Kuzgun Acar
Doğum Tarihi: 28.Şubat.1928
Ölüm tarihi: 04.Şubat.1976
Kuzgun Acar kaç yaşında öldü : 48
Burcu: Balık
Meslek: Ressam
Doğum Yeri: İstanbul
Ölüm Yeri: İstanbul
Kuzgun Acar, 1928 doğumlu heykeltraş ve ressam. Çağdaş Heykel Sanatı’nın öncülerinden kabul edilen Acar, demir, çivi ve tel kullanarak yaptığı ve şiirsellikle bezediği eserleri ile tanındı.
1948’de İstanbul Güzel Sanatlar Fakültesi’ne girdi. Burada Heykel Bölünü’nü bitiren Acar, önce Prof. Rudolf Belling’in ardından da Ali Hadi Bara ve Zühtü Müridoğlu’nun öğrencisi oldu. Maya Sanat Galerisi’nde 1952 yılında üçüncü sınıf öğrencisiyken ilk sergisini açar. Bu sergide, yontma kadın heykellerinin yanı sıra, tahtadan yaptığı figüratif ve dekoratif işlerini de sergileme fırsatı bulur.
Okulu sayesinde Sait Faik Abasıyanık, Bilge Karasu, Abidin Dino, Can Yücel gibi sanatçılarla ömür boyu sürecek dostluklar kurar. 1953 yılında Akademi’den Yüksek Heykeltıraş olarak mezun olan Kuzgun, on sekiz aylık askerliğini Silivri Selimiye’de tamamlar. İstanbul’a yakın olması sebebiyle çevresinden kopmaz ve 1954 yılındaki sanat etkinliklerine büyük ölçüde katılabilir.
Ali Hadi Bara’nın sanat anlayışından etkilendi ve geometrik-soyut tarzda, figürsüz eserler verdi. Mezun olduktan sonra serbest çalışmaya başladı. Kafes, tel kullanarak yaptığı çalışmalarla heykeltıraş Naum Gabo’yu anımsatan Acar, sonraları demir, çivi, tel ve ahşaptan meydana getirdiği, soyut anlayışı ve lirizmi birleştiren eserleriyle fark yarattı.
1955 yılında ilk evliliğini Münire Abduşef ile yaptı. Munire Hanım’ın verdiği piyano dersleri ve eşinin ailesine ait Bostancı’daki evinde ikamet ederek geçindikleri yıllarda, Kuzgun Acar kendini çalışmalarına verir. 1961’de ise 6. Sao Paulo Bienali’ne üç demir heykeliyle katılır. 1962’de Venedik Bienali kapsamında düzenlenen Venedik Devlet Resim ve Heykel Sergisi’nden mansiyon, İstanbul’da 23. Devlet Resim ve Heykel Sergisi’nde ise birincilik ödülü alır. Fakat elbette en önemlisi 1962’deki Paris Genç Sanatçılar Bienali’ndeki birincilik ödülü olur.
1962 Paris Bienali’nde çivilerden yaptığı bir eseriyle 1. oldu. Buradan kazandığı bursla Fransa’ya giden Acar, 1962’de Paris Modern Sanatlar Müzesi’nde (Musee D’Arts) bir sergi açtı. Paris’te bulunduğu sırada ikinci eşi Bige Berker ile tanıştı. 1964’te 23. Devlet Resim Heykel Sergisi'nde Heykel dalında 1. oldu.
1964 yılında Fransa’daki geçim sıkıntısından dolayı İstanbul’a döndü, 1966’da Bige Berker ile evlendi ve oğulları Emre Yunus dünyaya geldi. Fransa’da Havre Müzesi’nde ve Lacloche Galerisi’nde 1962 ve 1963 yıllarında iki kişisel sergi düzenledi.
Paris’ten dönünce ilk yaptığı işlerden biri mimar Ercüment Tarcan’ın Karaköy’de yaptığı Tatlıcılar Binası’nın zemin katındaki pastane için ışıklandırma sistemidir. Plastik malzeme kullanarak yaptığı abajurların kablolarını kamufle etmek için duvarları çevreleyen ahşap panolar yapar. Siyaha boyanmış ve üzerlerine ağacın kırmızımsı rengini de ortaya çıkaracak şekilde çivi yazılarına benzer motifler oyulmuş panolar, bir süre sonra mekan sahipleri tarafından sökülüp depoya kaldırılır ve sonrasında kaybolurlar.
Eserleriyle Avrupa’daki sanat çevrelerince de tanınan Acar’ın eserleri 1966’da Rodin Müzesi’nde de sergilendi. 1975’de ise Mehmet Ulusoy’un Paris’de sahnelediği Kafkas Tebeşir Dairesi adlı oyun için masklar yaptı.
Çağdaş heykel sanatının öncülerinden sayılan Acar, zaman zaman eserleriyle tartışıldı. Bazı eserleri sökülüp depolara kaldırıldı. 1975 Heykel Sempozyumu için yaptığı heykel de, kaldırılmasından uzun zaman sonra Antalya’da yeniden gün yüzüne çıktı. Dev boyuttaki el heykeli, şehrin girişine yerleştirildi. İstanbul Manifaturacılar Çarşısı’ndaki Kuşlar ve Ankara Kızılay’da, Emek İş Hanı Emekli Sandığı Gökdeleni’nin cephesindeki tunçtan kabartması da sanatçının en önemli çalışmalarındandır. 1966’da Ankara Kızılay’da, Emek İş Hanı’nın ön girişine Anadolu’nun çoraklaşma sonucu kaybettiği toprakları ifade etmek üzere yaptığı büyük boyutlu metal Türkiye rölyefi ise 1981 yılında sökülür, daha sonra yapılan araştırmalarda, heykelin bir depoda bekletildikten sonra hurda olarak satıldığı ortaya çıkar.
