Biyografiler.com : Her yaşam bir iz bırakır. | Türkiye'nin en çok okunan biyografi sitesine hoş geldiniz.

Antik Roma


Antik Roma, MÖ 9. yüzyılda İtalya Yarımadası'nda kurulan Roma şehir devletinden doğarak tüm Akdeniz'i çevreleyen bir imparatorluk hâline gelen medeniyetin adıdır. Yaklaşık 2.200 yıl boyunca varlığını sürdürmüş olan Roma uygarlığı bir monarşiden oligarşi ve cumhuriyetin bileşimi bir demokrasiye ve daha sonra da otokratik bir imparatorluğa dönüşmüştür.

Fetih ve asimilasyon yollarıyla Batı Avrupa ve Akdeniz'i çevreleyen bölgede egemen olan Roma İmparatorluğu, iç istikrarsızlıkların ve özellikle de göçebe toplulukların akınlarıyla yıpranmaya başlamıştır. Bu etkiler sonucunda Hispania, Galya ve İtalya'yı içine alan Batı Roma İmparatorluğu 5. yüzyılda bağımsız krallıklara bölündü. İmparatorluğun batı kesiminin dağılması, tarihçiler tarafından Antik Çağlar'ın sonu, Orta Çağ'ın, aynı zamanda Karanlık Çağ'ın da başlangıç tarihi olarak kabul edilir. Öte yandan Doğu Roma İmparatorluğu, Osmanlı padişahı Fatih Sultan Mehmed'in 1453 yılında İstanbul'u fethetmesiyle son bulmuştur.

Roma uygarlığı, kültürel olarak yoğun biçimde ilham ve örnek aldığı Antik Yunan ile birlikte "klasik antikite"ye dâhil edilir. Antik Roma Batı dünyasındaki hukuk, savaş, sanat, edebiyat, mimari, teknoloji ve dil konularının gelişimine büyük katkıda bulunmuştur ve hâlen de günümüz dünyası üzerinde büyük etkiye sahiptir.

Antik Roma, Roma kent devletinden doğan uygarlığa verilen isimdir. Yaklaşık 12 yüzyıl boyunca varlığını sürdürmüş olan Roma uygarlığı bir monarşiden oligarşik cumhuriyete de daha sonra büyük bir imparatorluğa dönüşmüştür. Fetih ve asimilasyon yollarıyla Roma Batı Avrupa ve Akdeniz'i çevreleyen bölgede egemen olmuştur. Bununla birlikte belirli birkaç faktör nedeniyle zaman içinde Roma İmparatorluğu düşüşe geçti ve çöktü. İmparatorluğun batı bölümü 5. yüzyılda bağımsız krallıklara bölünürken; Konstantinapolis'den yönetilen doğu imparatorluğu, geleneksel olarak "Roma'nın düşüş" tarihi kabul edilen M.S. 476'dan sonra Bizans İmparatorluğu adıyla anılmıştır.


Roma uygarlığı, kültürel olarak yoğun biçimde ilham aldığı ve örnek edindiği Antik Yunan ile birlikte "klasik antikite" içine dahil edilir. Antik Roma Batı dünyasındaki hukuk, savaş, sanat, edebiyat, mimari ve dil konularındaki gelişimine büyük katkıda bulunmuştur.

Tarihçe

Efsaneye göre Roma, MÖ 27 Nisan 753 tarihinde Truva prensi Aeneas'ın torunları olan Romulus ve Remus adlı ikiz kardeşler tarafından kuruldu. Alba Longa'nın Latin kralı Numitor, kardeşi Amulius tarafından tahtından edilmiş ve Numitor'un kızı Rhea Silvia, Romulus ve Remus'u doğurmuştu. Rhea Silvia Mars'ın tecavüzüne uğramış bir Vesta bakiresiydi ve bu da ikizleri yarı tanrı konumuna getirmişti. İkizlerin tahtı yeniden ele geçirmelerinden korkan yeni kral, Romulus ve Remus'un boğdurulmasını emretti. Dişi bir kurt (bazı anlatımlara göre bir çobanın karısı) ikizleri kurtardı ve büyüttü. İkizler yeterince büyüdüklerinde Alba Longa tahtını Numitor'a geri verdiler. Ardından kendi şehirlerini kurdular. Ancak Romulus şehrin ilk kralının kim olacağına ilişkin bir tartışmada Remus'u öldürdü. Böylece şehir Romulus'un adıyla anılmaya başlandı. Efsaneye göre şehirde kadın olmadığından Latinler Sabinleri bir festivale davet ettiler ve bakire kadınlarını çaldılar. Bu da Latinler ile Sabinlerin bütünleşmesine yol açtı.

