Biyografiler.com : Her yaşam bir iz bırakır. | Türkiye'nin en çok okunan biyografi sitesine hoş geldiniz.

Lucifer


Lucifer

Hıristiyanlıkta genellikle Şeytan'ı tasvir etmek için kullanılan bir isimdir. Ayrıca Şeytan'ın oğlu olarak da bilinir. Bu kullanım Kitâb-ı Mukaddes'te (Eski Ahit, İşaya 14:3-20) cennetten atıldığından bahsedilen ve "Gün Yıldızı" ya da "Sabah Yıldızı" olarak bahsedilen meleğin Latincedeki adıdır. Aynı Latince kelime Kitâb-ı Mukaddes'te (2 Petrus 1:19) Şeytanla hiç alakası olmayan bir yerde de yer almaktadır. Bu ve bunun gibi birçok çeviride "Gün Yıldızı" kelimesi yerine direkt Latince Lucifer kelimesi kullanılmaya başlandı ve bu nedenle bu kelime Şeytan'ı tasvir etmek için kullanıldı.

Yeni Ahit'te 2 Petrus 1:19: Peygamberlerin sözleri bizim için daha büyük kesinlik kazandı. Gün ağarıp sabah yıldızı yüreklerinizde doğuncaya dek, karanlık yerde ışık saçan çıraya benzeyen bu sözlere kulak verirseniz, iyi edersiniz.

Latincede "Lucifer" kelimesi "Işık Getiren" (lux, lucis, "ışık", ve ferre, "getirmek") anlamına gelmektedir ve "Sabah Yıldızı"na yani Venüs'e verilen isimdir.

Eski Ahit'te Hezekiel 28:11-19: "...güzellerin ve bilgelerin en mükemmeliydin. Eden'de, Tanrı'nın bahçesindeydin. Giysilerin hep güzel taşlarla –yakut, zümrüt, aytaşı, beril, onix, safir, turkuazla- ve altın işlemelerle süslüydü. Bunlar sana sen yaratıldığın gün verildi. Seni kudretinle ve gücünle bekçim yaptım. Tanrının kutsal dağına gidebiliyor ve ateş tarlalarında yürüyebiliyordun. Yaptıklarından tamamen muaf tutulurdun ta ki için kötülükle dolana dek. Bu varlık içinde bile daha büyük şiddet yarattın ve günahkar oldun. Seni tanrının dağından men ettim ve seni bekçilik ettiğin ateş tarlalarından sürgün ettim. Güzelliğin yüzünden için kibirle doldu ve bilgeliğini kendi ünün için harcadın. Seni içine hapsettiğim ateşle beraber dünyaya attım. Seni takip edenlerle beraber sonunuz ateşler içinde küle dönecek. Çok feci bir sona geldin."

Hikâyenin devamına göre Lucifer kibrine ve hırsına yenik düştü. Tanrı'nın yarattığı ve kendinden daha güçsüz olan insan oğluna itaat etmeyeceğini söyledi, Tanrılığa özendi. Lanetlendi ve cennet bahçelerinden kovuldu.


Kitab-ı Mukaddes’te Cennet’ten kovulan meleğin ismi Latince olarak “Lucifer” diye geçiyor. Kökenindeki Lux kelimesinin manası ışıktır. Esas ismi “Sabah Yıldızı” olmasına rağmen Hristiyanlar ondan bahsederken Lucifer ismini tercih eder ve şeytanı bu şekilde tanımlarlar. Şeytan adı ise; İbranice’de muhalif ve bozguncu anlamlarına gelen “Satan” sözcüğünden türemiş, Arapça’daki versiyonu da “Şetane”nin (rahmetten uzaklaşan) değişime uğrayan hali olarak günümüze kadar gelmiştir.

Lucifer, henüz Adem ve Havva yaratılmadan önce Tanrı’nın en sevdiği, en çok değer verdiği meleği idi. Melekler ordusunda önemli bir yere sahip olmasının yanı sıra parlak ve öncü bir melek olarak da tanınıyordu. Hatta sırf bu nedenle isminin ışık getiren manasında olduğu rivayet edilir. Hem çok güzel hem de bilge bir melek olduğu için kendisini diğerlerinden fazlasıyla üstün görür.

Tanrı, ilk insanı yarattıktan sonra bütün meleklerin onun önünde eğilmesini ister. Kibriyle nam salmış olan Lucifer bunu çok aşağılayıcı bulur ve “Neden ateşin oğlu çamurun oğlunun önünde eğiliyor?” diyerek Tanrı’nın emrine karşı gelir. Fakat bu karşıtlığın esas sebebi Tanrı’nın Adem’e verdiği değerdir. Büyük bir kıskançlığa kapılan Lucifer, yılan kılığına girerek Adem ve Havva’nın yasak elmayı yemesini sağlayacak ve bunun sonucunda da Tanrı tarafından cezalandırılacaktır. Cennet’ten kovulup dünyaya gönderilir. Efsaneye göre atıldığı yer Afrika olduğu için savaş, açlık ve ölüm bir türlü Afrika’nın yakasını bırakmaz. Yani Lucifer’la birlikte Kara Kıta da lanetten payını almıştır.

Lucifer’ın nihai amacı insanları Tanrı’nın yolundan saptırmaktır. Çünkü kendisini ona rakip olarak görüyor. Bu nedenle, verilen süre boyunca ne kadar güçlü olduğunu kanıtlayabilmek için elinden gelen her şeyi yapacağına dair en ufak bir şüphemiz yok! İncil (Hezekiel 28:11-19)’de onunla ilgili şu satırlara rastlıyoruz:

“…Güzellerin ve bilgelerin en mükemmeliydin. Eden’de, Tanrı’nın bahçesindeydin. Giysilerin hep güzel taşlarla ve altın işlemelerle süslüydü. Bunlar sana sen yaratıldığın gün verildi. Seni kudretinle ve gücünle bekçim yaptım. Tanrı’nın kutsal dağına gidebiliyor ve ateş tarlalarında yürüyebiliyordun. Yaptıklarından tamamen muaf tutulurdun ta ki için kötülükle dolana dek. Bu varlık içinde bile daha büyük şiddet yarattın ve günahkar oldun. Seni Tanrı’nın dağından men ettim ve seni bekçilik ettiğin ateş tarlalarından sürdüm. Güzelliğin yüzünden için kibirle doldu ve bilgeliğini kendi ünün için harcadın. Seni, içine hapsettiğim ateşle beraber dünyaya attım. Seni takip edenlerle birlikte ateşler içinde küle döneceksin. Çok feci bir sona geldin.”

Son olarak; sakallı, keçi boynuzlu ve kuyruklu gibi tasvir edilen şeytan (Baphomet) resimlerinin kökeni, Hristiyanlık’tan önce var olan Pagan inançlarındaki tanrı betimlemelerine dayanıyor. 14. yüzyılda ise Katolik Kilisesi tarafından aforoz edilenlerin taptığı bir figür olarak gösterilmiş. Yani pek tabii ki bir gerçekliği yok fakat insanları ürkütmek ve uzaklaştırmak adına doğru bir seçim yapıldığını söylemek de hatalı bir çıkarım olmayacaktır.