeriler sindirildi. Zorba ocak ağaları idam edildi. Ardından Rumeli ve Anadolu’daki isyanlar ile Osmanlı İmparatorluğu’nun içinde bulunduğu savaş ortamından faydalanarak bulundukları bölgelerde nüfuz sahibi olan ayanların İstanbul’a davet edilmesiyle Osmanlı padişahı, merkezi devlet ricali ve ulema arasında aslında bir güç ve iktidar paylaşımı anlamına gelen “Sened-i İttifak” kabul edildi. Hükümranlık haklarının ve mutlak otoritesinin zedelenmesine karşı olan her idareci gibi Sultan II. Mahmut da dönemin şartları gereği ve ayanları itaat altına alacak bir orduya sahip olmadığı için bu belgeyi istemeyerek de olsa tasdik etmiş ve uzlaşma yoluna gitti. Fakat bu durum yeni padişahın kendisi de bir ayan olan Alemdar Mustafa Paşa’ya karşı düşmanlığına ve ölümüne seyirci kalmasına sebep olacaktı.
Alternatif bir güç denemesi: Sekban-ı Cedit Ordusu
Gücünü pekiştirmek isteyen Alemdar Mustafa Paşa’ın yaptığı ikinci önemli iş ise “Sekban-ı Cedid” adıyla, yeni bir ordu kurulmasına teşebbüs etmek oldu. Nitekim diğer ayanların İstanbul’dan ayrılışının hemen ardından yeni sadrazam askeri ıslahata girişerek, başta Yeniçeri Ocağı olmak üzere yedi askeri ocak ile anlaşarak, sekizinci bir ocağı yani “Sekban-ı Cedid Ocağı”nı kurmak için çalışmalara başladı. İlk aşamada Levent ve Selimiye kışlalarına yerleştirilen bir miktar askerle eski Nizam-ı Cedid Ordusu subaylarından Arnavud Mustafa Bey yeni ordu için asker yazmakla görevlendirildi. Buraya alınan askerlere batılı usullere dayanan talim uygulanmaya başladı. Şıkk-ı Evvel Defterdarı Behic Efendi, “Umur-u Cihadiyye” adıyla ihdas edilen nazırlığa tayin edildi. Böylece 14 Ekim 1808’de ocak resmi olarak teşekkül etmiş oldu. Ocak Ağalığına ise Nizam-ı Cedid Kethüdası Süleyman Ağa getirildi. Özel bir üniforma giydirilen bu yeni ordu askerine diğer ocaklardan daha fazla tahsisat verildi. Bu sebeple Yeniçerilerin bir kısmı bile yeni ocağa asker yazılmaya başladı. Yeni ordunun alametleri olmak üzere tuğ, askeri bando ve sancak belirlendi.
Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa yenilik taraftarlarının da desteğiyle kendisine bağlı alternatif bir askeri güç oluşturmuş görünüyordu. Sekban-ı Cedid Ordusu’na bir ay içinde dört bin asker kaydolmuştu. Emrine sadık 16.000 bin askeri vardı.
Yeni ordunun kuruluşuna paralel olarak Yeniçeri Ocağı’nda da düzenlemeler yapma yoluna gitti. Askerlik yerine esnaflık yapan ocak mensuplarının herkese sattıkları ulufe yani maaş cüzdanı olan “esame”lerin yarı bedelle devlet tarafından satın alınması kararlaştırıldı. Ayrıca yine ocak mensubu olan fakat askerlikle ilişiği bulunmayan zanaatkâr ve esnafın sekban ve kalyoncu yazılarak askeri eğitim aldıktan sonra işlerine dönmeleri şartı getirildi. Tabi bütün bunlar, Yeniçerilerin sadrazam’a karşı düşmanlıklarının artmasına sebep oldu. Ayrıca Alemdar’ın kurduğu idare ile nüfuzunun artmasından çekinen Sultan II. Mahmut da Yeniçerilerin yanında yer aldı. Böylece Sadrazam, eski Nizam-ı Cedid kadrosu, saray ricali ve padişah arasında bilek güreşini andıran bir iktidar ve güç savaşı yaşanmaya başladı.
Bu ortamda başta Alemdar Mustafa Paşa olmak üzere Kaptan-ı Derya Ramiz Paşa ve Kadı Abdurrahman Paşa gibi arkadaşlarının rüşvet, hediye ve müsaderelerle zenginleşmeleri, her gece sefahat ve saz âlemleriyle harem hayatına dalmaları, sadık adamlarıyla ters düşerek yalnız kalmaları, Yeniçerilere ve diğer ocaklılara bekledikleri fırsatı ve isyan için propaganda zeminini hazırladı. Nitekim 15/16 Kasım 1808 gecesi 400 kadar Yeniçeri Babıâli’yi kuşatmış, Alemdar Mustafa Paşa teslim olmaktansa orada bulunan cephaneliği patlatarak beş yüz yahut sekiz yüz kişiyle birlikte can vermişti. Ancak isyan sona ermedi. Alemdar’a yakın kimseler bir bir öldürülmeye başlandı. Sekban-ı Cedid askeri dağıtıldı ve subayları katledildi. Tersane ile Tophane ele geçirildi. Sekban kışlaları olan Levent ve Selimiye yakıldı. İş bu şekle girince Alemdar'ın arkadaşlarından Ramiz ve Kadı Abdurrahman Paşalar da Rumeli’ye kaçtılar. Bu olaylar sırasında İstanbul tam bir anarşi içine düştü ve yağmalar yaşandı.
Sultan II. Mahmut ile asi Ocak Ağaları arasında yapılan anlaşmayla isyan sona erdi. 18 Kasım 1808 tarihinde Sekban-ı Cedid adlı yeni askeri teşkilat lağvedildi. Böylece Nizam-ı Cedid Ordusu’nun tekrarı mahiyetindeki ikinci girişim de başarısızlıkla neticelenmiş oldu.
Kaynaklar:
Ekmeleddin İhsanoğlu (Editör), Osmanlı Devleti ve Medeniyeti Tarihi, c.I, s.80-82, İstanbul, 1994.
İsmail Hami Danişmend, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, c.IV, s. 132-136, İstanbul, 2011.
Enver Ziya Karal, Büyük Osmanlı Tarihi, c.I, s. 93-94, Ankara, 1960.