Roma şehri Tiber nehrinin sığ bir bölümündeki yerleşimlerin gelişmesiyle ortaya çıkmıştı. Arkeolojik bulgulara göre Roma köyü muhtemelen MÖ 8. yüzyılda kurulmuştu ancak bu tarih MÖ 10. yüzyıla kadar götürülebilir. Etrüsklerin MÖ 7. yüzyıl sonlarında aristokrat ve monarşik bir elit kesim oluşturarak bölgede siyasi kontrol sağladıkları anlaşılmaktadır. Etrüskler MÖ 6. yüzyıl sonlarında bölgedeki güçlerini yitirdiler ve bu noktada Latin ve Sabin kabileleri yöneticilerin iktidarını çok daha fazla sınırlayan bir cumhuriyet oluşturarak kendi devletlerini yeniden kurdular.

Titus Livius gibi daha sonraki dönemlerin *yazarlarının anlattıklarına göre Roma Cumhuriyeti Roma'nın yedi *kralından sonuncusu Gururlu Tarkinus'un tahttan indirildiği ve her yıl seçilen magistralar (memurlar) ve çeşitli temsilî kurumlardan bir araya gelen bir sistemin oluşturulduğu MÖ 509 tarihinde kuruldu. En önemli magistralar kuvvet yetkisi ya da askerî kumandanlık yetkisine sahip iki konsüldü. Konsüller patricilerden (asiller) oluşan Roma Senatosu ile çekişmek durumundaydılar. Senato başlangıçta önde gelen asillerden oluşan ve tavsiyelerde bulunan bir kurumdu ancak zaman içinde gücü de, boyutu da arttı. Diğer görevliler praetorlar, aedilisler ve quaestorlar idi. Magistralıklar başlangıçta yalnızca soylulara mahsustu. Ancak daha sonra sıradan insanlara (plebler) da açıldı. Cumhuriyet meclisi comitia centuriata ve comitia tributadan oluşuyordu.

Romalılar Etrüskler de dâhil olmak üzere İtalya Yarımadası'ndaki diğer halkları boyunduruk altına aldılar. Roma'nın İtalya'daki hegemonyasına yönelik son tehdit MÖ 281 yılında önemli bir Yunan kolonisi olan Taranto'dan gelmiş ancak bu da savuşturulmuştur. Romalılar stratejik bölgelerde koloniler kurarak fethettikleri yerleri güvence altına almışlar ve bölgede dengeli bir denetim sağlamışlardır.

MÖ 3. yüzyılın ikinci yarısında Roma, Kartaca ile Pön savaşlarının ilkinde karşı karşıya geldi. Bu savaşlar sonunda Roma, Sicilya ve Hispania'da ilk denizaşırı fetihlerini yaptı ve önemli bir emperyal güç olarak yükselişe geçti. MÖ 2. yüzyılda Makedonya ve Selefki imparatorluklarını bozguna uğrattıktan sonra Romalılar Akdeniz'in hâkimi hâline geldiler.

