'Türkiye Barışını Arıyor'dan 'Söylem' vurgusu
2007-01-15
Türkiye Barışını Arıyor konferansında barış için özellikle “söyleme” dikkat çekildi.
“Barış dilde başlatılmalı” diyen katılımcılar “Ötekileştirici, yabancılaştırıcı ve düşmanlaştırıcı tüm söylemler terk edilmeli, siyasetin dili, şiddete yol açan ayrımcılıktan ve milliyetçilikten arındırılmalıdır” görüşünü paylaştı.
Sonuç bildirgesinde “Kürt sorunu ‘şiddet ve terörizm sorunu’ olarak adlandırılmaktan vazgeçilmelidir. Çünkü, sorunun tarafları sadece silah taşıyan güçler değildir” denildi.
Türkiye Barışını Arıyor konferansında barış için özellikle “söyleme” dikkat çekilirken, “Kürt sorunu ‘şiddet ve terörizm sorunu’ olarak adlandırılmaktan vazgeçilmelidir. Çünkü, sorunun tarafları sadece silah taşıyan güçler değildir” denildi.
Açılış konuşmasını Yaşar Kemal’in yaptığı Türkiye Barışını Arıyor konferansı sona erdi. Sonuç bildirgesinde barışın programlanabilmesi için katılımcıların fikir birliğine vardığı öneriler yer aldı. Anayasa’nın ve seçim kanununun değişmesi, koruculuğun kaldırılması, kalıcı ateşkes, af, çok dilli resmi hizmet gibi talep ve önerilerin yer aldığı bildirgede, barışın dilde başlatılması gerektiği savunuldu. Bildirgede, “Ötekileştirici, yabancılaştırıcı ve düşmanlaştırıcı tüm söylemler terk edilmeli, siyasetin dili, şiddete yol açan ayrımcılıktan ve milliyetçilikten arındırılmalıdır. Siyasette soy mensubiyetine dayandırılan milliyetçi söylem ve özcü yaklaşımlar, karşıtını da doğurmakta, yurttaşlar arasındaki güven ve birlik ortamının oluşmasına zarar vermektedir” görüşüne yer verildi.
Bildirgede konferansın barışı inşa edecek toplumsal örgütlenmeye öncülük etmesini dilenirken, “Yirminci yüzyılın başında cumhuriyet kurulurken ıskalanan barışı yeni bir yüzyılın başında ıskalamayacağız” denildi. Katılımcılar, barışı programlamanın, siyasi, ekonomik, kültürel, psikolojik boyutları olduğunu belirtti.
“Türkiye’nin tarihsel birikiminin bu çabaya güçlü bir temel sunacak kadar köklü olduğunu da biliyoruz” denilen bildirgede özetle şunlar yer aldı:
SİYASAL ÖNERİLER
“Kürt sorunu ‘şiddet ve terörizm sorunu’ olarak adlandırılmaktan vazgeçilmelidir. Çünkü, sorunun tarafları sadece silah taşıyan güçler değildir. Sorun kentiyle kırıyla, sivil toplumu, siyasi örgütleri, resmi kurumları ve diğer sosyal kesimleriyle tüm Türkiye’nin sorunudur.
Silahlı çatışmaların karşılıklı olarak acilen durdurulması, sivil çözümlerin üretilebilmesi için zaman kazanılmasına ve zemin hazırlanmasına olanak verecektir.
Kürtlerin siyasal alanın aktif özneleri olabilmesinin önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır. Yerinden yönetimin yolu açılmalı, böylelikle temsil ve katılımın önündeki engeller kaldırılmalıdır.
Kürtlerin siyasal temsilcileri ve partileri, barışın tesisi sürecinde her düzeyde meşru ve gerçek muhataplar olarak kabul görmelidir.
Dışlayıcı tanımlardan ayıklanmış bir ortak siyasal kimliğin oluşmasını sağlayacak şekilde bütün yurttaşların hukuksal eşitliğini ve özgürlüğünü güvence altına alan ve onları eşit haklar ve sorumluluklar ile donatan yeni bir anayasa hazırlanmalıdır.
Toplumsal, kamusal ve siyasal yaşama katılımı sağlayacak, planlanmış ve kamuoyu vicdanını rencide etmeyecek bir siyasi af veya demokratik katılım programı yürürlüğe konmalıdır.
Faili meçhul cinayetler aydınlatılmalı, suçlu resmi görevliler korunmamalı, adil bir şekilde yargılanıp cezalandırılmalıdır. Koruculuk sistemi kaldırılmalıdır. Bütün bölge acilen mayınlardan temizlenmelidir.
EKONOMİK ÖNERİLER
Bölgedeki yoğun yoksulluğu ve bölgelerarası dengesizliği giderici pozitif ayrımcılığı esas alan kalkınma plan ve projeleri gerçekleştirilmelidir.
Bölgenin doğal kaynaklarından ve enerji işletmelerinden (su, elektrik, petrol vb.) sağlanan üretim değerlerinin bir bölümünü bölge kalkınması ve yoksullukla mücadele amacıyla kullanılmak üzere tahsis edilmelidir.
Mayınların temizlenmesi ile kazanılacak topraklar, organik tarıma açılmalıdır.
Ülkede pamuk üretiminin yüzde 47’si bölgede gerçekleştirilmektedir. Bu gerçek, bölgenin istihdam yaratacak biçimde bir tekstil sanayi merkezi haline getirilebilmesi doğrultusunda değerlendirilmelidir.
SOSYAL VE KÜLTÜREL ÖNERİLER
Ülkemizde farklı kültürlerin varlığı, tarihsel ve sosyolojik bir gerçek olarak kabul edilmeli, inkarın ve yasakların yol açtığı kültür yıkımına son verilmeli, kültürel alan, kimlik gettolaşmasına yol açan kültürel ırkçılığının baskı ve saldırısından korunmalıdır.
Kamusal alanda Kürtçe’nin serbestçe kullanılabilmesi için yasal ve hukuki düzenlemeler yapılmalı, ‘çok dilli resmi hizmet ve siyasi faaliyet’ serbestliği sağlanmalıdır.
Kürt dili ve edebiyatının araştırılması ve geliştirilmesi ve eğitimi önündeki engeller kaldırılmalıdır.
Eğitim ve yönetim pratiklerinde devletle toplum arasında olduğu kadar, toplumun farklı kesimleri arasında gerilim yaratan etnik ve dinsel aidiyet vurguları son bulmalıdır. Medya, çatışmaları meşrulaştıran, olağanlaştıran dili terk etmeli, ‘ötekini anlamayı ve birlikteliği’ vurgulayan bir dil kullanmalıdır.”