Holokost
Holokost
Holokost, Nazi Almanya'sının II. Dünya savaşı öncesi ve sırasında sistemli bir şekilde gerçekleştirdiği Yahudi katliamına verilen isimdir.
Adolf Hitler'in Nazi Almanyası işgal altındaki Avrupa’nın 4 bir yanından 7 milyon insan köleleştirildi ve toplama kamplarına yerleştirildi. Naziler terör ve korku aracılığıyla kural koyuyorlardı. İşkence, hapis, ve konsantrasyon kampları, bunların hepsi Adolf Hitler’in isim verdiği Yeni Emir tabirinin bir parçasıydı. Polonya’da papazlar ve entelektüeller tutuklandı, öldürüldü, çoğu okul ve kiliseler kapatıldı. Rusya’da politik yetkililer aniden idam edildi ve savaş tutukluları konsantrasyon kamplarına güdüldüler ve ölümüne çalıştırıldılar. Almanya en sonunda 5,5 milyon Rus POW (savaş tutsağı)’unu aldı, bunların 3.5 milyonu öldürüldü ya da esirken öldü.
Genişleme görevi (Yahudi probleminin Son Çözümü olarak bilinmeye başlamıştı) 20 Ocak 1942 de bir konferansta masaya yatırıldı. Wannsee Protokol’ünün bir sonucu, Avrupa Yahudilerinin imha edilmesi sorumluluğunun bir kısmının Heinrich Himmler’in SS’ine verilmesiydi. SS bu görevi fanatizm ve bürokratik yeterlilikle yanıtladı. Yahudiler nedenden, eşitlikten, toleranstan, özgürlükten ve birey olmaktan mağrur edilmişti.
Yahudilerin kültürü yoktu. Alman olarak doğsalar bile onlar halktan değillerdi. SS işinin tadını çıkardı. Çok büyük bir iş yaptıklarını varsayıyorlardı. Kendilerini Alman tarihin en şanlı bölümlerini yazan idealistler olarak kabul ediyorlardı. Rusya’da SS’in özel ekibi “Einsatzgruppen” soykırım için eğitildiler. Ele geçirilen kasabalara girip Yahudi erkeklerini, kadınlarını ve çocuklarını bir araya getirip onları topluca vuruyorlardı. Bunun sonucu olarak yaklaşık 2 milyon Rus Yahudi’si telef oldu. Polonya’da Hitler gettoları (Yahudilerin özel yaşam alanı) kurdu ve 3,5 milyon Yahudi buralarda yaşamaya zorlatıldı, geri kalan nüfustan tamamen izole edildiler.
Toplama Kamplarında Soykırım
Mağdurlarının Yakıldığı Fırın
Naziler “Son Çözüm”ü hızlandırmak için konsantrasyon kamplarını kullanmaya başladılar. Bu kamplar zaten politik mahkûmlar için kullanılıyordu. Avrupa’nın dört bir yanındaki Yahudiler, yeniden yerleştirilme nosyonu ile kitleler halinde toplandılar. Yahudiler, SS’in “nihayetinde Yahudileri imha etme” planını bilseler de, 20 yüzyılda, insanlığa karşı gerçekleştirilecek bu suça izin verileceğine inanamıyorlardı. Yahudiler, sığır arabalarında taşındılar, hatta diğer aşağı ırklar günlerce susuz ve yemeksiz seyahat ettiler. Kapılar açıldığında kendilerini konsantrasyon kamplarının gerçek dışı dünyasında buluyorlardı.
Rudolf Hoess, Auschwitz’in komutanı, prosedüre aşağıdaki biçimde tanımladı.
“Tahminlerime göre 2.500.000 kurban idam edildi veya gaz verilerek ve yakılarak imha edildi, ve en azından diğer yarım milyon da açlığa ve hastalığa dayanamayarak öldü, bu da toplam ölü sayısını yaklaşık 3.000.000 yapar. Bu sayı Auschwitz’e mahkûm olarak gönderilenlerin yaklaşık %70 veya %80 ‘ini temsil eder. Geri kalanlar seçildi ve köle işçi olarak konsantrasyon kampı endüstrisinde çalıştırıldı...
Yahudi sorununun son çözümü aslında Avrupa’daki tüm Yahudilerin imhası anlamına geliyordu. Ben Haziran 1941’de Auschwitz’de idam eylemlerini meydana getirmek için göreve getirildim. Ölüm odalarında insanları öldürmek klimatik koşullara bağlı olarak 3 ile 15 dakika arası bir zaman alıyor. Biz insanların öldüğünü çığlıkları dindiği zaman anlıyorduk. Genelde kapıyı açıp ölü bedenleri çıkarmadan önce bir, bir buçuk saat beklerdik. Cesetler uzaklaştırıldıktan sonra özel komandolarımız cesetlerden yüzüklerini ve altın dişlerini çıkartırlardı…
Kurbanlarımızı şu yolla seçerdik… Çalışmaya uygun olanlar kampların içine gönderildi. Diğerleri vakit kaybetmeden idam teçhizatlarına gönderilirdi. Daha olgunlaşmamış çocuklar istisnasız idam edilirlerdi, çünkü yaşlarından dolayı çalışabilecek durumda değillerdi… Kurbanlarımızı bitlerinden arındırılma sürecinden geçeceklerini zannetmeleri için çaba harcıyorduk. Tabiî ki, sıklıkla bizim gerçek niyetimizi fark ediyorlardı ve bu nedenle bazen ayaklanmalar ve zorluklar yaşıyorduk. Sıklıkla kadınlar çocuklarını kıyafetlerinin altına saklıyorlardı, ama tabi ki onları bulduğumuzda imha edilmeye gönderiyorduk.”