Ancak bu hâkimiyet iç çekişmelere yol açtı. Senatörler eyaletlerin üstünden zengin oldular ancak çoğunluğu ufak çaplı çiftçi olan askerler daha uzun süre evlerinden uzak kalıyorlar ve topraklarıyla ilgilenemiyorlardı. Ayrıca yabancı kölelere yönelik eğilim, maaşlı iş sayısını azaltıyordu. Savaş ganimetleri, yeni bölgelerdeki merkantilizm ve tımar sistemi zenginler için yeni ekonomik fırsatlar yarattı ve yeni bir tüccar sınıfı olan atlı sınıfını ortaya çıkardı. Roma hukukuna göre Senato üyeleri ticaretle uğraşamıyordu. Dolayısıyla atlılar teoride senatoya girseler de siyasi iktidar bakımından kısıtlandırılmışlardı. Senato sürekli olarak toprak reformlarını geri çevirerek atlı sınıfına hükûmette daha fazla söz hakkı vermeyi reddetti. Rakip senatörlerin kontrolündeki şehirli işsizlerden oluşan çeteler şiddet yoluyla seçmenlere gözdağı veriyorlardı. MÖ 2. yüzyıl sonunda sulh hâkimi olan Gracchus kardeşlerin patricilerin elindeki toprakları pleblere dağıtacak bir reform yasasını senatodan geçirmeleriyle mesele kritik bir noktaya geldi. Her iki kardeş de öldürüldü ancak senato pleb ve atlı sınıflarının huzursuzluğunu yatıştırmak için Gracchus kardeşlerin reformlarından bazılarını geçirdi. Müttefik İtalyan şehirlerinin Roma vatandaşlığı alamamaları MÖ 91-88 yılları arasında yaşanan Sosyal Savaş'a neden oldu. Marius'un yaptığı askerî reformlar, askerlerin kumandanlarına şehre duyduklarından daha fazla bağlılık duymasına neden oldu. Bu Marius ile Sulla arasında Sulla'nın MÖ 81-79 yılları arasındaki diktatörlüğüyle sonuçlanacak iç savaşa yol açtı.

MÖ 1. yüzyılın ortalarında Jül Sezar, Pompey ve Crassus cumhuriyeti kontrol altına almak için Birinci Triumvirate olarak bilinen gizli bir üçlü yönetim anlaşması yaptılar. Sezar'ın Galya'yı fethetmesinden sonra senato ile Sezar'ın arası açıldı ve Sezar ile Pompey'in önderlik ettiği senato güçleri arasında bir iç savaş çıktı. Savaşı Jül Sezar kazandı ve ömür boyu diktatör ilan edildi. MÖ 44'te Jül Sezar, tüm iktidarı kendi elinde toplamasına karşı olan senatörler tarafından anayasal hükûmeti geri getirmek amacıyla öldürüldü. Ancak sonrasında Sezar'ın vârisi olarak gösterdiği Augustus ile Jül Sezar'ın eski yandaşları Marcus Antonius ve Lepidus'tan oluşan ikinci bir üçlü yönetim başa geldi. Ancak bu ittifak çok geçmeden bir iktidar mücadelesine dönüştü. Lepidus sürgüne gönderildi ve Augustus, Marcus Antonius ile Kleopatra'yı MÖ 31'de Aktium savaşında yenerek MÖ 27'de Roma'nın tartışmasız hükümdarı oldu.

İmparatorluk
Tüm düşmanlarını yenen Augustus cumhuriyetin devlet yapısını görünüşte yerinde bırakarak neredeyse tüm iktidarı elinde topladı. Halefi Tiberius ciddi bir muhalefetle karşılaşmadan başa geçti ve 68'de Neron'un ölümüne kadar devam eden Julio-Claudian hanedanını kurdu. Artık imparatorluk olan Roma'nın genişlemesi ahlâksız ve yoz bazı imparatorlara (Caligula tam anlamıyla deliydi ve Neron da gaddarlığı ve devlet işlerinden ziyade kişisel meselelerine zaman ayırmasıyla bilinirdi) rağmen devam etti. Julio-Claudian hanedanını Flavian hanedanı takip etti. "Beş İyi İmparator" döneminde (96-180) imparatorluk toprak genişliği, ekonomi ve kültür bakımından doruk noktasına ulaştı. Pax Romana sırasında iç ve dış tehditlerden uzak Roma zenginleşti. Trajan döneminde Daçya'nın fethiyle imparatorluk en geniş sınırlarına ulaştı. Roma toprakları 6,5 milyon km²'lik bir alanı kapsıyordu.

