Biyografiler.com : Her yaşam bir iz bırakır. | Türkiye'nin en çok okunan biyografi sitesine hoş geldiniz.

Demet Işıl Yılmaz: En çok anı yaşamadığıma pişmanım

2020-07-06

Demet Işıl Yılmaz: En çok anı yaşamadığıma pişmanım

Demet Işıl Yılmaz: En çok anı yaşamadığıma pişmanım...


Demet Işıl Yılmaz, Posta gazetesinden Şafak Coştu'ya röportaj verdi. Posta gazetesinde yayınlanan Şafak Coştu'nun yaptığı röportaj aşağıdadır. :

Demet Işıl Yılmaz'la tanıştığımda bir pandemi akşamıydı. Evimde oflayıp pufluyordum. Ne kadar sıkıldığımdan dem vuruyordum etrafa. İnstagram'da Demet’in bir paylaşımını gördüm. Kanser hastası bir kadının haklı isyanını ve evde kal çağrısını izledim. Sonra profilini inceledim. Öyle incelemişim ki kendimi bütün videolarını izlemiş, Youtube vloglarını ezberlemiş buldum. Demet, “Bu düşüncemden dolayı dışlanır mıyım?” dediğimiz her şeyi bizim için dile getiriyor. Kendini “en” gösterme derdi de yok. Hayatı iyisiyle kötüsüyle hazmetmiş, kabullenmiş bir kadın. Binlerce takipçisi onu tanıyor ve seviyor. Ben de tanımayanlar da tanışsınlar istedim bu güçlü kadınla.
Demet Işıl Yılmaz kimdir?

31 yaşında Antalyalı, medyacı ve müzik prodüktörü bir babanın kızıyım. Antalya’da büyüdüm. Küçük şehrin büyük ailelerinden birinin kızıyım. Küçük şehirde büyümenin de avantaj olduğunu düşünüyorum. Daha öz güvenli ve özgür oldum. Çok sıkça hayal kuran, annesi babası ayrılmış bir ailenin ikinci çocuğuyum. Maddi zorluklarla sınanmadık ama hep sağlık problemleri yaşamış, kriz yönetimi yapmak zorunda bırakılan bir ailenin kızıyım. Kendim de medyacıyım, 2 senelik Youtuber’ım. 8 yıllık evli ve 3 yaşında Ali Emir adında bir erkek evlat sahibiyim.

Her videona hayranlık duyarak izliyorum. Fakat birinde “Benim ölmemi isteyenler var ve onlara da saygı duyuyorum” dedin. Bu düşüncene katılmıyorum. Bence kimse kimsenin ölmesini isteyecek kadar vicdansız olmamalı.

Çok insanla konuşuyorum. Elimden geldiğince geri dönüş sağlamaya çalışıyorum. İletişim fakültesi mezunuyum, Amerika’da video-prodüksiyon üzerine ders aldım. Bu işin nasıl yönetileceği konusunda bilgi sahibiyim. İnsanları için çok eleştirdiğim bir durumdu. Kötüye gözünü kapatmak doğru bir yönetim değildir, derdim hep. O yüzden de takipçilerimle yakın durmak istedim. Bazı insanlar maddiyatı hayatlarında her şey olarak görüyor. Maddi sorunu olmayan insanların sağlıkla sınanmasını anlayamıyorlar. Ama ben o insanlara şunu demek istiyorum: Biz birlikte bir yarışa girmedik ve ben o yarışı kazanmadım. Hepimiz ayrı hayatlar yaşıyor, ayrı şeylerle sınanıyoruz.

Ne kadar süredir kanserle mücadele ediyorsun?

9 ayı bitirdik, bana 9 yıl gibi gelen…Hamileyseniz evladınızı heyecanla beklediğiniz gibi iyileşmeyi beklediğim koskoca 9 ay…

Bir röportajında izledim, "Eski Demet’e dönmezdim" diyorsun. Bu hastalık kendini tanımanı mı sağladı? Yoksa hayatı mı daha anlamsız bulmaya başladın?

Anı yaşamayan Demet’e dönmezdim. Kendimi zaten tanıyormuşum ama içimde bambaşka, hırsları, yapacaklar listesi daha az olan, daha huzurlu, daha dingin bir Demet daha varmış, o çıktı sanki ortaya. Hayat bence şu an çok daha anlamlı, her anı kıymetli ve her an, anı bırakmak için bir fırsat .

Pişmanlıkların var mı?

Olmaz mı... Çoook, bunun için gazetenin tamamını bana ayırmanız lazım. En çok anı yaşamadığıma pişmanım. Çünkü ben hayatı hep “bir sonraki” diyerek yaşadım. Özellikle iş ve özel yaşantımda kendimi çok zorlardım. Çok yorgun olduğum zamanlar olurdu. Her salı Emir’i oyun parkına götürürdüm. Şimdi diyorum ki “Bir salıyı da pas geçseydin ne olurdu?” Ben her şeyi motomot yapardım. Şimdi daha esneğim. Saçlarımın ayrı parfümü vardı ve ben o parfüm bittiğinde ne olursa olsun çıkıp alırdım. Bunları bir daha yapmam ve bu dediklerimi de unutmam. Çünkü bu süreci sadece beden olarak iyileşme odaklı geçirmedim, ruhen de iyileşme odaklı geçirdim.

