Fizan
Fizan
Fizan, Osmanlı döneminde sürgün yeriydi
Fizan bugünkü Libya'nın güneybatısında bulunan ve büyük bir kısmı çöl olan bir bölgedir. Libya'yı oluşturan üç eski bölgeden biridir. Diğer ikisi Trablusgarp ve Sirenayka'dır. Merkezi Sebha'dır.
1551'de Turgut Reis, Trablusgarp'ı fethedince Fizan da fiilen Osmanlı Devleti'ne katılmış ve Trablusgarp Beylerbeyliği'ne bağlı Fizan Sancağı kurulmuştur. 1556-1577 yılları arasında Osmanlı askerleri Fizan'daki şehirleri de ele geçirerek bölgedeki Osmanlı hakimiyetini kesinleştirmişlerdir. Bu sayede Sahra ticaret yollarının Akdeniz'e açılan bölümü de Osmanlı denetimine girmiş, bu da Trablusgarp eyaletinin gelirlerini önemli ölçüde artırmıştır. Osmanlı Devleti'nin sınırlarının güneye doğru genişlemesi bu devletin Çad Gölü Havzası'nda hüküm süren Bornu Sultanlığı ve Nijer Nehri Havzazı'nda kurulu Songhay Devleti ile komşu olması sonucunu doğurdu ve bu devletlerle ilk kez diplomatik ilişki kuruldu.
Fizan Libya'nın güneyinde, sâhilden 600 km içerideki bölgenin adıdır. Büyük Sahrâ'nın doğusunda, kızgın çöllerin ortasında bir vahadır. Fizan'ın merkezi olan Merzuk kasabası, Trablusgarp'a 900, Bingazi'ye 1.500 kilometredir. Fizan, Osmanlı İmparatorluğu döneminde devlet aleyhinde, ‘idamlık’ suç işleyen fakat devlete ettikleri hizmetler nedeniyle de idam edilmek istenmeyen üst düzey devlet görevlileri için ‘sürgün yeri’ olarak kullanılan bir bölgeydi. Trablusgarp Eyaleti veya Trablusgarp Beylerbeyliği olarak adlandırılırdı.
O yıllarda Trablus Limanı’ndan 30 günlük çöl yolculuğu sonrasında ulaşılan Fizan’da Araplar ve Berberilerle kaynaşarak asimile olan ve Türkçe’yi unutan çok sayıda Türk olduğu iddia ediliyor. Fizan (Fezzan) diye adlandırılan bölgede 10 civarında kasaba ve çok sayıda köy bulunur. Libya nüfusunun sadece % 5’i hemen hemen tamamen çöl olan Fizan bölgesinde yaşar. Tüm kasaba ve köyleriyle Fizan’ın toplam nüfusu 250-300 bin civarındadır. Bölgede, Araplar, Touboular ve Tuaregler yaşar. Az sayıda Tebuca ve Sudani dilleri konuşanlara da rastlanmaktadır. Fizan, cografi olarak çok geniş bir alandır.
Sadece yerlilerin oturduğu bu ırak vahalar, tehlikeli beyinler için ideal bir tecrit yeriydi. Burada ne kışkırtıcı gazeteler, ne tahrikçi arkadaşlar, ne de Avrupa'daki jön Türklerin sahip olduğu imkânlar vardı. Burası, zararlı düşüncelerin ve tehlikeli planların hükmünü kaybettiği bir yerdi.