193 ile 235 yılları arasındaki döneme Severus hanedanı hâkim oldu ve Elagabalus gibi yetersiz bazı hükümdarlar başa geçti. Buna ilaveten ordunun kimin imparator olacağı konusunda artan etkisi uzun süreli bir emperyal çöküşe ve Üçüncü Yüzyıl Krizi olarak adlandırılan dış istilalara neden oldu. Kriz Diocletianus döneminde aşıldı. Diocletianus 293 yılında imparatorluğu iki imparator ve onların yardımcılarından oluşan bir tetrarşi ile yönetilmek üzere doğu ve batı olarak ikiye ayırdı. Yarım yüzyıldan uzun bir süre birçok ortak yönetici imparatorluğun başına geçmek için mücadele etti. 11 Mayıs 330'da imparator I. Konstantin Byzantion'u Roma İmparatorluğu'nun başkenti ilan etti ve adını Konstantinopolis olarak değiştirdi. İmparatorluk 395 yılında Doğu Roma İmparatorluğu (Bizans İmparatorluğu) ve Batı Roma İmparatorluğu olarak ebediyen ikiye bölündü.

Batı Roma İmparatorluğu sürekli olarak barbar akınlarından muzdaripti ve imparatorluğun çöküşü aşamalı olarak sürdü. 4. yüzyılda Hunların batıya akını Vizigotların imparatorluk sınırları içine iltica etmelerine neden oldu. 410 yılında I. Alarik önderliğindeki Vizigotlar Roma şehrini yağmaladılar. Vandallar Galya, İspanya ve Kuzey Afrika'daki Roma topraklarını istila ettiler ve 455'te Roma'yı yağmaladılar. 4 Eylül 476'da Germen Odoakr, batının son Roma imparatoru Romulus Augustus'u tahttan indirdi. Yaklaşık 1200 yılın sonunda Roma'nın Batı'daki egemenliği sona erdi.

Doğu Roma İmparatorluğu ise I. Justinianus döneminde bir süreliğine de olsa Kuzey Afrika ve İtalya'yı ele geçirdi. Ancak I. Justinianus'un ölümünden sonra Doğu Roma'nın Batı'da sahip olduğu topraklar İtalya'nın güneyi ve Sicilya ile sınırlı kaldı. Doğuda İslâm'ın yükselişi bir tehdit unsuruydu. Müslümanlar Suriye ve Mısır'ı ele geçirdiler ve çok geçmeden Konstantinopolis'e doğrudan bir tehdit oluşturmaya başladılar. Ancak Doğu Roma 8. yüzyılda Müslümanların kendi topraklarındaki ilerleyişini durdurmayı başardı ve 9. yüzyıldan itibaren kaybedilen toprakları geri aldı. MS 1000 yılında İmparatorluk, tarihinin en görkemli dönemini yaşamaktaydı. Bu dönemde II. Basileios Bulgaristan ve Ermenistan'ı yeniden ele geçirmiş, kültür ve ticaret gelişmişti. Ne var ki, çok geçmeden bu ilerleme 1071'de yapılan Malazgirt Savaşı ile aniden kesildi. Ardından da imparatorluk çöküşe geçti. İç çekişmeler ve Türk istilaları sonunda imparator I. Aleksios 1095'te Batı'dan yardım istemek zorunda kaldı. Karşılık olarak Batı Haçlı Seferleri düzenledi. Dördüncü Haçlı seferi'nde İstanbul yağmalandı ve işgal edildi. İstanbul'un 1204 yılında işgal edilmesinin ardından imparatorluk topraklarında ardıl devletler ortaya çıktı ve içlerinden İznik'te kurulan devlet galip geldi. Konstantinopolis'in geri alınmasından sonraki dönemde imparatorluk Ege kıyılarına hapsolmuş bir Yunan devletinden ibaret hale geldi. Doğu imparatorluğu 29 Mayıs 1453'te Fatih Sultan Mehmed önderliğinde Osmanlıların Konstantinopolis'i ele geçirmesiyle yıkıldı.