Hasta olduğunu ilk öğrendiğinde ne yaptın? Ne hissettin?

Suçladım. Etrafımı, sevdiklerimi, emek verdiklerimi ve en son kendimi.. Günlerce suçladım, sonra neden ben dedim, zaten çok fazla sınandım “Buna gerek var mıydı?” dedim. Her şeyim düzene girdiğinde hasta olduğumu öğrendim. Sonra kendimi suçladım. “Beni ne hasta etti?” diye düşündüm. Ölmek için çok erken olduğunu düşündüğümü söyledim, hala aynı şeyi düşünüyorum.

Beni sana en çok yakınlaştıran şey samimiyetin oldu. Sosyal medyanın sahte yüzünü takınmadın. Bu kadar samimi ve açık sözlü olman konusunda eleştiriliyor musun?

Hemen hemen her gün... Ölmemi bekleyenler, çok şanslı olduğumu ve imkanlarım olduğu için acı çekmediğimi düşünenler, her fikrimi söyleyebildiğim için itici bulanlar vb… Zor bir yoldu benim için, kendim olduğum için sevilmeyebilirdim, onların istediği şeyleri söylemediğim için takipte edilmeyebilirdim ama bu konuda demek ki onların da samimiyete ihtiyaçları varmış. Senin gibi benimle yakınlaşmaları bu samimiyetten oldu. Mutluyum, rol yapmak zorunda değilim. Rahatım, neredeysem oradan paylaşım yapabilirim. Evlere kapanmak, kendimi makyajsız göstermemek gibi zorunluluklarım yok, her halimi gördüler.

Bana göre her canlı yayının program yapılmalı, her sözüne bir kitap yazılmalı. İnsanların saklandığı o kalıplardan çıkıp konuşuyorsun, biraz marjinalsin belki de… Bu bağlamda arkadaşlık senin için nedir? Çok kişiyle konuşur musun yoksa "Sadece benim gibi olanlar bana gelsin" mi dersin?

Hiç yeni arkadaşım yoktu benim. En yenisi en az 10 senelikti. Bu süreçte yeni yeni insanlar tanıdım, çok değerliler. İlk defa benim yeni arkadaşlarım oldu bu sayede ama herkesle konuşmak beni yorar. Hastalığımın haricinde, ilgi bekleyen bir eşim, oğlum, idare etmek durumunda olduğum bir evim var ve psikolojik olarak o evin mihenk taşıyım.

Bence insanlar senelerle değil olaylarla tanınıyor. İnişlerin çıkışların, çevrene öfkeli olduğun ya da çok kırıldığın oldu mu? İhanete uğradığın kişiler var mı?

Burada kendilerinin adını söylememek için kendimi zor tutuyorum. Kırgınlığım var, öfkem yok. Bazı insanlar sığ denizlerin insanı, kanser ya da zorluklar çok derin olaylar, bunu anlamamış olmalarını kabul ediyorum.

Medya sektörünün içine doğmuşsun diyebilirim senin için. Bu sektörü bana tanımla desem?

Zor, çok zor. Şansınız varsa çevrenizin de olması lazım. Çevrenizin destek olması lazım, bazı yerde öyle "Ben çok doğrucuyum" dememek lazım. Başarılı olduğunuzu anladığınız anda mıh gibi koltuğunuza yapışmanız lazım. Bence adil bir sektör değil ama en başta ihtiyaç olan yetenek. Yeteneksizseniz, sadece çevrenizin olması size sadece para kazandırır ama yetenekliyseniz er ya da geç devriniz gelir.

Hayat bize sunulan kadar karmaşık mı? Sürekli bir şeylere yetişmeye çalışıyoruz. Daha da acısı bu yükü çocuklarımız daha 3 yaşındayken onlara yüklüyoruz. Bu röportajı okuyan kişilere ne önerirsin?

Ben 8 kadından birine sadece bir örneğim. Kanser, özellikle meme kanseri 8 kadından birinde biliyorsunuz ama bir kere kanseri duydunuz mu, memeymiş, akciğermiş bu fark etmiyor aslında. O gerçekle yaşamaya çalışıyorsunuz. Kahraman değilim ama iyi mücadele ediyorum, imkanlarım yok değil ama sınırsız da değil, yani kısacası her şeyim tam değil ve hayat her şeyiniz tam olmadığı için yaşamanız gereken bir yer. Bu yarışın bir sonu yok ve hayatta her şeyin daha iyisi var. Lütfen olduğu kadarla devam edin, yapabildiğinizin en iyisi olduğunu görün ve çocukların ihtiyacının kendini helak eden anneler olmadığını benim kadar acı çekmeden fark edin.