Auschwitz'deki ölü bedenler
Auschwitz bir ölüm merkezinden daha da fazlasıydı. Bu yıllarda IG. Farben’in (kimyasal kartel) gelişimini Yahudi ve Yahudi olmayan köle işçilerle sağlamışlardır. Kamplar sonradan köle-işçi yığınaklarına dönüştü. Başlangıçta SS'ler kamplarda kurdukları işletmelerde tutukluları çalıştırıyorlardı. Savaş başlayınca, o işçileri Alman sanayicilerine kiralamaya başladılar. Faşizmin önde gelen destekçilerinden kimya karteli IG-Farben, Auchswitz yakınlarında sentetik boya ve lastik fabrikası kurdu. Dora-Mittelbau kampı orta Almanya'daki fabrikaların hizmetine sunuldu. Derken, sadece bu amaçla, "Aussenkomandos" denilen ilave kamplar açıldı. Dachau'da 168, Buchenwald'da 133 çalışma kampı oluşturuldu. Matthausen'a bağlı Gusen, Buchenwald'a bağlı Ohrdurf işçi kamplarındaki vahşet asıl kamplardakinden az değildi.
1940–42 yılları arasında Auschwitz'e bağlı olarak, yöredeki fabrika ve madenlerin yanında 40 kadar ilave kamp kuruldu. Tutuklular silah ve kimya fabrikalarında, maden ocaklarında çalıştırıldılar. 1943 Ocak ayında silah sanayiinde 60.837 işgünü, 1943 Kasım'da 537.000 işgünü tutukların köle emeğine ait rakamlardı. IG-Farben Himmler'in en gözde firmasıydı. IG-Farben Monowice'deki kampın yanına sentetik petrol ürünleri fabrikası kurdu ve satın aldığı iki maden ocağının yanına ilave kamplar kuruldu. Monowice'deki fabrikalarda çalışan bir doktor koşulları şöyle anlatıyor: "Çalışma koşullarına bir insan ancak 3–4 gün dayanabilirdi. Görevim doktorluk olduğu için benim koşullarım ağır değildi. Günde 500–600 hasta geliyordu. İş sırasında korkunç boyutlarda dayak vardı, her gün 10 kişi ölü ya da yarı-ölü getiriliyordu."
Auschwitz'deki Gaz Odası
Çalışamaz hale gelen tutuklular değiştiriliyor ve gaz odalarına götürülüyordu. Üç yıl içinde IG-Farben'in Auschwitz fabrikalarında 30 bin tutuklu öldü. Mahkûmlar, IG-Farben fabrikalarında kendilerini öldürecek Cyclon-B gazını da üretiyorlardı. İşçiler en sağlıklı işçinin bile toleranssız diye nitelendireceği hızda çalıştılar. Bu nedenle Almanya o anda limitsiz bir işçi kaynağına sahipti, işçileri çalışabilecekleri en yüksek hızda çalıştırmak iki problemi aynı anda çözebilecekti: yükselen üretim ve kamp insanlarının imhası.
Auschwitz SS’e, esas ırkın elit üyelerine, Nazi ideolojisine bağlı olarak hareket özgürlüğü verdi. SS, örneğin, kendilerini hamile, sopayla dövülen, köpek tarafından saldırılan, saçlarından sürüklendirilen ve ardından canlı canlı krematoryumlara (ölü yakılan fırınlarlar) fırlatılan kadınlarla eğlendirdiler. SS, sistematik olarak esirleri çok çalıştırdı, açıklıktan öldürdü ve dövdü. Onları pislik içinde yaşatıp, haddinden çok çok daha kalabalık yerlerde uyuttular. Bu insanlık dışı hareketlerin sebebi, oradaki insanların haysiyetinin her bir parçasını yok etmekti. Bu yolla, SS ve Naziler Yahudilerin açıkça aşağılık bir ırk olduğunu gösterebilecekti. Saatlerden veya haftalardan sonra, mahvolmuş, açlıktan ölen, hastalıklı ve dövülmüş erkekler ve kadınlar gaz odalarına gönderildi.
Akıp giden son 3000 yıldan beri Yahudiler düşmanlık kin ve müsamahasızlığın odağıydı. Mısırlılar, Yunanlılar, Romalılar ve ortaçağ Hristiyanları, Yahudilere yabancı, yaşanılan topluma ait olmayan kimseler olarak baktılar. Yahudi soykırımıyla ilgi özgün şey, bu amacı izleyen fanatiklik ve zalimlikti. Yahudi soykırımı Nazilerin saf ırk ideolojisinin bir neticesiydi. Naziler modern teknolojiyi ve bürokratik mekanizmayı kullanarak, sistematik bir şekilde en azından 6 milyon Yahudi’yi öldürdüler. Bu sayı Avrupa’daki Yahudi popülâsyonunun %65 ini temsil eder. Bunların 1,5 milyonu çocuk idi. Diğer 6–7 milyon Yahudi olmayan insanın da imha edildiğini hesaba katarsak toplamda en az 13 milyon masum insanın imha edildiğini söyleyebiliriz.