1960’lı yılların sonunda sinemaya ilgisi izleyici olmanın ötesine geçen Kuzgun Acar, kısa metraj ve belgesel film projeleri çekmeye başlar. Aynı zamanda tiyatroyla da ilgilenir. Mehmet Ulusoy’un sokak tiyatrosu (Köprü, 1968) için maskeler yapar. 1969’da Milliyet Gazetesi’nin Boğaza değil Zap Suyuna Köprü kampanyasına belgesel film çekmek için katılır. Yabancı dağcılardan oluşan bir ekiple Doğu Anadolu’ya gider. Kuzgun Acar bir dönem belgesel film çekimine de ilgi duyar. 1968’de Hakkari, 1969’da ise Kanlı Pazar belgeselini Engin Ayça, Ahmet Soner ile birlikte çeker.
Kuzgun Acar, Mehmet Ulusoy’la, Ali Özgentürk’ün de kurucuları arasında olduğu Devrim için Hareket Tiyatrosu’na katıldı.
1971’de son eşi Fersa Pulhan ile evlenir, fakat ekonomik olarak sıkıntı yaşarlar. Bu nedenle, 1972’de Galata Kulesi’nde Kuzgun’un Yeri, Ceneviz Meyhanesi’nin işletmeciliğini üstlenir. Aynı yerde düzenlediği Galata Kulesi Sanat Galerisi’ni Tan Oral’ın karikatürleri, Gültekin Çizgen’in fotoğrafları ve Orhan Taylan’ın desenlerinden oluşan bir karma sergi ile açar. Ancak bu girişimi uzun ömürlü olmaz ve beklentilerini karşılamaz. 12 Mart Darbe günleridir, 1972’de 24 gün gözaltında kalır.
1973’te Cumhuriyet’in 50. yılı kapsamında 20 heykeltıraştan İstanbul’un çeşitli alanlarına heykel sipariş edilir. Kuzgun Acar için Gülhane Parkı’ı seçilir. Çocuklar otursun, içine paketler konulsun diye yaptığı bu demirden yarı soyut kuş heykeli, yaşamın parçası olsun ister, oysa o heykel de bir süre sonra yok olur.
1974’te DİSK’e bağlı Maden-İş Sendikası’nın Gönen’deki dinlenme tesisleri için hurda otomobil parçalarını kullanarak yaptığı Yürüyen İşçiler adlı duvar heykeli son büyük çalışması olacaktır. Farklı insan figürlerinden oluşan 13 metrelik bu kompozisyonu yerleştirmek için Gönen’e geldiğinde duvarın henüz yapılmadığını gören sanatçı, heykelini yerleştireceği duvarı da kendisi yapar. Zincirler, çubuklarla birbirine bağlanan ve işçilerin dünyasını, üretimini temsil eden bu yarı figüratif heykelin yer aldığı tesis, 12 Eylül’den sonra sendikaların kapatılması bir süre kapalı kalır ve bu duvar heykeli sökülür. İkinci eşi Bige Berker, eseri buradaki bir depoda tespit eder. 30 Eylül 1997 tarihinde Milli Reasürans Sanat Galerisi’nde açılan Kuzgun Acar Sergisi için yapılan araştırma sırasında bu çalışma bulunur ve sergilenir.
1975 yılında Antalya Belediyesi’nin organize ettiği Antalya Sanat Şenliği kapsamında İstanbul ve Antalya eski Belediye Başkanı Haşim İşcan’ın anısına, onun emeğini, hizmetlerini simgeleyen El heykelini yapar. 1980 Darbesi’yle kaldırılan heykel, daha sonra kentlilerin sahip çıkmasıyla bir parka tekrar yerleştirilir.
Kuzgun Acar, 2 Şubat 1976 gecesi atölyesinde bir bakır duvar rölyefi üzerinde çalışırken merdivenden düştü ve beyin kanamasını nedeniyle 4 Şubat 1976’da hayata 48 yaşında veda etti.
'Yaptığım her yontuda mutlaka bir çığlık vardır.' diyen Kuzgun Acar’ın sanat ve heykelle ilgili bir yorumu şöyleydi:
Yadırgama, alışılmışla karşılaşmadan doğar. Yadırgadıkları için yeniden şüphelenenler alıştıklarını kendilerine verenleri suçlasın. Zira gümrüğü çoktan alınmış işçiliği sanat sanmak pek de övünülecek birşey olmasa gerek.
Siz bir yere varmışsınızdır. O halk sizi yontar zaten. Aslında bize heykeltıraş diyorlar. Tamam doğru, biz yontuyoruz bazı şeyleri, ama aslında bizi yontan sokaktan geçen adamdır. O hesabını sorar adamdan. Bu açık, bunu o kadar uzun yıllardır, en azından bir 27 yıldır yaşadım. Ben bilmiyorum, ben mi heykel yonttum, beni mi halk yonttu. Bunu bilemem. |
Kaynak:Biyografiler.com
Kuzgun Acar İçin Yapılan Aramalar
Kuzgun Acar yaşıyor mu?, Kuzgun Acar biyografi, Kuzgun Acar hayatı, Kuzgun Acar özgeçmişi, Kuzgun Acar hakkında, Kuzgun Acar doğum yeri, Kuzgun Acar fotoğraf, Kuzgun Acar video, Kuzgun Acar resim, Kuzgun Acar kimdir?, Kuzgun Acar kaç yaşında?, Kuzgun Acar nereli, Kuzgun Acar memleketi, Kuzgun Acar albümleri