Finlandiya
Finlandiya 1155 tarihinde İsveç Krallığına dahil edilmiştir. İsveç hakimiyeti altında olduğu 1809 tarihine kadar süren dönemde batı tarzında yargı, kamu idaresi, siyasi sistem ve sosyal hizmetler alanlarında sağlam kuruluşların temelleri atılmıştır. Laik kuruluşların yanı sıra Katolik Kilisesi ve 16. yüzyıldaki Reformların ardından Evangelik Lüteryen Kilisesi güçlü kuruluşlar arasındaki yerlerini almıştır.
18. yüzyılın sonunda, İsveç gücü azaldıkça, bağımsız Finlandiya fikri ortaya çıkmıştır. 1809 tarihinde Finlandiya Rus Çarına bağlı Özerk Çar Dukalığı olmuştur. Finlandiya kendi hukuk sistemini, gelişen ulusal ekonomisini ve ordu birimlerini korumuştur. 1865 tarihinde Finlandiya kendi para birimi olan Markka’yı çıkarmıştır. Parlamenter bir hükümet sistemi ile hukukun üstünlüğüne dayalı bir hükümet geliştirmiştir. Böylece Bağımsız Finlandiya yolunda önemli bir adım atılmıştır.
Rusya devrimi ile Finlandiya bağımsızlığını ilan etmek için 6 Aralık 1917 tarihinde büyük bir fırsat elde etmiştir. Sovyet Rusya Hükümeti 31 Aralık’ta Fin bağımsızlığını tanımıştır. Komşu devletler ve batı ulusları tarafından da tanınma süreci hızlı bir şekilde gerçekleşmiştir. Fransız sistemine benzeyen Finlandiya Anayasası 17 Temmuz 1919 tarihinde kabul edilmiştir.
Sovyetler Birliğinin Finlandiya’ya 1939’da düzenlediği saldırının ardından, tarafsız Finlandiya bir anda İkinci Dünya Savaşının içine çekilmiştir. Finlandiya 1939-1940 ve 1941-1944 yılları arasında Sovyetler Birliği ve 1944-1945 yılları arasında Almanya ile savaşmıştır. Savaşın sonunda Finlandiya topraklarının %10’u ile 100,000 insan kaybetmiştir. Bu sonuç ile zamanında dört milyon nüfusa sahip olan ulus çok ağır bir bedel ödemiştir.
1944 yılının sonbaharı Finlandiya için çok zor geçmiştir. Savaşta kaybedilerek Sovyetler Birliğine bırakılan Karelia ilindeki 400,000 insan ülkedeki başka yerlere yerleştirilmiştir. Lapland büyük oranda tahrip edilmiş ve yeniden yapılandırmak zorunda kalınmıştır. Sovyetler Birliği ile yapılan barış antlaşması Finlandiya’nın zamanında birçok ekonomi uzmanının imkansız gördüğü oranlarda savaş tazminatı ödemesine neden olmuştur.
Finlandiya bütün bu zorlukların üstesinden gelmiştir. Kıtadan İkinci Dünya Savaşına katılan tüm Avrupa ülkelerinden, sadece Finlandiya yabancı birlikler tarafından işgal edilmemiştir ve daha da önemlisi Fin demokrasisine dokunulmamıştır.
1947 Paris Antlaşması çerçevesinde, Finlandiya Sovyetler Birliğine savaş tazminatı ödemek ve belli bir toprak parçasını bırakmak zorunda kalmıştır. Finlandiya’nın güçlü bir ekonomik yönetime sahip olmasından gelen ünü, Birinci ve İkinci Dünya Savaşları arasındaki dönemde yabancı borçlarını ödemesine ve İkinci Dünya Savaşının ardından Marshall yardımı almadan yeniden yapılanmasına dayanmaktadır.